Bir terapistin kötü olduğu nasıl anlaşılır? İlişkisi bitse de sosyal medya hesaplarından eski sevgililerini takip edenler bunu neden yapar? Çocuk eğitiminde iyi polis / kötü polis ikilisi nelere yol açar? İşte bugünkü konularımızdan başlıklar... Çarşamba buluşuncaya dek keyifli okumalar!
Listenizden silmiş ya da çıkarmış olmanıza rağmen eski sevgililerinizin sosyal medya hesaplarını takip ediyor musunuz? Bu, birçok kişinin yaşadığı ve yaşamaktan çok da memnun olmadığı bir durum.
Marshall ve arkadaşlarının 2012 yılında 464 kişinin katılımı ile yaptıkları araştırmada, katılımcılara eski sevgililerinin Facebook profillerini ne sıklıkla kontrol ettikleri soruluyor. Aynı zamanda katılımcılara ilişki bittikten sonra nasıl hissettikleri, hayatlarına nasıl devam ettikleri ile ilgili de bir ölçek veriliyor. Tahmin edebileceğimiz gibi ilişkinin bitişini zorlukla kabul eden, daha çok özlem duyan ve yeni bir ilişkiye başlamayan kişiler çok daha yüksek takip etme oranları bildiriyorlar.
Marshall, takıntılı şekilde takip etmenin sebebinin sadece sevgi ve özlem olmadığını, bunun aslında kişinin kendine dair soruları yanıtlamaya çalıştığı bir süreç olduğunu söylüyor. Kişi bunu yaparken eski sevgilinin aklında, hayatında hâlâ yeri olup olmadığını anlama, kendinden bir iz bulma ya da en azından onun çok da mutlu olmadığına dair bir işaret görme amacı taşıyor.
Marshall, eski sevgiliyi gizlice takip etmenin ayrılıkla başa çıkmayı kolaylaştırmadığını, aksine süreci daha da zorlaştırdığını ifade ediyor. Takip sadece eski sevgililere yönelik olmayabiliyor. Özellikle kadınlar, hemcinslerini izlerken kıyas ve karşılaştırma yapıyor ve sonuç olarak imrenme ve haset duyguları ortaya çıkıyor. “Daha güzel mi?, Daha iyi görünüyor mu?, Benden ne farkı var?” gibi sorular gündeme geliyor. Bu kıyas, hem eski sevgilinin yeni partnerlerine hem de var olan sevgilinin eski partnerlerine yönelik olabiliyor.
Eski sevgiliyi merak etmek elbette olağan bir duygudur. Kişi birini takip ederek merakını giderir ve bunu kompulsif biçimde tekrarlamazsa bu durum, bir sorun teşkil etmeyebilir. Ancak kişi zihnini istila eden düşünceleri bertaraf etmeye çalışırken, kendini tekrar tekrar sosyal medya hesaplarını kontrol ederken buluyor ise bunun kompulsif bir davranış olduğunu söylemek mümkün olur. Bu davranış kişiyi daha iyi hissettirmemekle birlikte, olumsuz duyguları daha da tetikleyebilir. Kişi bu işlevsel olmayan başa çıkma mekanizmasını sürdürmeye devam ediyor ve gündelik hayatı olumsuz yönde etkileniyor ise yardım alması faydalı olacaktır.
Kaynak: Marshall TC (2012). Facebook Surveillance of Former Romantic Partners: Associations with PostBreakup Recovery and Personal Growth.Cyberpsychology, behavior and social networking PMID: 22946958
KÖTÜ TERAPİST
Bir terapistin iyi mi kötü mü olduğunu değerlendirmek her zaman kolay değildir. Zira her terapist-danışan ilişkisi biriciktir. Aynı terapisti bir danışan son derece soğuk ve mesafeli olarak değerlendirirken bir başkası güvenilir ve şefkatli bulabilir. Aynı şekilde bir danışan, terapistinin konuşmamasından, tavsiyede bulunmamasından rahatsız olurken bir başkası terapistinin yorumlarını veya müdahalelerini intrusif (mütecaviz) bulabilir. Terapistin kötü olduğuna kanaat getirmek kimi zaman terapiye ve süreçte ilerlemeye gösterilen dirençtir ancak kimi zaman bir terapist gerçekten de kötü olabilir. Bazıları etik sınırları bilerek ihlal ederken bazıları ise bu sınırların farkında bile değildir. Sebebi ne olursa olsun, danışanı / hastayı sağaltma göreviyle mükellef olan terapist etik ihlalde bulunduğunda, işini iyi yapmadığında, bilgisini ve yetkinliğini doğru şekilde kullanmadığında danışanlarına iyilikten çok kötülük eder. Peki, bir terapistin kötü olduğu nasıl anlaşılır?
