Uzmanlar, fıstık, ceviz, fındık, deniz kabukluları, balık, süt, yumurta ile antibiyotiklerin ilk sırada gelen alerjenler olduğu ve ağır anafilâksiye neden olabildiği, astım atağı, yorgunluk, panik atak, yabancı cisim aspirasyonu, kardiyovasküler hastalıklar, nöbet ve inme gibi hastalıkların varlığının da anafilâksi riskini artırdığı uyarısında bulunuyor.
Sağlık Bakanlığı Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Alerji Klinik Şefi Prof. Dr. İlknur Bostancı, anafilâksinin ani başlayan ağır alerjik bir reaksiyon olduğunu, nefes almada güçlük, bilinç kaybı ve ölümle sonuçlanabildiğini söyledi.
Anafilâksinin, hızlı tedavi gerektiren acil bir durum olduğuna ve takibinin alerjist tarafından yürütülmesi gerektiğine dikkati çeken Bostancı, anafilaksinin görülme sıklığının bölgesel olarak değiştiğini belirtti. Bostancı, ''Toplumda tüm tetikleyicilere bağlı gelişen anafilâksi sıklığı ile ilgili 1999-2008 yılları arasında yayınlanan 10 çalışmaya göre, yılda her 100 bin kişide 7 ila 70 arasında değişmektedir. 2008'deki çalışmada da 0-19 yaş arasındaki anafilâksi sıklığı her 100 binde 70 olarak gösterilmiştir'' diye konuştu.
Bostancı, alerjiye en çok gıda, ilaçlar, böcek sokmaları ve lâteks (kauçuk) olduğunu belirterek, ''Toplumun yüzde 15'inin anafilâksi riski altında olduğu kabul edilmektedir'' dedi.
ANAFİLÂKSİYE NEDEN OLABİLECEK GIDALAR
Bostancı'nın verdiği bilgiye göre, süt, yumurta, fıstık, ceviz, fındık, deniz kabukluları, balık gibi
besinler ağır anafilâksiye neden olabiliyor. Antibiyotikler ve geriatrik hastalarda en fazla kullanılan ilaçlar en sık anafilâksiye yol açan ilaçları içeriyor. Ameliyat sonrası kullanılan sıvılar, aşılar, kan ve kan ürünleri, röntgen filmi çekimi sırasında vücuda gönderilen X ışınlarını tutan, o bölgeden X ışınlarının geçişine izin vermeyen maddeler ve epilepsi ilaçları ile diğer ilaçlar anafilâksi ve/veya anafilâksi benzeri reaksiyonlara neden olabiliyor.
Yaban arıları, bal arısı, ateş karıncaları gibi ısırmaları ile zehir bırakan böcekler çoğu kişide rahatsızlık hissine neden olurken, duyarlı kişilerde ölüme kadar ilerleyebilen reaksiyonlara yol açabiliyor.
Halk arasında kauçuk olarak bilinen lâteks de alerji etken maddeleri içinde yer alıyor. En şiddetli reaksiyonlar cerrahi sırasında iç organlara veya mukozalara lâteksin teması ile oluyor. Riskli gruplarda (sağlık personeli, sık cerrahi operasyon geçirenlerde, spina bifida ile AIDS hastaları ve katater kullanan hastalar) daha sık görülüyor. Egzersiz de nadir olarak anafilâksiye neden olabiliyor. Erkeklerde ve ileri yaşta görülme sıklığı daha çok artıyor. Bunların dışında da vücut sıvıları, hormonlar ve aşırı sıcakla temas sonrası anafilâksi görülebiliyor.
KAŞINTI, ÖKSÜRÜK VE NEFES DARLIĞINI ÖNEMSEYİN
Anafilâksi riski, alerjinin etkili olduğu bölgeye ve alerjinin seyrine göre değişiklik gösterebiliyor. Deride reaksiyon olduğunda yüzde 70-80 tutulum görülüyor. Reaksiyon, kaşıntı, karıncalanma, sıcak basması, yüzde kızarma, kurdeşen, tüm vücutta ya da göz çevresinde şişme, şişlik, kırmızılık, dudak, dil, küçük dil ve yumuşak damakta kaşıntı ve şişlik, dış kulak yolu, avuç içi, ayak tabanı ve genital bölgede kaşıntı ile kendini gösteriyor.
Solunum sisteminde alerji sıklığı yüzde 70 oranında görülüyor. Burunda akıntı, kaşıntı, tıkanıklık ve hapşırık uyarıcı oluyor. Gırtlakta da alerjik reaksiyon, kaşıntı, ses kısıklığı, boğulma hissi, öksürük, göğüste sıkışma hissi, ses kısıklığı, ses renginin değişmesi, yutma güçlüğü ile kendini gösteriyor. Akciğerde alerjik reaksiyonda nefes darlığı, öksürük, hışıltı ve solunum yetmezliği belirtileri görülüyor. Dolaşım sisteminde alerjik reaksiyon gelişme riski yüzde 45 oranında görülüyor. Hipotansiyon, taşikardi, şok, bayılma, göğüs ağrısı, kalbin az veya çok çarpması, kalp durması ile ortaya çıkabiliyor.
