SOMATOFORM VE DİSOSİYATİF BOZUKLUKLAR

Psk. Nur GEZEK

Somatoform Bozukluk, bireyin bedensel eksiklik  ya da hastalığı andıran, bedeniyle ilgili şikayetlerinin olması durumudur. Bu belirtilerin bazıları çok dramatik olsa da fiziksel bir neden bulunamaz, dolayısıyla semptomlar fizyolojik değil psikolojik kökenlidir.

Dissosiyatif bozukluklarda, bireyin bilinç, bellek ve kimliğinde aksaklıklar gözlenir. Genelde her ikisinin de başlangıcı kaygıyı içeren stresli yaşam olaylarına dayanır. Bu bozuklukların bir arada görülmesi seyrek değildir.

“ Yirmi sekiz yaşında bir erkek, kalabalık bir kavşakta yerde yattığı için polis tarafından bir hastanenin acil servisine getirilmişti. Çok çökkündü ve ölmek istediğini söyledi. Polis tarafından bulunup getirilmesinden önceki olayları hiç hatırlamıyordu. İsmini ve yaşamıyla ilgili hiçbir şeyi hatırlamıyordu.

Çeşitli nörolojik testler verildi ve hiçbir anormalliğe rastlanmadı. Hastanede yatışından altı gün sonra hipnoza başlandı. İlk üç hipnotik oturumda hastanın yaşamıyla ilgili bilgiler ortaya çıktı. Ancak ismi ve hastaneye yatmasına yol açan olaylar bilinmiyordu. Dördüncü ve beşinci oturumlarda geri kalan bilgiler su yüzüne çıktı. Vak’a iş bulmak üzere şehre gelmişti. Elindeki alet çantasını gören iki adam yaklaşarak iş arayıp aramadığını sormuşlardı. Üçü de kamyonet ile yola koyulmuş ve biraz esrar içtikten sonra vak’a tabanca tehdidiyle, bu adamlar tarafından cinsel ilişkiye girmeye zorlanmıştı.(Kaszniak ve ark.1988)”

SOMATOFORM BOZUKLUKLAR

Soma “beden” anlamına gelmektedir. Somatoform bozukluklarda, psikolojik bulgular fiziksel bir biçim almışlardır. Fizyolojik açıklaması olmayan, istemli olarak kontrol edilemeyen somatoform bozukluğundaki fiziksel belirtilerin büyük olasılıkla kaygıya bağlı psikolojik nedenler sonucunda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Somatoform bozukluklardan ikisi, konversiyon bozukluğu ve somatizasyon bozukluğununu inceleyeceğiz. Bunun dışında ağrı bozukluğu tanısı, ağrının başlangıcı, şiddeti, süresi hastada önemli sıkıntı ve kısıtlamalara yol açtığında ve organik bir pataloji bulunamadığı durumlarda konulmaktadır. Hasta çalışamaz hale gelebilir ya da ağrı kesicilere veya yatıştırıcılara bağımlılık geliştirebilir. Ağrı zaman olarak bir stres ya da çatışmayla ilişkili olabilir ya da bireyin hoşa gitmeyen bir faaliyetten kaçınması, başka türlü elde edemediği biçimde dikkat çekmesini ve şevkat görmesini sağlayabilir. Doğru tanı koymak zordur, çünkü öznel ağrı yaşantısı daima psikolojik faktörlerden etkilenen bir olgudur. Bir başka deyişle ağrı, duyma ve görmede olduğu gibi yalnızca duygusal bir yaşantı değildir. Bu nedenle ağrının hangi durumda bir somatoform bozukluk haline geldiğine karar vermek her zaman kolay değildir.

