BİRGUN.NET - ÇOCUKLUK döneminde yaşanan taciz sadece duygusal sorunlara yol açmakla kalmıyor, beyinde uzun süreli değişikliklere de yol açıyor. Science dergisinin şubat 2009 sayısında yayınlanan yeni bir çalışmada çocukluk döneminde tacize maruz kalan erkeklerin, onlarca yıl sonra bile stres kontrolünde yer alan bir genlerinin etkilenmiş olduğu gösterildi. Benzer sonuçlara hayvan çalışmalarında da rastlandı.
Sıçanlar üzerinde yapılan çalışmalar, bebeklik döneminde anne tarafından reddedilmenin, stres hormonlarının üretilmesinde rol alan hipotalamo-pitüiter-adrenal (HPA) eksen üzerine etkileri olduğunu göstermektedir. Bu hayvanlarda HPA ekseninin yanıtının gücünü azaltmaktan sorumlu glukokortikoid reseptör geninin düzenleyici bölgesinin uygun bir şekilde çalışmadığı gösterilmiştir. Bunun sonucunda hayvanlar kronik olarak yüksek düzeylerde stres yaşamaktadır.
Araştırmacılar benzer fenomenin insan beyni için de geçerli olduğunu ortaya koymuşlardır. McGill Üniversitesi’nden nörobilimci Michael Meaney ve meslektaşları, çocukluk döneminde tacize uğrayan ve intihar ederek ölen 12 erişkin erkeğin beyinlerini, biri intihar ederek ölen ancak taciz öyküsü bulunmayan, diğeri ise hem taciz öyküsü bulunmayan hem de başka yollarla ani bir şekilde ölen erkekler olmak üzere iki grubun beyinleri ile karşılaştırmışlardır. Beyinlerin hipokampüs bölgelerindeki DNA’lar ayrıştırılmıştır. Araştırmacılar taciz öyküsü bulunan erkeklerin beyinlerinde hayvan deneylerindeki değişikliğe benzer sonuçlarla karşılaşmışlardır. Genin promotor bölgesinde metilasyon artmıştır ve bu değişiklik genin stres yanıtının düzenlenmesindeki işleyişini bozmaktadır. Mount Sinai Tıp Fakültesi’nden nörobilimci Eric Nestler çalışmanın çevresel özelliklerin uzun süreli davranış değişikliklerine nasıl yol açtığına dair önemli ipuçları sunduğunu söylemektedir. Meaney, tacize uğramış bireylerin daha az sağlıklı erişkinler olduklarının, sadece psikiyatrik hastalıklara değil, obezite ve kalp hastalıklarına da daha yatkın hale geldiklerinin bilindiğini, bu çalışmanın bu yatkınlığın anlaşılmasında aydınlatıcı olduğunu söylemektedir.