Mide ve bağırsakları içeren gastrointestinal sistemde de yüzde 45 oranında alerji gelişebiliyor. Bulantı, ağrı, kramp, kusma, ishal ile kendini gösteriyor. Yüzde 15 oranında nörolojik bölgede alerji ortaya çıkabiliyor. Ölüm korkusu, huzursuzluk, bilinç değişiklikleri, baş ağrısı, sara nöbeti, bulanık görme, ani davranış değişiklikleri belirtileri ile ortaya çıkıyor. Bunların dışında terleme, rahmin kasılması, idrar kaçırma ve ağızda metalik tat da alerji geliştiğinin belirtileri olarak dikkat çekiyor.
Anafilâksi, alerjen ile karşılaşmayı izleyen ilk 2 saatte, özellikle 5-30 dakikada ortaya çıkıyor. Belirtiler, ne kadar kısa sürede ortaya çıkarsa, reaksiyon o kadar ciddi seyirli oluyor. Bazen bulgular kendiliğinden gerileyip birkaç saat içerisinde tekrarlayabiliyor. Anafilâksi bulguları nadiren 32 saate kadar devam edebiliyor. En ciddi reaksiyonlar, kan basıncı düşüklüğü, nefes almada zorluk, şok ve bilinç kaybı olup ölümle sonuçlanabiliyor. Bir kişide ani gelişen kurdeşen, astım atağı, yorgunluk, panik atak, yabancı cisim aspirasyonu, kardiyovasküler hastalıklar, nöbet ve inme gibi nörolojik hastalıkların varlığı da anafilâksi riskine neden oluyor.
ADRENALİN UYGULAMASINDA GEÇ KALINMAMALI
Anafilâksi geliştiğinde acilen havayolu, solunum, dolaşım ve bilinç durumu değerlendirilmesi yapılarak, hastanın yatar duruma getirilerek ayaklarının yükseltilmesi gerekiyor.
Hekim kontrolü ile birlikte ilaç uygulamasına geçilmesi ve geç kalınmadan adrenalin uygulanması gerekiyor. Anafilâksinin seyrine göre hastaya adrenalin ile birlikte sıvı ve oksijen de veriliyor. Çocuklarda alerjik reaksiyon bulgusu halinde H-1 antagonist tedavisi de uygulanıyor.
Anafilâksi hastalarının, tedavi sonrası belli bir süre izlenmesi önem taşıyor. Bu süre, solunum sistemi bulgusu olanlarda 6-8 saati, kardiyovasküler hastalık bulgusu olanlarda en az 24 saati kapsıyor. Taburcu olduktan sonra 72 saat süre ile histamine karşı etki yaparak alerjiyi tedavi eden antihistaminik ve kortizonlu ilaçların kullanılması gerekiyor.
ANAFİLÂKSİ ÖYKÜSÜ OLANLARDA TEKRARLAMA OLABİLİR
Anafilâksi riskinden korunmak için şunlara dikkat edilmesi gerekiyor:
''Kişinin hastalık öyküsü iyi bilinmeli. Sağlık kuruluşlarında anafilâksi ile ilgili tüm ekipmanlar bulunmalı. Damardan ilaç uygulanmasından kaçınılmalı. İlaç uygulamalarından sonra hasta, yaklaşık 30 dakika kadar hastane içinde tutulmalı. Yumurta proteini içeren aşıların uygulanması öncesinde, mutlaka kişinin yumurta alerjisi olup olmadığı değerlendirilmeli. Kauçuk alerjisi olanlara kauçuk bulunmayan ürünler kullanılmalı. Arılara anafilâksisi olanlara duyarsızlaştırma önerilmeli. Besin ve ilaç alerjisi olanlarda çapraz reaksiyonlara yönelik ayrıntılı liste verilmeli. Alternatifi olmayan bir ilacın mutlaka uygulanması gerekiyorsa, desensitizasyon ve premedikasyon yapılmalı. B Bloker, ACE inhibitörleri, MAO inhibitörleri ve trisiklik antidepresan gibi ilaçlar anaflaksi tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azalttığından, riskli hastalarda kullanımlarından kaçınılmalı. Anafilâksi öyküsü olan hastalarda yüzde 30-35 tekrarlama durumu söz konusu olduğundan, acil eylem planı verilmeli. Adrenalin otoenjektör kullanımı önerilmeli ve eğitimi verilmeli.''
Ntvmsnbc