Bedensel dismorfik bozukluğu olan bir kişinin zihni, görünüşüyle ilgili imgelediği ya da abarttığı bir kusurla (örn. Yüzde kıllanma, kırışıklıklar, burnun büyüklüğü ya da şekli vb.) aşırı düzeyde meşguldür. Bu bozukluğu olan bazı hastalar, her gün ayna karşısında, saatlerce kusurlarını inceleyerek zaman harcayabilirler. Bazıları da evlerindeki aynaları kaldırarak, kusurlarından kaçınmak için tedbir alırlar. Bu merak rahatsız edicidir ve sıklıkla plastik cerrahlara gitmeye yol açar. Ne yazık ki, plastik cerrahi hastaların bu endişelerini çok az hafifletmektedir. (Philips ve ark. 1993)

Ancak burada da öznel faktörler ve zevkler önemli bir rol oynar. Örneğin bir kişinin güzelliğine düşkünlüğü ne zaman beden dismorfik bozukluğu olmaktadır? Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir inceleme, öğrencilerin %70 inin görünüşlerinin bazı bölümlerinden memnun olmadıklarını göstermiştir. Bu oran popüler kültürün de etkisiyle kızlarda erkeklere oranla daha fazladır. Bu algılanan kusurların ne zaman psikolojik bir sorun olduğuna karar vermek gerçekten zordur. Ne düzeyde bir rahatsızlık böyle bir duruma yol açar? Sosyal ve kültürel etkenler, bir kişinin çekici olup olmadığının değerlendirilmesinde önemli rol oynarlar.

Hipokondri, tıbbi kanıtlar aksine olsa da bireylerin ciddi bir hastalıkları olmasından endişe ettikleri bir somatoform bozukluktur. Bu sorunu yaşayan vak’alar sıradan bir fiziksel durum ve ufak bir anormalliğe ( düzensiz kalp atışı, terleme, ara sıra öksürme, mide ağrısı gibi) inançlarının bir kanıtı olarak aşırı tepki gösterirler. Bu soruna sahip vak’alar aslında, beden duyumlarına karşı aşırı duyarlı olduklarını ifade etmektedirler.

KONVERSİYON BOZUKLUĞU

Konversiyon Bozukluğunda, aniden görme kaybı ya da felç gibi duygusal ya da motor belirtiler nörolojik türde bir hasarı akla getirse de, organlar ve sinir sistemi iyi durumdadır. Bu bireyler fizyolojik olarak normal olsalar da, anesteziler adı verilen, kol ve bacaklarda kısmi ya da tam felç, bayılma nöbetleri ve denge kusuru olabilir, deride batma, uyuşma, karıncalanma hissi, ağrıya duyarsızlaşma yaşayabilirler. Görme ciddi şekilde etkilenebilir, birey kısmen ya da tamamen göremez ya da tünelden bakıldığı gibi görme alanında daralmayla kendini gösteren tünel görme oluşabilir. Afoni, yani sesin kaybı ve neredeyse fısıldayarak konuşma, anosmia, yani koku duyusunun kaybı diğer konversiyon belirtileridir. Konversiyon belirtilerinin psikolojik doğası, bu belirtilerin stresli durumlarda aniden ortaya çıkmaları ve bireyin faaliyet ya da sorumluluktan kaçmasını ya da çok istediği dikkati çekmesini sağlamalarıyla da kanıtlanmaktadır. Konversiyon bozukluğu olan bazı bireyler telaşsız ve hatta sakindirler. Belirtilerin geçmesini istemezler. Belirtilerin yaşamlarındaki stresle ilişkisini de kuramazlar. Konversiyon bozukluğu daha önceleri histeri olarak adlandırılıyordu.

Konversiyon belirtileri genellikle ergenlik ve erken yetişkinlik döneminde gelişir. Dönem dönem birdenbire iyileşebilir ancak çok geçmeden ya eski şekliyle ya da değişik şekil ve yerde tekrar ortaya çıkabilir. Kadınlarda erkeklere kıyasla daha sıklıkla görülür.

