Uzunca zamandır çocuğun ceza ile adam edilemeyeceğini, ceza ile adam edilmiş çocuğun ise adam olamayacağını yazıyorum, çiziyorum, anlatıyorum.
Çocuk, ceza ile terbiye olmaz, diyorum.
Cezanın yıkıcı tesirinden bahsediyor, ceza alan ceza vermeye başlar, böylece ceza bir süre sonra şiddete dönüşür ve şiddet kısırdöngüsü içinde aileniz acı çeker, diyorum.
Ama şiddet ruhumuza öylesine sinmiş ki bir bardak suyun içine damlayan bir damla mürekkep gibi, ayrıştırmak neredeyse imkânsız hâle gelmiş.
Hâlbuki çocuk, yetişkinden alacağı ceza korkusu ile değil, yetişkine duyduğu güven duygusu ile ancak insan olabilir.
Öğretmen ödevini yapmadı diye bir çocuğu sınıf içinde azarlasa, kolundan tutup dışarı çıkartsa, aşağılasa, belki bir sonraki sefere o çocuk ödevini yapar getirir ama o öğrencinin içinde tuhaf bir şekilde kopan, güven duygusudur. Kendisine karşı güven duygusu kaybedilmiş bir yetişkin dünyanın en iyi öğretmeni dahi olsa insan yetiştiremez, yetiştirse yetiştirse, belki iyi bir matematikçi, iyi bir mühendis, iyi bir bankacı yetiştirir o kadar.
Çocukluk yıllarında güven duygusunu yitiren kişilerin benlik yapıları kaygılı olur.
Kaygı ise birçok davranış bozukluğunun temelidir.
Anne babasının bu denli üzerinde baskı kurduğu çocuklara bakıyoruz; bazen kimlik kaygısı oluşmuş, bazen sınav kaygısı
Aslında kaygısızca sınava girse çok daha başarılı olacağı hâlde, sınav sonunda kendisine yönelen bakışlara nasıl karşılık vereceği düşüncesi, bildiği soruları bile yapamamasına sebep oluyor. Unutuyor çocuk
Beyni durmuş gibi hatırlayamıyor kaygıdan
Kaç defa gördüm, sınav günü yaklaştıkça suratı bembeyaz olan, panik atak nöbetleri başlayan, ortaokul-lise öğrencisi olduğu hâlde altını ıslatmaya başlayan çocuklarlar var... Yazık değil mi bir insanı bu hâle sokmaya.
Çocuk eğitiminde yöntem bu mu olmalı?
Yöntem bu olursa, kendisine şiddet uygulanan çocuk da gider kendi gücü yettiği kişiye şiddet uygular.
İşte rakamlar ortada, merak eden gitsin baksın. TÜBİTAKın Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile yaptığı ortak çalışmada liselerde akran şiddeti yüzde 90. Yani her 10 lise öğrencisinden 9u okuldaki diğer öğrencilerden şiddet görüyor. Hem de bunların yüzde 20si cinsel şiddete maruz kaldıklarını ilan etmişler bütün yetkililere. Rastgele bir çalışmadan değil, tam 10 bin öğrenci üzerinde yapılan bilimsel bir çalışmadan bahsediyorum.
Biz yanıldık
Eğitimciler yanıldı
Yöneticiler gerçekten çok yanıldı
Çocuk ceza ile yetişmezdi. Ceza ile çocuk yetiştirmek bir gelenek hâline geldi. Başka da bir yöntem bilemez olduk şimdilerde.
Mevlananın yaşadığı bir ülkede, insanları güven duygusu içinde yetiştirmek yerine, onları kedi terbiye eder gibi, sıkıştırarak, ezerek, döverek, ceza vererek terbiye etmeye kalkınca sonuç bu oluyor işte.
Mevlanalar artık yok ortada
Olsa bile önce anne babası kabul etmiyor yumuşak huylu, halim selim çocuğu. Böyle mıy mıy mıy olursan tabii okulda da dayak yersin, sokakta da!.. diyerek çocuklarını şiddete teşvik ediyor ebeveynler.
Evde böylesi şiddet için davet alan, okulda kendisine şiddet uygulanan çocuk, içindeki bu zehri sokaklara kusuyor.
İşte bakın, trafikte şiddet
Aile içinde şiddet
Kadına şiddet
Markette şiddet
Siyasette şiddet
Medyada şiddet
Reklamda şiddet
Kendisine ve ailesine onurlu bir yaşam sunmak isteyen ebeveynler ciddi bir karar verip neredeyse toplumsal cinnete dönüşmüş olan şiddet kısır döngüsünden çıkmayı başarmalıdır.
Erdemli olmak, kendini ezdirmemekle değil, başkasını ezmemeyi öğrenmekle olur
Ve toplumsal erdemi yakalamak, kendini korumak için saldırganlığın öğretilmesi ile değil, başkalarına güven ve emniyet sunabilecek kadar duyarlı bireylerin yetiştirilmesi ile mümkündür...