Tıp Felsefesi ve Etiği Üzerine

Ünlü tabip ve filozof Claudios Galenos'a göre erdemli bir tabip aynı zamanda bir filozof da olmalı. Hippokrates ile İbn Sina arasında bir köprü gibi görülen Galenos, tabiplerin "Zenginlik erdemlikten üstündür" anlayışı yüzünden tıpta tecrübe sahibi ola

SEVİL KUZU / YENİ ŞAFAK


Türk-İslam filozoflarını yaşadığı dönemlerde felsefi problemlerle uğraşan birçok düşünür aynı zamanda tıp bilimiyle ilgilenen kişilerdi. Tıp ve felsefenin alan açısından benzeşmesi tarih boyunca hem filozof hem de tabip olan önemli kişilerin yetişmesini sağladı. İbn Sina, Hippokrates, Claudios Galenos gibi 'tabip-filozof' olarak adlandırabileceğimiz düşünürler felsefi tıbbın temelini de yine filozoflardan almışlar. İşte tıp felsefesi alanı bu açıdan oldukça önem taşıyor. Türkiye'de yaygın bir görüş olmasa da Hipokrat yemini eden doktorların izinden gidecekleri Hippokrates aynı zamanda bir düşünürse, bu mesleğe bir de işin felsefi yönünden bakıp, tıbbın 'felsefesi'ni yapmak gerekir. Bilimsel toplantılarda tıp tarihi ve tıp etiği konusunda bildiriler yayınlayan ve tıp-felsefe ilişkisine farklı bir boyut kazandıran Prof. Dr. İsmail Yakıt, bu görüşlerini "Tıp felsefesi ve etiği üzerine" kitabında bir araya getirdi. Kitapta önemli filozofların tıp tarihine dipnot düşen fikirleri ve sözlerinin yanı sıra tıp etiği konusunda da önemli bilgilere yer verilmiş.

Bir tabip aynı zamanda bir filozof nasıl olur? Bu sorunun cevabı İslam dünyasında Calinus olarak tanınan M.S.131-201 yılları arasında yaşayan Claudios Galenos'un kitapta yer alan fikirlerinde saklı. Ünlü hekim Hippokrates'in görüşlerinden etkilenen Claudios, bir eserinde tıp ve felsefenin birbirinden asla ayrılamayacağını söylüyor ve ekliyor:"Erdemli tabip, Hippokrates çizgisinden olacak, beden tabiatını, hastalıkları ve onların tedavileri için yapılması gerekenleri bilecek. Sükûneti arayıp, mal kazanmayı küçümseyecek ve dolayısıyla filozof olmaması için geriye bir şey kalmayacak" Kitapta konu ile yakından ilgili olacaklar için Claudios'un Erdemli Tabip Bir Filozof Olmalıdır eserinin tercümesi de yer alıyor.

Osmanlı tıp ahlakının temelinde de tabip için bilgi ve erdemli olmak ilkesi vardı. Tabibin bilgisi, becerisinin hastanın iyileşmesinde ne kadar önemli olduğu divan şairlerinin yergilerinde açık bir şekilde görülüyor. Tabiplere övgü yapılan şiirler kadar o dönemde hicivlerde önemliydi. Kitapta yer alan bir beyit örneği:Nâbî'nin Kuvvet-i tab'ına şahit yetişir eyler ise, Cebhe-i çîn-i etibbâya tahammül bîmâr. Bu beyit "Hastanın, tabiplerin kaşlarını çatıp yüzlerini buruşturmalarına tahammül etmesi, tabiatının sağlamlığına şehadet eder" şeklinde tercüme ediliyor.

HASTALIKLARIN ÇARESİ BEYİTLERDE SAKLI

Gerek felsefe gerekse şiir, edebiyat gibi türlerin tıpla ilişkili olmasının önemi o dönemde yazılan şiirlere bakıldığında daha iyi anlaşılıyor. Mesela günümüzde alkolün zararları anlatılıyor ancak sanırım bunu bir şairin dizelerinden dinlemek biraz daha farklı olur. Şair tabip Abdülhakim Hikmet, Alkolizm adındaki kitabında 74 beyitle alkol bağımlılığını ve insan hayatında açtığı yaraları açık ve akıcı bir dille anlatmış. Bedeni bir ülkeye; zehirleri, mikropları ve yaşanan stresleri bu ülkeyi zapt etmek isteyen düşman askerlerine benzeten şair, zehirlerin bedeni mahvettiğini, mikrobun dünyanın en küçük yaratığı ama aynı zamanda en büyük katili olduğuna vurgu yapıyor. Şair, beyitlerinde de aynı mesajı vermiş:Devirüp dağ gibi âdemlere eyler ifnâ, Yıktırıp hâneleri halkını eyler giryân. Bu cümleler 'Dağ gibi nice insanları yok eden, ocakları söndürüp ve aileleri gözyaşlarına boğandır' şeklinde tercüme ediliyor.

ÂKİF'İN DİLİNDEN HEKİM-HASTA İLİŞKİSİ

Konu tıp bilimi olunca birçok alanda örnek bir şahsiyet olan şair Mehmet Âkif'in şiirleri tabipler açısından oldukça önem taşımalı. Çünkü Baytar Mektebi'ni bitiren ve bir süre baytarlık yapan Âkif, şiirlerinde hekim-hasta ilişkisinden topluma yüklenen tıp etiği konularına kadar birçok doktora mesleki tavsiyelerde bulunuyor. Âkif, Osmanlı'nın son ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir yandan meydana gelen salgın hastalıkların tedavileriyle ilgilenirken diğer yandan hurafelerle de başa çıkmaya çalıştığı için şiirlerinde hekimliğin öneminin kavranması gerektiğine dikkat çeker. Diğer önemli konu ise hasta-hekim ilişkisi. Âkif, bu konuda yazdığı şiirlerinde en küçük bir meselede bile hassasiyet göstermiş. Ona göre, hasta refakatçisi durumunda olan kişi, doktorun hasta hakkındaki sözlerini hastaya münasip bir dille anlatmalı. Âkif, bir şiirinde hastalığı bulaşıcı olan bir çocuğun okulundan uzaklaştırılması için doktorun yapmış olduğu tavsiyeyi, refakatçisinin "tebdil-i hava"nın kendisine iyi geleceği söyleyerek, hasta çocuğu iknaya çalışması gerektiğini yazıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kitaplık Haberleri