Nedensiz yere, başınıza kötü bir şey geleceğinden korktuğumuz oldu mu?
Başkalarının olduğu bir ortamda, bütün gözleri üzerinizde hissedip, elinizin ayağınızın karıştığını hissettiniz mi?
İzleyiciler önünde konuşmak, dans etmek ya da şarkı söylemek zorunda kalmamak için geri adım attığınız oldu mu?
Toplum içinde bir sosyal etkinlikte bulunmaları gerektiğinde, her şeyin kötü gideceğine ve başkalarının onlar hakkında olumsuz düşünceler üreteceğine inanan kişiler; kendilerini bu sayılanlardan çok fazlasının tehdidi altında hissederler.
Öğrenciyse, soru sormaya çekinir. Ya sorusunu saçma bulurlarsa? Ya gülerlerse? Sınıfın içinde, utanç duygusu ile boğulmak, kaçacak yer aramak ama bulamamak!
Dairede çalışan bir memur ise, işi ile ilgili yorum yapmak, istekte bulunmak ya da ondan talep edilen aşırı isteklere dur diyebilmek, gerilim dolu bir savaşa girmek demektir.
Günün yorgunluğunu, dostlarla beraber bir barda, restoranda veya sinemada atmaya davet edilmek; onu her an düşebileceği bir ipin üzerinde yürümeye davet etmek gibidir.
Bunun adı sosyal fobi. Ergenlikte başlayabilen, tedavi edilmezse yanına eşlikçi başka davranış bozukluklarını da alarak ömür boyu sürebilen bir anksiyete bozukluğu. Kişi, sosyal ortama katılmak zorunda kaldığında, başka insanların gözlerini üstünde hisseder. Bu dayanılmaz bir korku yaratır ve kişi bu korku yaratan durumdan kaçmak için şiddetli bir arzu duyar. Bu kaygı durumu (anksiyete) hızla artarken; kişi dikkatini orada bulunma nedenine ya da çevreye veremez. Bütün dikkatleri kendilerine odaklanır: “Ya bir hata yaparsam? Herkesin önünde gülünç bir duruma düşersem?”
Bu, sosyal performansın dibe vurmasına neden olan bir durumdur. Endişelerinin eninde sonunda başlarına kötü bir şey gelmesine sebep olacağı kaygısı; olumsuz düşüncelerin gerçekleşeceği inancına kapılmalarına neden olur. Sosyal ortamda yaşanan aşırı stresin belirtileri de, onları zorlar. Bir taraftan kaygı dolu düşünceler, diğer taraftan içinde bulundukları sosyal ortamın yarattığı gerilim; aşırı terleme, kalp atımında artış, mide bulantısı, yüzde kızarıklık, ellerde titreme gibi bedensel zorlanmalar; kaçma arzularını artırır. Kişi; sosyal ortamın gereklerinden hızla uzaklaşır ve bu durumu kontrol edebilmeye odaklanır.
Sosyal fobi; kişinin sosyal yaşamına büyük bir darbedir. Kişi, gündelik yaşamını hak ettiği ölçüde yaşayamadığı için; duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını gideremez. İşte başarı, karşı cinsle doyurucu ilişkiler, dostluklar kuramaz. Çok kısıtlı, yakın ve değişmez birkaç kişi ile yaşamını idame ettirmeye çalışır. İnsanlara doğru attığı her adımda yaşadığı yetersizlik ve aşağılanmışlık duyguları; onu gönüllü bir tecride sürükler ya da insanlara karışabilmek için alkol uyuşturucu gibi zararlılardan medet umabilir. Bu bir çıkmazdır; çünkü madde bağımlılığına yönelik tedavinin başarılı olabilmesi için, önce sosyal fobinin çözümlenmesi gerekmektedir.
Sosyal fobinin tedavisinde amaç; sosyal ortamlardan kaçınma davranışını önlemek ve bu durumda yaşanan anksiyeteyi (kaygıyı) kontrol altına alıp, azaltmaktır. Bunun için öncelikle psikoterapi gerekir ve tedavi süreci ilaçlarla desteklenir.
Psikolog Ayla Kahraman