Tek çocuk olmak, çok kardeşten biri olmak. Her iki durumun da kendi içinde avantajları ve dezavantajları vardır. Tek çocuk olmak; gözde olmayı, aile ile doya doya vakit geçirme ihtimalinin yüksek olmasını, isteklerine daha hızlı ulaşabilmeyi, belki daha çeşitli bir eğitim alabilmeyi sunabilmek ile birlikte ilerleyen yıllarda ailenin beklentilerini, ihtiyaçlarını karşılamak konusunda da yalnız olmayı gerektirebilir.
ÇOK ÇOCUKLU BİR AİLENİN ÇOCUĞU OLMAK
Çok çocuklu bir ailenin çocuğu olmak ise evde uyum sağlamanız gereken daha çok değişken olmasını, imkanları paylaşmayı, çocuğu anne ve babadan daha çok anlayabilecek birinin yanında olmasını, kendisine yakın bir rehberin varlığını bilmenin güvenini, bilgi ve hayal gücü akışını hızlıca yapabilmeyi, her saat (uyku zamanında bile) bir oyun arkadaşının yanı başında olduğunu bilmenin rahatlığını verir. Ailenin her durumda olduğu gibi nicelikten çok niteliğe odaklanması daha uygun olacaktır. Bir bireyin dünyaya gelmesine yol açmak; onun gelişimini ve büyümesini desteklemek ve rehber olmak zor bir iş olmakla birlikte büyük bir sorumluluktur.
ÇOCUĞA BİR BİREY OLARAK YAKLAŞMAK
Günümüz çocuklarına sezgilere dayanarak veya anne babamızdan öğrendiğimiz ile anne babalık yapmak yeterli gelmemektedir. Çocuğu tanımanın, dinlemenin, onlar ile konuşmanın yollarını öğrenmeyi, gelişim özelliklerini bilmeyi gerektirir. Çocuğa 'bir birey gibi' değil, 'bir birey olarak' yaklaşmayı, 'yetişkine konuşur gibi' değil, çocuğun yaşına uygun şekilde konuşmayı, dinlemeyi, anlamayı gerektirir. Günümüz şartlarının getirdiği yoğun hayatlar içerisinde çiftler, çift olmayı başardıktan sonra çocuklu bir çift olmanın yaşamlarına getireceği değişikliklerden haberdar olarak manevi açıdan hazırlanmalıdır. Çünkü çocuk, edindikten sonra vazgeçemeyeceğiniz bir insandır.
İLK ÇOCUĞUNU DÜNYAYA GETİRMİŞ OLANLAR
İlk çocuktan sonra tekrar aynı süreçleri tamamen farklı şekilde yaşamaya, Kardeşler arası dengeleri sakinlik ve akılcı şekilde karşılamaya, Kurmaya rehber olmaya Maddi imkanların çocukların gelişimlerine destek olacak şekilde yönetebilmeye, İkiz bile olsalar farklı iki birey olduklarına inanmaya ve saygı duymaya hazır hissederlerse çocuklarına sunacakları kardeşlik, enfes bir duygudur.
KARDEŞLER ARASI DENGELER SAĞLIKLI ŞEKİLDE KURULMALI
Gece korkunca "abiiii, uyudun mu?" diye seslenmek, harçlığı kırışmak, çikolata kavanozunu senden önce bitirmesin diye saklamak, anne babaya karşı koalisyon yürütmek gibi durumlar ve hisettirdiği duygular ancak kardeşi olan birinin anlayabileceği durumlardır. Bu paha biçilmez duygular, kardeşler arası dengeler sağlıklı şekilde kurulamaz, aile tarafından yönlendirilemez ise bahsettiğim bu renkli ve keyifli tablo her an yanı başınızda duran patlamaya hazır bir kaos ortamını ve gerginliği getirebilir. Aile içi iletişim bozulur, ilişkiler güçler savaşına dönüşür, anne baba rehberliği kaybeder, çocuk sağlıksız bir ortam içinde büyümüş bir yetişkinliğe doğru ilerler. ÜÇÜNCÜ ÇOCUK 3. çocuk ise işleri 3 kez değil belki 13 kez zorlaştırır çünkü ortanca çocuğun, henüz çocukken birden hem küçük hem de büyük kardeş olması durumu kardeşler arasında sıkışmasına, büyük kardeşin ise sorumluluklarının ve kendinden beklenenlerin artmasına yol açabilir... En küçük çocuk ise ortamdaki şartları değerlendirme ve boşlukları doldurma konusunda ustalaşır... Büyüyüp giderler fakat nasıl? Çiftlerin çoğu anne baba olma duygusunu tatmayı isterler. Bunu bir gereklilik olarak değil, sorumluluğu büyük bir rehberlik olarak görmek, bir bebeğin hayata doğduktan sonra ilk 6 yıl içinde beyin gelişiminin büyük bir kısmının tamamlandığını ve bu süreçte hangi eğitim kurumuna devam ederse etsin en çok ailesinden öğrendiğini göz önünde bulundurarak hareket etmek, bugünün küçüğünün yarının büyüğü olduğunu düşünmek, kardeşliğin sağlıklı ortamda yaşandığında enfes bir duygu olduğunu bilerek davranmak yararlı olacaktır.