Dernek başkanı Özlem Mumcuoğlu, "Gördük ki çocukları etkileyen sadece savaş psikolojisi değil, okullarda yaşadıkları ayrımcılıktır'' dedi.
Bir İZ Derneği’nin, Yuva ve Oyun Terapileri Derneği işbirliğiyle ve Avrupa Birliği Avrupa Komisyonu Temsilciliği, Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı (DIHAA) desteğiyle, Suriyeli mülteci çocukların karşılaştığı ayrımcılığı azaltmak için “YanYana Suriyeli Çocuklar İçin Psikososyal Destek” isimli proje tamamlandı. Projede, 20 ay boyunca İstanbul’un çeşitli ilçelerinde Suriyeli çocuklara yönelik ayrımcılığı ve yabancı düşmanlığını azaltmayı, mültecilerin sosyal uyumunu desteklemeyi hedeflendi. Biz de, Bir İZ Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Mumcuoğlu ile bir araya gelerek projenin detaylarını konuştuk…
“ÇOCUKLARI ETKİLEYEN SADECE SAVAŞ DEĞİL”
2017 yılında başladıkları ”YanYana” projesi için ilk olarak sahada çocukların okullardaki durumunu, neler yaşadıklarını, savaş psikolojisinin onları nasıl etkilediğini araştırdıklarını söyleyen Bir İZ Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Mumcuoğlu, yapılan araştırmaların sonucunda ”Gördük ki çocukları etkileyen sadece savaş psikolojisi değil, okullarda yaşadıkları ayrımcılık” diyor…
“HEPİMİZİN İÇİNDE BİR AYRIMCI VAR”
3 yaşında Türkiye’ye gelen ve hiç savaş görmemiş bir çocuk bile ayrımcılık yaşıyor diyen Özlem Mumcuoğlu; ”Çocuklar savaşı görmese, yaşamasa dahi okuldaki arkadaşları ona ‘Sen yabancısın, sen bizden değilsin’ gibi tepkiler gösterdiğinde o çocuk büyük bir ayrımcılık yaşıyor. Araştırmalarımızda ne yazık ki ebeveynlerin ‘O çocuğun yanına oturma’ gibi tepkiler verdiği ortaya çıktı. Aslında bunlar hiç birimizin bilmediği şeyler değildi. Ancak sahada yaptığımız araştırma sonuçlarıyla daha iyi görmüş olduk. 3 aşamadan oluşan projemizde gönüllü olan, gerçekten bir şeyler yapmak için çabalayan, idealist 120 öğretmen arkadaşımız bile aldığı eğitimler sırasında kendi ayrımcılıklarıyla yüzleştiler. O an hepimiz çok etkilendik. Bununla yüzleşmek bile çözümün bir parçası olmaya itiyor insanı. Hepimizin içinde bir ayrımcı var” diye konuştu.
“AYRIMCILIKLA BAŞ ETME ÇALIŞMALARI YAPTIK”
Temel amaçlarının çocuklarda sosyal uyumu sağlamak olduğunu belirten Mumcuoğlu proje aşamalarını şöyle anlattı:
”Milli eğitimle iş birliği halinde yürüttüğümüz projede birbiri ile paralel ilerleyen 3 aşamamız vardı. Rehber ve sınıf öğretmenlerimiz eğitim gördü. Çocukların duygularını daha iyi anlatabilmesi için kutu oyunları üretildi. Aynı zamanda psikologlarla beraber mültecilerle çalışan sivil toplum örgütlerinin kurumlarında, Suriyeli çocuklarla grup terapileri gerçekleşti. 10 hafta süren İnteraktif yöntemlerin kullanıldığı ayrımcılıkla baş etme çalışmaları yaptık. Bunun içerisinde kutu oyunlarımız da yer aldı. Bu kutu oyununda mültecilik ya da farklılık yok, diğerini anlamak var. ‘Sana ne oldu, nasıl hissediyorsun, sana nasıl yardımcı olabilirim’ gibi cümleler ve duygular yer alıyor kutu oyununda. Çocuklar duygularını tanımlamazlarsa dertlerini anlatamazlar. Bunun yanı sıra toplamda 73 terapistle çocuklar için grup terapileri düzenledik. İki haftada bir terapistleri süpervize ettik. Toplam okul çalışmalarında çocuk sayımız 4 bin 50, grup terapilerinde 550 çocuğa ulaştık.”
“ÇOCUKLARIN EN BÜYÜK PROBLEMİ KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDEMEMEK”
Kutu oyununu hazırlarken 7-11 yaş için anlaşılır duygu skalasına göre duygu kelimeleri ve buna göre kartlara çizimler yapıldığını belirten Özlem Mumcuoğlu, grup terapilerde yaşananları ise: “Terapide resim ve oyunlar kullanılarak kendilerini kötü hissettikleri anlara dönmeleri çalışılıyor. İlk haftalarda takım olma, grupla çalışma, kendine güven ortamı yaratma, daha sonraki haftalarda kendini kötü hissettiğinde baş etme kaynaklarını bulma çalışmaları yürütülüyor. Örneğin çok fazla çocuk kendini en güvende hissettiği yer olarak terapilerinden birkaç hafta sonra grup terapilerinin gerçekleştiği yeri söylüyorlar. Kaç kurumda aynı anda grup terapisi gerçekleşiyordu ve pek çok çocuğun kendisi için güvenli yerin grup terapilerinin gerçekleştiği yer olarak söylemesi hem mutluluk hem de bir yandan hüzün vericiydi. Bu güvende hissettikleri yerde ne yapmayı seviyorlar bu sorgulanıyordu. Çocukların grup terapisinden yarar sağladığını gözlemledik. Ancak daha fazla desteğe ihtiyacı olan çocukları bireysel terapilere yönlendirdik” dedi.
“BİZİM DE BAŞIMIZA GELEBİLİR”
İnsanlara yoğun kamu spotlarıyla bir gün bizim de başımıza böyle bir şey gelebileceğinin anlatılması gerekiyor diyen Mumcuoğlu, Suriyelilerin yaşadıklarına dair şöyle konuştu:
“Pek çok insan Suriyeli mülteciler için devlet parasını veriyor, Toki’lerde yaşıyorlar, şu bedava, bu bedava gibi şeyler konuşuyor. Ancak insanların şunu anlaması gerekiyor ki bizim de başımıza aynı şey gelse biz de aynı desteği uluslararası kurumlar aracılığıyla alacağız. Bu haklar herkes için geçerli. Çocuklara mutlu olmaya dair umut veremezseniz gelecek nesillerden çok büyük şeyler beklememek gerek. Çünkü o umut yetişkinlik yolunda çocuğu şekillendiriyor aynı zamanda”
Kaynak:www.sozcu.com