Siyasi ve askeri operasyonları sözde derinliğine kavrama adına ortaya sürülen bütün şeyler, stratejik yorumlamanın hem meşruiyetini hem de kullanımını giderek artan biçimde geniş kitlelere yaydı. Bu anlamda stratejik yorumlama, toplum ile dil olguları arasındaki ilişkiler çerçevesinde ortaya bazı etkiler çıkardı. Ortaya çıkan etkileri kavraya bilmemiz için O halde; ilkin, stratejik yorumlamanın toplumsal meşruiyetine ikinci olarak toplumsal kullanımına bakmamız gerekiyor.
Operasyon türü olarak değişik ve farklı operasyon türlerinin uygulama alanı haline getirildiği söylenen İslâm coğrafyası, olup bitenleri anlamak için stratejik yorumlamaları biricik hakikat saymaya başladı. Zaten stratejistler nezdinde bir mekânın operasyonlara açık, edilgen konumda olması demek, stratejik yorumlamaların meşruiyetini temin eden dayanak noktası olarak kullanılması imasında bulunur. Stratejik yorumlama da hem kendi kendini meşrulaştıran hem de toplumsalda meşruiyet bulan iki yönlü bir düzeye göndermede bulunur. Evvela bu yorumlama türü; derinde yatan bir hakikatin olduğu, bunu da ifşa ettiği iddiasında bulunur. Böylelikle siyaseti derinliğine anladığını ve kavradığını varsayar. Oysaki yakından bakıldığında iddia edilenin tersine derinlikten değil bir sığlıktan söz edilmesi daha doğru olur. Zirâ hem değişen şeyler hakkında bir hükme varır hem de değişken ölçütleri kabul eder. Öte yandan hâkim görüş olarak hakikatin ölümünü ilan edip benimsenmesi başka bir tenakuzu oluşturur. Peki bilgide derinlik kesb ettirmeyen şeyin siyasette ve ahlâkta derinlik yapacağı nasıl söylenecek? Zira meşrulaştırma düzeyi sadece bilgi alanında kalmaz, siyasete de ahlâka da sirayet eder. Ahlâkta; ilk bakışta akl-ı ve vicdan-ı selim insanlar tarafından kabul edilemez, hazım edilemez icraatlerin normalleştirmesinde rol oynar. Ahlâkın temelinde yer alan sorumluluk, gerçek anlamda burada yoktur. Nasıl ki; büyük güçler aktörler failler yapıp ettiklerinden dolayı hesap vermez iseler, stratejistler de stratejik kurum ve kuruluşlar da hesap verip sorumlu tutulamazlar. Velev ki; hazırladığı raporlar, verdikleri akıl, binlerce kişinin hayatına mal olsa da fark eden bir şey olmaz. Tabii olarak her stratejisti aynı saymadığımız gibi startejik kurum ve kuruluşlar da aynı sayamayız. Burada kast edilenler; siyasal iradeye bağlı olan, onu harekete geçirip yönlendiren birinci derecedeki stratejistler, kurum ve kuruluşlardır. Stratejik yorumlamanın bu denli yaygınlaşması, görünüş itibariyle sözü edilen birinci derecedeki gurupla toplum arasındaki mesafenin silikleşmesini beraberinde getirir. Bunun nedeni ise; siyasal iradeyi elde tutanlar en çok neye değer verirse, bu şeyler kaçınılmaz olarak geriye kalanların maksadları haline gelmesindendir. Günümüz zihniyetinde siyasetin ahlâktan kolaylıkla ayrıştırılmış olması, meşruiyet adına ortaya çıkan sorunları değersizleştirir.
Stratejik yorumlama, siyaseti üretme biçimi olarak ona gerçek bir katkı yapmaz. Yapsa da bu, ya pasifize ya da manipüle etme şeklinde siyasete eklemlenen bir katkıdır. Stratejik yorumlamanın hem meşruiyetinin hem de yaygınlığının artması, fail neden söz konusu olduğunda ortaya başka bir fesâdı çıkarır; bu fesâd, sadece yapıp eyleyen insan ferdini değil Tanrıyı bile fail nedenin dışında görmesiyle ve bu tür şeyleri sürekli olarak telkin etmesiyle temâyuz eder.
Stratejik yorumlamanın toplumsal kullanımı ise başka göstergeleri de hesaba katmayı gerektirir. Toplumsal kullanımda stratejik yorumlamanın çeşitliliğinden daha ziyade tek tipliliğinden, hareketi ortaya çıkarmasından daha ziyade hareketi engelleme anlamında sûkûnetten, fikirden daha ziyade kanaatten, apaçık olan bir bilgiden daha ziyade gizemli bir bilgiden söz etmek doğru olur. Demek ki; stratejik yorumlamanın toplumsal meşruiyeti ile toplumsal kullanımı bir anlamda aynı göstergeleri içerir fakat başka anlamda ayrı göstergelerden oluşur. Stratejik yorumlamanın toplumsal kullanımını dil ve toplumun birbirlerinin değişkenleri olarak ürettiği belirli söylem içinde bulabileceğimizden dolayı stratejik yorum olarak öne sürülmüş şeylere bakmamız faydalı olacaktır. Buna misal olarak birden bire bütün akademisyenler, stratejistler ve toplumun her kesiminde ortak bir yorum olan; Usame bin Ladenin Amerikan ajanı olarak Afganistanının işgal edilmesini kolaylaştıran biri olduğu dile getirildi. Şimdi bu doğruysa ortaya birçok saçmalık çıkar. Zirâ stratejik yorumlamanın zaten belirsiz ve ilkesiz olan konumunu daha fena bir şekilde ötelere taşır. Her stratejik yorumlamaya başvuranların kabul edeceği görüşe göre; büyük güçlerin aktörlerin hesabına çalıştığı iddia edilen bütün piyonlar, efendilerinin aleyhine -ârızî olarak değil- sürekli çalışamazlar, onları siyasi ve askeri olarak zayıflatmazlar, dünyadaki itibarlarıyla oynamazlar. Şayet bu esas kabul edilen ilkenin görüşün de farklı bir stratejik yorumlamayla değişebileceği söylenirse, o hâlde üzerine konuşulacak her şey, zorunlu olarak anlamsız olur. Sonra şu da var: Sanki aynı Usame bin Laden, ABD ve diğer kolonyal güçlerin Iraka, Libyaya, Filistine, Sudana, Yemene, Pakistana vb coğrafyanın diğer bölgesine saldırmasını, operasyonlar yapılmasını sağladı. Tıpkı Fransanın Cezayirde birbuçuk milyon insanı katletmesi, Afrika bölgelerinde benzer katliamlar gerçekleştirmesi gibi. İnsan sormadan edemiyor; madem gaye bir anlamda üzüm yemek değil de bağcı dövmekse, o hâlde şu ya da bu diye öne sürülen siyasal gerekçeler hakkında stratejik yorum getirmenin anlamı ne olacaktır? Ve insana bir fayda sağlamayan veyahut ulaşabileceği bir maksad sunmayan bu tür yorumlar neden değerli olacaktır?
Stratejik yorumlamaların toplumsal meşruiyeti ve kullanımı genişledikçe, sosyo-linguistik etki bakımından ortaya birçok sorunlar çıkaracaktır. Bu sorunların giderilmesine yönelik şeyler, dilin içinden verilmesine rağmen bir dilin hem mahiyetini hem de bilimsel analizini aşacak konumdadır.