Etik kurallara uymuyorsa
Fransız Psikoterapi ve Psikanaliz Federasyonu Genel Sekreteri Serge Ginger, kötü bir terapistin her zaman etik çerçevenin dışına çıkmaya meyilli olacağını söylüyor. “Pratik yönelimi ne olursa olsun, bir psikoterapist etik koda daima uymalı ve saygı göstermelidir. Zira her psikoterapistin danışanına karşı bir sorumluluğu vardır ve bu sorumluluğun çerçevesini etik kod belirler.” Etik kod tarafından belirlenen bu sorumluluklar arasında danışanların verdiği bilgilerin gizli tutulması (gizlilik ilkesi) ve danışanla terapist arasında terapi ilişkisi dışında bir ilişki yaşanmaması (özellikle de romantik veya cinsel) esastır. Her terapi pratiğinin ve ekolünün kendine özgü yöntemleri ve kuralları vardır. Örneğin psikanalitik yöntem bilişsel-davranışçı yönteme göre farklılık gösterir. Bu farklılıklar terapistin duruşundan seansta ne kadar söz aldığına, müdahale yöntemlerinden seans saatlerinin sabit/değişken oluşuna dek değişebilir. Ancak ekolü ve yöntemi ne olursa olsun, terapistin danışanla uygunsuz bir ilişkiye girmesi yahut buna yeltenmesi ve gizlilik ilkesini ihlal edecek şekilde davranması kötü bir terapist olduğunun mutlak işareti sayılmalıdır.
Sorularınıza yanıt vermiyorsa…
Terapistinin konuşmadığından, sorularına yanıt vermediğinden yakınan kişiler terapistinin kötü olduğuna, kendisine iyi gelmediğine karar verebilir ancak bu kararı vermeden önce terapistin hangi sorulara yanıt vermediğini iyi gözlemlemek gerekir. Özellikle psikanalitik ve psikodinamik yaklaşımlarda terapist mümkün olduğunca nötr kalmalıdır zira bu yöntemde amaçlanan, danışanın terapiste bir aktarım geliştirmesi, diğer bir deyişle terapisti yaşamındaki önemli kişileri ve ilişkileri yansıtabileceği bir beyaz sayfa olarak görmesidir. Terapist, danışan için boşluklarla doludur. Bu boşlukları, danışanın, hayal gücü ve geçmiş bilgileriyle doldurması ona dair çok şey anlatacaktır. Dolayısıyla terapist danışanın sorduğu kişisel sorulara (evli olup olmadığı, tatilde nereye gideceği, astrolojiye inanıp inanmadığı vb) yanıt vermemeyi bir yöntem olarak uygulayar. Bilişsel-davranışçı yahut ilişkisel ekollerde ise terapist, terapötik olduğuna inandığı sürece bu bilgileri kısıtlı miktarda danışanla paylaşabilir. Bununla birlikte ekolü ve yöntemi ne olursa olsun bir terapistin mutlaka yanıt vermesi gereken sorular vardır. Bir danışan terapistinin eğitimi, uzmanlığı ve ekolüyle ilgili bilgilere erişme hakkına sahiptir. Terapist bu sorulara karşı sessiz kalmamalıdır. Eğer bir terapist bu sorulara yanıt vermeyi reddediyorsa bu, terapistin yetkinliği ve etik duruşuyla ilgili ciddi bir alarmdır.
Güven duygusu uyandırmıyorsa…
Serge Ginger, geri kalan kısmın tamamen danışanın hisleriyle ilgili olacağını söylüyor. “Karar vermeden önce iki ya da üç terapistle görüşmek ve hangisinin iyi bir his uyandırdığını hesaba katmak iyi bir fikirdir. Partner seçiminde birkaç seçeneği değerlendirdiğimizi hatta basit bir kıyafet alışverişinde bile kıyafeti üstümüzde defalarca denediğimizi düşünürsek terapist seçerken neden aynı özgürlüğe sahip olmayalım? Bu kararı verirken yapılabilecek en yanlış şey, mecbur hissettiğiniz için güven duymadığınızı bir terapistle devam etmek olacaktır.”