SOMATİZASYON BOZUKLUĞU

Tıbbın ilgi alanına giren, ancak belirgin fiziksel bir nedeni görünmeyen, süreğen, çoklu bedensel yakınmalar bu bozukluğun temelini oluşturur. Tanı ölçütlerini karşılamak için dört ağrı belirtisi ( baş, sırt, eklem vb.), ağrıdan farklı olarak bir cinsel sorun belirtisi ( cinsel ilgi kaybı, erektil işlev bozukluğu ) ve bir psödonörolojik belirti ( konversiyon bozukluğunda olanlar gibi) olması gerekmektedir.

Somatizasyon ve konversiyon bozukluklarında ortak bir çok belirti vardır ve aynı hastanın iki tanıyı da alması seyrek bir durum değildir. Doktora gitmeye, hatta aynı zamanda birden fazla doktora gitmeye ve ilaç kullanmaya sıkça rastlanır. Hastalar genellikle belirtilerini histriyonik/ dramatik, abartan bir tarzda anlatırlar ya da uzun karmaşık bir hastalık öyküsü verirler. Bir çoğu bütün yaşamları boyunca hastalık çektiklerine inanırlar.

NUMARA YAPMA (MALINGERING) VE YAPAY BOZUKLUK

Bireyin iş sorumluluğu ya da askerlik görevinden kaçabilmek veya sigortadan büyük miktarda ödenek alabilmek gibi amaçlara ulaşmak için bir acizliği taklit etmesidir. Konversiyon benzeri belirtiler istemli bir kontrol altında olduğu, yani gerçek bir konversiyon bozukluğunun düşünülmediği durumlarda numara yapma tanısı konur.

Diğer bir kategori ise yapay bozukluktur. Bu bozuklukta hasta amaçlı olarak fiziksel (bazen de psikolojik) bir belirti ortaya çıkartır. Hastalar belirtileri kendileri yaratırlar. Örneğin, akut bir ağrı ya da ağrı veren bir yaralanma. Numara yapmadan farklı olarak belirtiler tahmin edilebilir bir amaç ile daha az bağlantılıdır; yapay bozuklukta fiziksel yada psikolojik belirtilerin neye hizmet ettiği pek belli değildir. Birey bilinmeyen bir nedenden dolayı hasta rolü oynamak ister.

DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR

Dissosiyatif bozukluklar dört ana başlık altında incelenebilir.

1 - Dissosiyatif amnezi

2 - Dissosiyatif kaçış (fug)

3 - Dissosiyatif kimlik bozukluğu (çoklu kişilik bozukluğu)

4 - Depersonalizasyon bozukluğu

Bu bozuklukların hepsinde kişinin kimlik duygusu, bilinci ve belleğindeki değişiklikler ön plandadır. Bu bozukluğu gösteren kişiler önemli olayları hatırlamayabilir, geçici olarak kimliklerini bilmez hatta başka bir kimlik benimseyebilirler. Her zamanki çevrelerinden çok uzaklarda bulunabilirler.

DİSSOSİYATİF AMNEZİ

Genellikle stres verici bir olaydan sonra aniden önemli kişisel bilgileri hatırlayamazlar. Bilgi tamamen kaybolmaz ancak amnezi dönemi boyunca hatırlanamaz. Bellekteki boşluklar günlük unutkanlıkla açıklanamayacak kadar büyüktür.

Sıklıkla, sınırlı bir zaman dilimindeki bütün olaylarla ilgili bellek kaybı, sevilen birinin ölümüne tanık olmak gibi travmatik bir olaydan sonra ortaya çıkar. Nadiren de amnezi belli bir dönemdeki seçici olaylarla ilgilidir, travmatik olaydan bu güne kadar sürmüştür, ya da tam amnezidir, kişinin bütün yaşamını kapsar. Amnezi döneminde, bellek kaybının bazen yönelimi bozması ve kişinin amaçsızca etrafta dolanması gibi durumlar dışında bireyin diğer davranışları olağandır. Tam amnezide hasta arkadaşlarını ve akrabalarını tanımaz, ancak konuşma, okuma yetilerini  ve belki özel becerilerini, dünya ve dünyadaki işlevleriyle ilgili önceden kazanılmış bilgilerini kaybetmez. Amnezik dönem birkaç saat ve bazen de bir iki yıl gibi uzun sürebilir. Genellikle oluşu gibi aniden ortadan kalkar, tam bir iyileşme olur ve tekrarlama şansı çok azdır.

