Doç. Dr. Taner, yaygınlaşan teknolojik oyunların mobil uygulamalar halinde telefonlarda ve bilgisayarlarda bulunduğunu, ayrıca oyun konsolu diye bilinen elektronik araç ve aletlerin bünyesine eklendiğini söyledi. Bu aletlerle temas haline geçen çocuk ve gençlerin henüz daha ilk dakikalarda çevrelerinden soyutlanarak sanal bir aleme daldıklarını vurgulayan Taner, çevredeki insanlardan kopma şeklindeki tabloların çok rastlanır bir durum olduğunu ifade etti.
İLETİŞİM KOPUYOR DUYGULAR AZALIYOR
İletişimin koptuğu, duyguların azalarak tepkisizleşmeye kadar vardığı bu davranış şeklinin sosyalleşme açısından bir erozyon olduğunu anlatan Taner, şunları kaydetti:
"Teknolojik oyunlar, bireyde adeta hızlı bir sosyal beceri erozyonuna sebep oluyor. Özellikle duygusal açıdan çok pozitif ve sosyal olan Anadolu insanı, tekno oyunlar yüzünden kolektivist yapıdan uzaklaşıp kendi iç dünyasına yönelerek bireyselci davranış göstermekte, mutsuzluğunun ve stresinin nedenini bir türlü bulamamaktadır. Sosyal becerileri azalan ve sosyal rehabilitasyon imkanı bulamayanlar şiddete yönelme dahil birçok olumsuz davranışlar geliştirmektedir. Yaşadığı olumsuzlukları en hafif şekliyle 'sürekli can sıkıntısı' olarak ifade eden gençler hızla teknolojik dünyaya girmekte ancak yine de tatmin olamayıp hedefsiz ve sıradan uğraşılar geliştirerek vasat bir genç profili oluşturmaktadır."
"SOSYOPAT GENÇLİK"
Taner, sosyal beceriler gelişmedikçe insanoğlunun ihtiyaç duyduğu sosyal iletişimin kurulamayacağının altını çizerek, bayram, düğün, cenaze gibi temel ritüelleri yaşamayan, yani toplumun sosyal temas kanallarını kullanamayan gençlerin anlamsız bir sosyal fobinin girdabına kapıldıklarını dile getirdi.
Ekranlardaki sanal dünyanın sosyal temas ihtiyacının yerini aldıkça "sosyopat" olarak nitelendirilen bir gençlik tablosunun oluşacağını savunan Taner, "Psikolojik problemler ve gelecek kaygısı, gergin anne baba ilişkileri, karşılanması zor çevre beklentileri, özellikle ergenlerde tekno oyunlardaki şiddeti tatmin amacı ile gerçek hayata taşımak gibi istenmeyen çıktılar üretebilecektir. Bu durum uygulamaya geçtiği an zaten ruhsal açıdan sorunlu, suça eğilimli veya kendine zarar verme potansiyeli bulunan bir kişilik gelişmiş olur. Bu kişiliğin kökenini araştırdığınızda oyun oynamamış, spor yapmamış, etkinliklere gitmediği için kolektif hareket etme hazları yaşamamış, sadece ekran önüne geçip göz-kas-beyin ve hız isteyen teknolojik işler yapmış bir çocukluk buluruz" diye konuştu.
"ÇOCUK MUTLAKA GELENEKSEL OYUNLAR OYNAMALI"
Taner, geleneksel oyunların çocuklarda organizasyon becerisi, liderlik, öz güven ve sosyal beceriler ile bedensel zihinsel gelişim sağladığına işaret ederek, bu oyunların yüzlerce yıllık geçmişe dayanan, kuralları oluşmuş, bireye değişik misyon ve beceriler kazandıran öğretileri bulunduğunu belirtti.
Zekayı besleyen, heyecan ve keyif vererek tatmin duygusu oluşturan geleneksel çocuk oyunlarında ana mekanın sokak ve doğal çevre olduğuna dikkati çeken Taner, şunları söyledi:
"Oyun sırasında karar verme, görev üstlenme, sıra bekleme, lider ya da nefer olma öğrenilir. Yaşamda rastlanan veya bizden beklenen birçok davranışın minyatürize hali geleneksel oyunlarda rahatlıkla görülebilir. Bu nedenle oyunların çocuklarda ve ergenlerde yarattığı pozitif etkiler olduğuna inanıyorum. Ruh ve beden sağlığı için çocuklar mutlaka geleneksel oyunlar oynamalı. Aslında ne kadar teknolojik bir dönem veya çağda yaşarsak yaşayalım, her çocuk bedeni ve duyuları çalıştıran oyunlara bayılır. Okullarda hala deve-cüce oyunu sevilerek oynanır. Teknolojik oyunlardan geriye ise tatmin değil, tatminsizlik kalır."