Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü desteği ve SETA işbirliğiyle yürütülen araştırmanın sonuçları düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğünde gerçekleştirilen toplantıda, proje koordinatörü Prof. Dr. Talip Küçükcan tarafından sonuçlara ilişkin sunum yapıldı.
Prof. Dr. Küçükcan, araştırmada ana başlıkların, ''Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Kültür Politikaları, Medya Tüketim Süreleri ve Alışkanlıkları, Kültürel Değerlerin Oluşması ve Korunması, Medya ve Kültür İlişkileri ve Medya Güvenirliği, Televizyon Programlarının Kültür ve Toplum Üzerindeki Etkileri, Kamu Yayıncılığı, Kültürel Değerler ve Denetimi, Özel Televizyonlarda Kültürel Miras ve Değerlerin Temsili, TRT televizyonlarında Kültürel Miras ve Değerlerin Temsilleri'' olduğunu bildirdi.
Araştırma için 2 bin 227 kişi ile yüz yüze görüşmeler yapıldığını kaydeden Küçükcan, bunların yüzde 50.2'sinin kadın, yüzde 49,8'inin erkeklerden oluştuğunu, araştırmanın yaş ve cinsiyet dağılımına göre eşit seviyede olduğunu söyledi.
Anket sonuçlarını değerlendiren Küçükcan, verilere ilişkin şu bilgileri verdi:
''Ankete katılanların yaklaşık yarısı Kültür ve Turizm Bakanlığının, kültürel değerlerin korunması, tanıtılması ve zenginleştirmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu düşünüyor. Yüzde 41.6'lık kesim ise Kültür Bakanlığının, tarihi ve kültürel mirasın korumaya verdiği önemin yeterince bilinmediğini belirtiyor. Katılımcıların yüzde 65.9'u kültürel miras ve değerlerin korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesinin artırılması gerektiğini vurguluyor.''
MEDYA TÜKETİM SÜRELERİ
Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 39,2'si günde 2 saate kadar televizyon izlediğini belirtirken, 4 saatten fazla televizyon seyredenlerin oranı ise yüzde 26.5. Buna göre, kadınların yüzde 38.1'i, erkeklerin ise yüzde 40.3'ü 2 saate kadar televizyon izliyor.
Ankete katılanların yüzde 74.4 Türkiye'de medyanın kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleri çarpıtan bir yayıncılık yaptığına savunurken, Türkiye'de medyanın evrensel yayıncılık ilkeleri doğrultusunda olabildiğince güvenilir yayın yaptığını düşünenlerin oranı ise yüzde 15.4'te kalıyor.
Anket sonuçlarına göre katılımcıların 3'te biri (yüzde 33.1), Türkiye'de medyanın genel olarak kültürel zenginlik ve çoğulculuğu yeterince yansıttığı görüşünde. Yeterince yansıtmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 54 buluyor.
GELENEKSEL İNANÇ VE DEĞERLERE İLİŞKİN GÖRÜŞLER
Katılımcıların yüzde 66.7'si Türkiye'de televizyon yayıncılığının geleneksel inanç ve değerleri zayıflatıcı nitelikte olduğunu ifade ederken, televizyon yayıncılığının çağdaş Türkiye vizyonuna uygun nitelikte bulanların oranı ise yüzde 22.1'de kalıyor.
Yüzde 34.2'lik kesim ise televizyon programlarının Türk toplumunu oluşturan farklı dini, etnik ve sınıfsal grupları eşit ve tarafsızca yansıttığı görüşüne sahipken, yüzde 53.7'si yansıtmadığını düşünüyor.
Özel televizyonlarda inanç ve geleneklerin yansıtılmasını ankete katılanların yüzde 66.3'ü yetersiz bulurken, TRT'nin başta Kürtçe ve Arapça olmak üzere farklı dillerde yayın yapan kanallar açmasına kültürel zenginlik açısından destekleyenlerin oranı yüzde 56.3
TELEVİZYON DİZİLERİNE BAKIŞ
Televizyon dizilerinin gençlere olumsuz rol modelleri sunduğunu düşünlerin oranı yüzde 70.5 gibi önemli bir rakamı bulurken, yüzde 21.6'lık kesim tam tersini düşünüyor.
Katılımcıların yüzde 78.2'si yerli dizilerin çoğunu konu ve görsel içerik olarak çocukların ruh sağlığı açısından sakıncalı buluyor. Verilen cevaplara göre, yüzde 68.9'luk kesim televizyonlardaki dizi ve magazin programlarının çocuk ve gençleri genelde kültürel değerlere yabancılaştırdığını savunuyor.
Yüzde 82.4'lük kesim, televizyonların Türk tarihi, mimarisi, müziği, edebiyatı ve sanatları konusunda daha fazla yayın yapması gerektiğini vurguluyor.
''KADINLAR CİNSEL OBJE OLARAK SUNULUYOR''
Ankete katılanların yüzde 78.9'u ''Televizyon dizilerinin kadınları reyting amacıyla çoğunlukla cinsel obje olarak sunmakta olduğu'' fikrinde iken sadece yüzde 13.7'lik bir kesim bunun ters yönde görüş bildiriyor.
Televizyonlardaki evlilik programlarına ilişkin görüşleri de yansıtan anketin sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 79,1'i evlilik programlarının Türk aile yapısı ve evlilik ilişkilerine olumsuz etkileyeceğini, yüzde 76.2'lik kısmı da televizyon dizileri ve magazin programlarının Türkiye'de boşanma oranlarının artmasında etkili olabileceğini düşünüyor.
ŞİDDET VE CİNSEL İÇERİK
Sonuçlara göre, katılımcıların yüzde 86.5'i bazı televizyon dizileri ve programların çocukları ve gençleri şiddet kullanmaya teşvik ettiği görüşünde. Popüler televizyon dizilerindeki cinsel içerikli görüntülerin çocuk ve gençleri olumsuz etkileyeceğini düşünenlerin oranı yüzde 84.1'e ulaşırken, dizilerde cinsel içerikli görüntülerin sık yer almasının cinsel suçları artırabileceği yönünde görüş bildirenlerin oranı da yüzde 81.2'lere çıkıyor.
Televizyonlardaki dizilerin çoğunun içerik ve görüntülerinden rahatsız olmadan bütün aile fertleriyle izlemekte zorluk çeken kesimin yüzdesi 62.6'yı bulurken, yüzde 30.4'ü zorluk çekmediğini ifade ediyor.
Televizyon programlarındaki şiddet içerikli görüntü ve konuşmaların sınırlandırılmasını yüzde 58.5'lik kesim basın özgürlüğüne aykırı bulmuyor. AA