Tatil, grip ve korku

Prof. Dr. Bengi SEMERCİ

Bu sene bayram korkularla geldi. Uzun süredir grip pandemisi (H1N1) nedeniyle oluşan davranışları izlemeye çalışıyorum. Farklı erişkin davranışlarının ve onların yaşama yansımalarının değerlendirilmesi ayrı, erişkinlerin ve haberlerin çocuklar üzerindeki etkileri ayrı bir konu olmalı. Uzun süredir gözlemlediğim bir grup insan var. Pandemiyi umursamadığını söyleyen, hatta hastalığın uydurma olduğunu idda eden bir gruptan söz ediyorum. Hatta geçenlerde biri, "Söylenenlerin aksine herkese sarılıp, öpmek istiyorum," dedi. Bu grubu değerlendirirken göz önüne alınması gerekenlerin başında güven duygusu geliyor. Ülkemizde oluşan otoriteye karşı gelişmiş güvensizlik. Yani hastalığın önemli ve aşının gerekli olduğunu söyleyen yetkililerin ve uzmanların yerine, tehlike olmadığını, aşıya gerek olmadığını söyleyenlere inanmaya yatkınlık, sadece onların daha etkin olduğuyla açıklanamaz. Bu toplumsal güvensizlik ve sonuçları, mutlaka gözden geçirilmeli ve araştırılmalıdır. Bugün aşı konusuyla gündeme gelen güven kaybı, yarın başka hayati konularda da ortaya çıkacaktır ve çıkmaktadır. Önemli kurumlara, devlete, sizi koruyacaklarına inancınız olan güçlere, kurallara karşı güvensizlik toplumun bütünlüğünü bozar.

UZMANLAR DİNLENMELİ
Grip ya da başka hastalık pandemileri can alır, ülkelerin kurumlarına, yönetenlerine, yasalarına güvensizlikse çok daha önemli sorunlara yol açar. Bu güvensizliği değerlendirmeye tüm kurumların ve toplumun kendini gözden geçirmesiyle başlanabilir. Bu arada kendimize olan güven duygusuna da bakmak iyi olacak sanırım. Aklımız karıştı ve karar veremiyoruz. Oysa gerçek uzmanları dinleyip, karar vermemiz gerekir. Hiç kimsenin bir konuda hiç risk olmadığını söylemesi mümkün değil. Bu denli bir güveni kimseden alamayacağımıza göre, yaşamımızın her anında çeşitli riskler aldığımızı düşünerek kendi kararımızı vermemiz gerekiyor. Diğer konu ise bir çeşit yanlış savunma mekanizmasıdır. İnsanların çoğu, tehlikeli durumları yok sayarak ya da kendisinden çok uzakta olanların başına gelebileceğini kabul ederek tehlikeyi uzaklaştırdığını düşünür. Bu, sık başvurulan bir durumdur. Birinin ya da bir ülkenin başına bir olumsuzluk geldiğinde mekanizma işlemeye başlar. Onun başına geldi çünkü o benden farklı. Tek tek farklı olan şeyler sayılarak, kendinizden uzak olduğunu düşünürsünüz. Oysa tarafsız bakıldığında, sizin başınıza gelememesi için saydığınız nedenlerin çoğunun koruyucu olmadığını görebilirsiniz. Bunu görmek kaygı yaratır. Bu kaygıdan uzak durmanın yolu olarak, görmezden gelmek kolaydır. Oysa, aldırmaz davranmak ya da yok saymak tehlikeyi savuşturmaz. Aslında bu durum gerçekle yüzleşildiğinde daha vahim sonuçlara yol açabilir. Şöyle bir durup düşünürseniz, asla size ya da yakınlarınıza olmayacağına kendinizi inandırdığınız şeylerin kaçıyla karşılaştığınızı anımsayabilirsiniz.

YAŞAMI KORKUYA TESLİM ETMEYİN
Tehlikeli olabilecek durumlardan korunmak ve tedbir almak gereklidir. Ancak bu durum yaşamımızı olumsuz etkilemeye başladığında, işlerimizi, günlük yaşamımızı sürdürmeyi engelleyecek duruma geldiğinde ciddi bir sorundur. Hastalıktan korunmak için ellerimizi yıkamamız, insanlarla temas ederken dikkatli olmamız, havasız yerlerden kaçınmamız öğütleniyor. Bunlar kendimizi korumak için yapmamız gereken önemli şeyler. Ancak elleriniz yıkanmaktan kızarmaya başladıysa, temiz olduğunu bildiğiniz halde endişeyle yıkamaya devam ediyorsanız, temizlik malzemelerini aşırı tüketiyorsanız ciddi sorun var demektir. İşe gitmiyor, spordan vazgeçiyor, sinemayı unutuyor, çocuğu okula göndermiyorsanız yaşamlar korkuyla etkilenmiş demektir. Dünyanın birçok ülkesi grip yanında bu tür aşırı korkularla, takıntılarla uğraşıyor.

Yazının Devamı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.