18 yaşındaki Timur Dellaloğlu havuzların en genç ve başarılı sporcularından biri. Hastalıklar ve su fobisi onun peşini hiç bırakmadı, o da yüzmeyi! Balkan ve Türkiye rekortmeni oldu. Şimdi olimpiyatlara hazırlanıyor ve madalya alacağını söylüyor.
Bazen sadece futbol değildir hayata fena halde benzeyen. Bir yüzücü de çizik atabilir hayata. Futbol kadar ses getiren bir branşla uğraşmadıkları için belki de sessiz sedasız biriktirir madalyaları bir köşede. Henüz 9 aylıkken menenjite yakalandıktan sonra peşini bir türlü bırakmayan bir sürü hastalıklıkla cebelleşen, sağlığına kavuştuktan sonra bile doktorların ‘yüzemezsin’ dediği, aniden beliren su fobisini yenmek için çabalayan bunun sonunda inanılmaz başarılara imza atan bir yüzücü, 18 yaşındaki Timur Dellaloğlu da onlardan biri...
Onu anlatırken ‘200 metre kurbağalamada Balkan ve Türkiye rekortmeni’ dememiz onun yaptıklarını basitleştirebilir. Önce 2009’da üç Balkan ve sayısız Türkiye şampiyonluklarını sıralayalım. Çünkü çok kısa bir zamanın içine sığdırılmış başarılar bunlar: 50, 100, 200 metre kurbağalamada, 200, 400 metre karışıkta Türkiye Şampiyonluğu, 100 ve 200 metre kurbağalamada, 100 ve 400 karışık yaş gruplarında Türkiye rekoru, 200 metre kurbağalamada açık yaş rekoru, 200 ve 400 metre kurbağalamada Açık Yaş şampiyonluğu, 2007’deki Karadeniz Oyunlarında ikincilik ve üçüncülük dereceleri... Devamı var ama o bile kazandığı madalyaların sayısını hatırlamıyor.
HASTALIKLARLA BOĞUŞTU
Bu başarılara imza atan Timur Dellaloğlu, Kastamonulu bir ailenin tek çocuğu. Babası esnaf, annesi öğretmen. Dokuz yaşında, yatağında ateşler içinde kaldığı bir gün apar topar hastaneye kaldırıldı. Zorlu bir çocukluğun başlangıcıydı menenjit. Ardından zatürre buldu onu. Ayağa kalktı. Kısa bir süre sonra yine hastaneye kaldırıldı. Doktorlar dizanteri teşhisi koydu. Arkadaşlarıyla gittiği yaz okulu kampında artık yüzemeyecekti. Çünkü yasaklıydı.
Dellaloğlu “Havuzdan mikrop kapabilirdim. Vücut direncim sıfırdı. Ağlaya ağlaya bıraktım yüzmeyi. Üç yıl ayağımı suya değdirmedim. Bir zaman sonra sağlığıma kavuştum. Yüzmeye kaldığım yerden devam edecektim” diyor.
SUYA BAKAMIYORDU
Bu kez Dellaloğlu’nun karşısına başka bir bela daha çıktı. Suyu çok sevmesine rağmen aniden su fobisi oluştu. Her fobi gibi elbette bunun da bir nedeni vardı: “Küçüktüm daha. Ailemle tatile gittik. Bizimkileri beklemeden suya girdim. Girer girmez inanılmaz büyük bir dalga beni havaya kaldırdı ve dışarı attı. Elimin ayağımın korkudan titrediğini hatırlıyorum. Suya bir daha kesinlikle giremezdim. Böyle başladı su fobisi. Havuzun kenarında suya bakamaz haldeydim.”
Su fobisi ve doktorların yanında geçen günlerden sonra Dellaloğlu normale döndü. Havuzdaki yeteneği hemen fark edildi. Havuz eğitmeni “Sana ileride çok büyük sporcu olacak bir genç getirdim” diyerek onu şu anki antrenörü Metin Yüzgüleç’in yanına götürdü. Yüzerken stili o kadar değişikti ki yaşıtları arasından sıyrılarak hemen bir üst gruba geçti. Dellaloğlu “Metin hocam bana çok güvenmişti. Bana çok inandığı için başardım” diyor.
Olimpiyat madalyasını takmadan bırakmam
BALKAN ve Türkiye rekortmeni milli yüzücü Timur Dellaloğlu’na TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi başarısından dolayı ‘eğitim bursu’ verdi. Aynı üniversitenin işletme bölümünde burslu okuyan Dellaloğlu şunları söylüyor: “Haftanın üç günü Kastamonu’da, diğer günler de Ankara’da olmak üzere yoğun antrenman programıyla gelecek ay yapılacak Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’na hazırlanıyorum. Henüz 18 yaşındayım. Bu şampiyonada yarı final yüzmek istiyorum, ileriki şampiyonalarda ise final yüzüp madalya almak... Londra-2012’de final yüzmeyi, Rio-2016’da ise madalya istiyorum. 28 yaşına kadar yüzmeyi hedefliyorum. Olimpiyat madalyasını boynuma asmadan bu sporu bırakmayacağım.”
Her gün sekiz saat antrenman yapıyor
TİMUR Dellaloğlu’nun hayatı iki şehirde geçiyor şu aralar. Yarısı Kastamonu’da yarısı ise Ankara’da. Günde sekiz saat süren bir antrenman programı var. Her sabah saat 05.00’te uyanıyor. Üç saat boyunca kilometrelerce yüzüyor. 10 yaşından beri bunu her gün yapıyor zaten. Saat 09.00’da okula gidiyor. Öğleden sonra evine gidip bir saat uyuyor. Tekrar antrenman yapıyor. Arada sadece yemek yiyor, ders çalışıyor. Sosyal hayatı yok denecek kadar az. “Zaten arkadaşım olsa bile onlara zaman ayıramam ki” diyor.
Özkan Güven / ozkguven@gmail.com
Star Gazetesi