Survivor dizisi artık sonlara yaklaşmaya başlamış bulunuyor. Dizi insan psikolojinin gizemlerini göstermesi bakımından kayda değer bulguları ortaya saçıyor. Diziyi Acun Ilıcalı hazırlayıp sunuyor. Daha önce başarılı yarışmalar düzenleyen ve beş yüz milyon verilen kutu yarışmasıyla milyonlarca insanı ekran karşısına kilitleyen ve bu yarışmayı şu sıralar yeniden ekrana taşıyan başarılı bir yapımcı…
Acun Ilıcalı bu yarışma programları ile ülkemizde televizyon yapımcılığından en çok para kazanan insanlardan birisi haline geldi. Son derece pozitif bir insan olmasının karşılığını fazlasıyla görüyor. Spor camiasının da yakından tanıdığı Acun Ilıcalı başarılı yapımlar ortaya koyması insan psikolojisini anlamasından kaynaklanıyor. Her ne kadar üniversite hayatı olmamış ve hatta derslerden kaçma ve ders çalışmama konusunda ayak diretmiş olsa da bugün pek çok okumuş başarılı iş adamından bile daha fazla para kazanması ondaki empati yapma ve insan ilişkilerindeki başarıyı ispatlıyor adeta…
Acun Ilıcalı’nın farklı ve özgür bir yaklaşımı var. Bu samimi ve açık sözlü olmasından kaynaklanıyor. Art niyetli değil. Bu durum hazırlayıp sunduğu programlara da genel olarak yansıyor ve insanların dikkatini çekmeyi başarıyor. Şimdiye kadar hazırlayıp sunduğu yarışma programları aslında onun orijinal fikirleri değil. Yurt dışında daha önce yayınlanmış yarışma programlarının Türkiye versiyonunu yapıyor ve bu iş yurt dışında tuttuğu gibi ülkemizde de tutuyor… Çünkü genel olarak insan psikolojisi her yerde aynı…
Fakat Survivor yarışması biraz farklı bir portre çizdi. Daha önceki yarışmacılara ve bazı yeni yüzlere yer verdiği bu yarışma Panama yakınlarında birkaç adada çekildi ve burada yarışmacılar zor olan doğa koşullarına dayanarak ve bir birleriyle yakın iletişim ve etkileşim kurarak yaşamak yarışmak zorunda kaldılar. Haliyle bu zor şartlarda erkekler ve bayanlar arasında gruplar oluştu. Bu gruplarda insanlar bir birlerine destek olmaya diğerlerini alt ederek yarışmada başarılı olmaya ve beş yüz milyon kazanmaya çalıştılar. Hepimiz biliriz ki insan karakteri zor zamanlarda kendisini belli eder. Yarışma bu zor zamanlardan yola çıkarak her katılımcının karakterinin ortaya çıkmasını sağladı.
Buraya kadar anlattıklarımızda bir anormallik yok. Asıl değinmek istediğimiz şey şu. Bu yarışmada insanların bir birlerini alt etmek veya yenmek amacıyla oynadıkları oyunların ve yüzlerine taktıkları maskelerin ne kadar da değişik olduğu… Bir birlerine kurdukları tuzaklar. Hiç tahmin etmedikleri insanlardan farklı muamelelere maruz kaldıklarında derin hayal kırıklıkları yaşamaları…. Buna kimisi tepkisel yaklaşıyor, kimisi ise verdikleri oylarla kendilerine haksızlık ettiğine inandıkları insanları cezalandırmaya çalışıyorlar… Yaşadıkları öfke anaforu bazen gözlerini ekran karşısında olmalarına rağmen karartıyor…
İnsan psikolojisinin ne kadar enteresan manevralara sahip olabileceği burada yaşanan ilişkilerden anlaşılabiliyor. Genellikle yapılan davranışlar kişiselleştiriliyor ve karşı tarafın cezalandırılması yoluna başvuruluyor. Taktiksel hatalar kimi zaman fayda sağlıyor kimi zaman ise hiç tahmin edilmeyecek sonuçların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. İnsanlar kendilerine daha ciddi rakip olarak gördüklerinin elenmesi için onların yarışmalarını sağlıyor ve böylelikle güçlüler zayıflara göre daha kolay yem yapılmaya çalışılıyor… Aslanların karşısına çıkarılan ceylanlar gibi veya arenaya konulan boğalar gibi savaşmaları sağlanıyor…
İnsanların davranış biçimlerinin şekillenmesinde önemli paradigmaların ortaya çıkmasına bu program bir bakıma vesile oluyor. Çirkin tezgahlardan tutun, enteresan adam satmalara kadar pek çok entrikanın kol gezdiği bu yarışma insanın kendi menfaatlerine ne kadar da bağlı bir canlı olduğunu ortaya koyuyor. Yarışmada vefa duygusu ne yazık ki çok az ortaya konuluyor. İnsanlar bir birlerine farklı konuşuyorlar ve arkasından çok daha başka şekilde davranarak hayal kırıklıklarının ortaya çıkmasını sağlıyorlar…
Bu davranışlar yabancısı olduğumuz davranışlar değiller. Genel olarak insanlar hemen her yerde böyle… Özellikle kalabalık insanların çalıştığı çok katlı iş yerlerinde ve büyük kurumlarda sık rastladığımız davranışlar da böyle… Tıpkı bu kurumlarda da arkadan konuşmalar, yüze gülüp dostça davranıp arkadan hançerlemeye kadar her türlü rezillik var. Buradaki fark sadece daha samimi ve ekran karşısında yapılma cesaretinde bulunulması. Bu aslında çok da eleştirilecek bir şey değil. Onlar milyonlarca insanın ekranda onları seyrettiklerini bilmelerine rağmen bunu yapıyorlar. Fakat kurumlarda bunu daha profesyonelce yapan entrika uzmanları insanları hayrete düşürecek kadar başarılılar…
Gerçek manada yaşanan oyun ve entrikalar kurumlarımızla birlikte aslında hayatımızın her alanında var… Ne kadar dürüst ve iyi olursak o kadar mücadele etme şansı bulabiliyoruz. Sanki hayatın içinde yarışmada bulunuyormuş gibi davranmaktan vazgeçmeliyiz. İnsan benzersiz bir canlıdır ve kimseyle yarışma halinde değildir… O sadece kendisini geliştirerek tekamül ettirmesi gereken bir canlıdır. Sonuç olarak evet iyiler bu hayatta belki açı çekerler ve hatta bazen tökezleyip düşebilirler fakat onlar en sonunda mutlaka kazanan taraf olurlar…
Dr.Recai Yahyaoğlu