Aimelet, A. (2008). Reconnaître un mauvais psy. Erişim tarihi 8 Ağustos 2015, http://www.psychologies.com/Therapies/Vivre-sa-therapie/Commencer/Articles-et-Dossiers/Bien-choisir-son-psy/Reconnaitre-un-mauvais-psy/7Mais-a-quels-signes-se-fier-pour-etre-sur-d-etre-tombe-sur-le-bon
MASAL TERAPİ
Bir sanat terapisti ve masal anlatıcısı olan Judith Malika Liberman, okuyucuları masallar aracılığıyla duygularını anlamaya ve farkındalık kazanmaya davet ediyor. Kitapta, birçok farklı bilgelik geleneğinden masalların, duygusal boyutları öne çıkarılarak yeniden yorumlanmış halini görüyoruz. Masalların iç sesimizle ve birlikte yaşadığımız insanlarla bağlantı kurmamıza yardım ettiğine, dünyayı değiştirmek adına ilham verdiğine inanan Liberman aynı zamanda NTV'de haftalık olarak yayımlanan Masal Bu Ya programını hazırlıyor.
EŞİT EBEVEYNLİK
Çocuklara disiplin vermek ebeveynliğin belki de en zor kısmı. Bir yanınız onları her konuda mutlu etmek isterken, diğer yanınız uzun vadeli mutlulukları için bazı şeylere hayır demek zorunda. Doğru ebeveynlik, bazen söylediklerinizden hoşlanmasa bile onun için en doğrusuna karar verip uygulamak. Bu noktada anne babaların sorumluluğu eşit paylaşması önemli.
Çoğunlukla ebeveynlerden biri sınır koyma konusundaki sorumluluğu alırken, diğeri bu konuda eksik kalabiliyor. Çalışmayan anneler, evde çocuklarla daha çok vakit geçirdiği için daha fazla kural koymak, yemek, ödev gibi konularla daha çok ilgilenmek zorunda kalabiliyor. Akşam işten dönen ve çocuğuyla zaten az vakit geçirebilen babaların ilk tercihi kurallar yerine oyun ve eğlence oluyor. Bu durumda anne ne yazık ki devamlı yapılması gerekenler konusunda ısrar eden kötü polise, baba ise “aman canım ne olacak bugün de bir saat geç yatsın” diyen iyi polise dönüşebiliyor. Bazen de o meşhur ‘Yapma bak babana söylerim seni.’ cümlesiyle baba uzakta da olsa kötü polis haline gelebiliyor. İyi polis/kötü polis tarzı ebeveynlik bazı ailelerde bilinçli bir disiplin yöntemi olarak kabul görmüş. Oysa korkutarak disiplin sağlamaya çalışmak çocuğunuzla yakın ve güvenli bir ilişki kurmanıza engel oluyor. Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi için en doğru senaryo, sorumluluklar ve eğlence konularında dengeli ebeveynlerinin olması.
-Sorumluluklarla ilgili iş bölümü yapın. Mesela evde çocuğuyla çok vakit geçirebilen bir anneyseniz, akşam yemeği, diş fırçalama, uykuya yatarken hazırlanma gibi akşam saati sorumluluklarının takibini eve geldiğinde babaya devredebilirsiniz.
-Kurallar konusunda anne baba olarak önceden aranızda bir fikir birliğine varın. Ne yapılabilir ne yapılamaz konusunda ortak bir kararınız olsun. Biriniz her istediğinde ona abur cubur verme taraftarıyken diğeri hiç yemesin diyorsa, bu konuda kimin iyi polis olacağı zaten belli. Ortak bir kararda anlaşırsanız, birbirinizi desteklemeniz kolay olacak.
-Etkili sınır koyma tekniklerini öğrenin. Hem anne hem baba aynı disiplin yöntemlerini uygularsa, çocuklar sınırları zorlamamayı öğrenir. Böylelikle evde iyi veya kötü bir polise ihtiyaç kalmamış olur.
-Eğlenceye, oyuna ve iyi vakit geçirmeye mutlaka zaman ayırın. Hem anne hem baba olarak çocuğunuzla keyifli bir ilişki yaşamak hakkınız. Hayat sadece sorumluluklardan ibaret değil.
Radikal