Uzman Sosyal Pedagog-Psikolog Hanım Demirtaş, "Basında çok yer almamasına rağmen depresyon en sık rastlanılan ruhsal hastalıktır. Tahminen anaokul veya ilkokul çağında oranı düşük de olsa depresyon geçirebilmektedirler. Anaokul çocuklarında sık sık üzgün yüz ifadesi, güçlü duygularda dalgalanmalar, oyuna isteksizlik ve ayrılık korkusu, bir depresif hastalığın belirtileri olabilir. İlkokul çağındaki çocuklar 6 ile 12 yaş arası üzüntülerden bahsederken dikkat bozuklukları veya dikkat çekecek boyutta uyku ve yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler, bir depresyona işaret edebilir. Özellikle intihara dair düşünceleri dikkate almak gerekir. Böyle bir durumda hemen profesyonel yardım alınmalıdır. Ergenlerde 13 ile 18 yaş arası depresyon belirtileri fiziksel açıdan psikosomatik yakınmaları, örneğin; baş ağrısı, uyku bozuklukları veya uykuya meyil, kilo kaybını kapsar. Ayrıca genellikle güven eksikliği, uyumsuzluk, hassasiyet, alınganlık ve içine kapanıklık gibi durumlar söz konusudur" ifadelerini kullandı.
'Çocuk yaşında kız ve erkeklerde depresyon dağılımı aşağı yukarı eşittir' diyen Demirbaş, "Ergenlikte ise bu durum kızlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görülmektedir. İntihar düşünceleri dışında aile üyeleri verilen semptomların süresi aile üyeleri için bir ipucudur. Uzun sürmesi durumunda psikoloğa başvurulması önerilmektedir. Depresyonun nedeni nadiren tek bir etkene bağlıdır. Depresyonun oluşum nedenleri genetik ya da psikososyal etkenlere bağlı olabilmektedir. Örneğin; velinin birisi depresif ise çocuğun da depresyon geçirme olasılığı yüksektir. Ayrıca çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar depresyon gelişimine zemin hazırlayabilmektedir" diye konuştu.
Sözlerini sürdüren Demirbaş, "Her durumda stabil aile içi iletişim ve etkileşim çok önemlidir. Çocuğun veya ergenin sorunları, korkuları, endişelerine karşı sevgi dolu bir anlayışla yaklaşılmalıdır. Profesyonel yardıma ihtiyaç duyulduğunda mutlaka uzman kişilerden görüş alınmalı, depresyon teşhis edildiğinde uygun terapi yoluna gidilmelidir" dedi.