Son yıllarda yapılan araştırmalar, başından önemli olaylar geçmiş ya da stresi yüksek bir meslekte çalışan kişilerin diğerlerine oranla daha fazla hastalığa yakalandığını göstermektedir. Bunun anlamı her zorlu yaşam şartları olan kişinin hasta olacağı değil tabi ki. Bunun anlamı yaşamda zorluklarla, stresle karşılaşma olasılıkları yüksek ya da stresle birlikte yaşayanların hastalığa yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu şeklindedir.
Nasıl oluyor da bazı kişiler stresli olaylar karşısında kendilerini hasta edecek kadar hayatlarının olumsuz etkilenmesine yol açarken, kimileri neden aynı durumlardan sağlıklı kalabiliyorlar.
Chicago Üniversitesinde yapılan bir araştırmada S. C. Kobasa bu özelliklere, “psikolojik sağlamlık” adını vermiştir. Bu araştırmacılara göre, strese dirençli kişilerin yaşam karşısında bazı tipik tutumları vardır. Bunlar arasında değişmeye açıklık, yaptıkları iş her ne ise kendini o işe verebilme ve olayların kontrolünü kendi elinde tuttuğuna inanma gibi tutumları sayabiliriz.
Kobasa araştırmalarında yoğun stresli ancak düşük hastalık puanı alan kişilerin, psikolojik sağlamlığı tanımlayan bu üç özelliğin üçüne de sahip olduklarını görmüştür. Bu kişilerin çoğu işlerini tümüyle benimsemiş, aktif kişilerdir. Sosyal yaşamlarında da bu özellikleri korumaktadırlar. Zorlukları bir tehdit olarak değil, yeteneklerini sınayacakları bir fırsat, bir mücadele olarak değerlendirmektedirler. Yaşamlarının kontrolünü kendi ellerinde tuttuklarını hissetmektedirler.(Türk Psikologlar Derneği-1998)
Olaylara karşı tepkinizi tekrar gözden geçirin. Alternatif düşünce biçimi ne olabilir saçma da gelse gözden geçirin. Strese karşı alternatif tepkiniz, hiçbir zaman kaçmak yani aşırı TV ya da film izlemek, daha fazla sigara ve alkol tüketmek, ilaç kullanmak ya da daha fazla uyumak olmamalıdır. Çünkü kaçmak ya da savaşmak bir başa çıkma yöntemi olarak kullanılabilmektedir. Ancak seçtiğiniz davranış biçimi stresörleri yok sayıyorsa hiçbir işinize yaramayacaktır. Stres kaynakları aynı şekilde hayatınızda yer almaya devam ediyorsa tepkileriniz başa çıkmak için yeterli olmayabilir.
Kendi dışınızdaki durumları değiştirmeniz mümkün değildir. Ancak kendi içimizdekileri yani duygu, düşünce ve davranışımızı değiştirmemiz mümkündür. Bunun için öncelikle değişimin yararlı olduğuna ve istediğimiz yönde değişim için gücümüz olduğuna inanmamız gerekir. Belki de stresle başa çıkmak için kullandığımız zihinsel şemalarımızın değişmesi bizim davranışlarımızın değişmesine, değişen davranışlarımız karşısında gösterilen tepkilerin olumlu olmasına yol açabilecektir.
Hemen bir olayı ya da bir durumu üç arkadaşınıza anlatın ve yorumlarını alın, hangisi nasıl yorumluyor not alın. Ama olay hiç biri ile ilgili olmasın ki yorumlarına kişisel düşünceleri karışmasın. Hepsinin kendine göre bir yorumu olacaktır. Kişiler olaylara durumlara farklı anlamlar yüklemektedir. Herkesin bildiği gibi insan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Hem biyolojisi, hem psikolojisi, hem de sosyal olarak bireysek farklılıkları vardır. İnsanların kolektif olarak üstlendiği roller ve davranışlar kadar, bu rollerden çıkarak yaptıkları kişisel yorumlar bireysel farklılıkların ortaya çıkarak farklı algılara dolayısıyla da farklı anlamalara yol açar…
Bu noktada kendini tanımak ve şemalarınızı fark etmek için bir danışmandan yararlanılabilir. Çocukluğumuzda yaşadığımız olaylara bir çocuk gözüyle yorumlar getirir ve duyduklarımızı da bir çocuğun bilgi dağarcığı ile algılarız. Bu yaşanmışlıklar bizim şimdiki yorum ve davranışlarımızı etkiler. Danışma sürecinde bir uzmanla çocukluktaki olayların yorumlanması artık bir yetişkin halimizle yeni farkındalıklar getirecektir. Bu farkındalıklarla istediğimiz, işlevsel bulmadığımız davranışlarımızı değiştirmemiz de mümkün olacaktır.