DİSSOSİYATİF KAÇIŞ

Dissosiyatif kaçış (fug), da bellek kaybı daha yoğundur. Kişi sadece tamamen amnezik olmaz, aynı zamanda aniden evinden ve işinden uzaklaşır ve yeni bir kimlik benimser. Bazen bu yeni kimlik çok ayrıntılı olabilir, kişi yeni bir isim, yeni bir ev, yeni bir iş ve hatta yeni kişilik özellikleri edinebilir. Bazen oldukça karmaşık sosyal yaşam içine girebilir ama hiçbir zaman geçmişi hatırlayamamasını sorgulamaz. Çoğu zaman sınırlı ama amaçlı, sosyal temasın çok az ya da hiç olmadığı seyahatleri içerir. Kaçışlar, doğal afet, savaş, evlilik kavgaları ve kişisel reddedilme gibi şiddetli stres sonucu ortaya çıkar. Düzelme zaman bakımından değişiklik gösterse de eski olaylar tam olarak hatırlanmaya başlanır; birey sık sık uğradığı mekanlardan kaçışında neler olduğunu hatırlamaz.

DEPERSONALİZASYON BOZUKLUĞU

Bireyin benliğine ilişkin algısının ya da yaşantısının altüst edici ve yıkıcı şekilde değiştiği bu bozukluk DSM-IV de disosiyatif bozukluk olarak sınıflanmıştır. Diğer disosiyatif bozukluklardan farklı olarak bellek bozukluğu görülmez. Bir depersonalizasyon nöbetinde kişi aniden kendilik duygusunu kaybeder. Kol, bacak uzunluğu belirgin biçimde değişik görülebilir ya da kendi bedenlerinin dışında kendilerine bakıyormuş gibi hissedebilirler. Bazen makine gibiymiş gibi hissedip kendilerini ve başkalarını robot gibi görürler. Gerçekliğini kaybetmiş bir dünyada rüyada yürüyor gibidirler. Benzer ancak çok daha şiddetli nöbetler şizofrenide de görülür. Ancak şizofreniklerin yaşantısında depersonalizasyon geçiren kişilerin bildirdiği “sanki” özelliği yoktur. Tersine şizofreniklerin kendilerine yabancılaşmaları gerçek ve tamdır.

DİSSOSİYATİF KİMLİK BOZUKLUĞU

“Çoklu kimliğiniz olsa nasıl hissedeceğinizi düşünün. Başkaları size kişiliğinize uymayan ve hiç hatırlamadığınız şeyler yaptığınızı söylerler. Sabah kalktığınızda yatak ucunda yarısı içilmiş çay bulursunuz ancak çay sevmediğinizi bilirsiniz. Bunları nasıl açıklayabilirsiniz? Eğer tedaviye giderseniz psikolog ya da psikiyatristin size inanıp inanmayacağını merak etmez misiniz? Belki de sizi psikotik zannedeceklerdir.”

Kendimizi normal benliğimize yabancı hissettiğimiz günler hepimizde olur. Bu normaldir ve dissosiyatif kimlikle bu kastedilmemektedir. DSM-IV e göre dissosiyatif kimlik bozukluğu (DKB) tanısı koyabilmek için kişinin en az iki ayrı ego durumunun bulunması, belirli zamanlarda birinin öne çıkması, bu ego durumlarının kontrolü ele aldığı birbirlerinden bağımsız oluş, düşünüş ve varoluş şekillerinin olması gerekmektedir. Bir benliğin diğeriyle temasının olmamasından dolayı, bellekte boşluklara sıklıkla rastlanır. A’nın B’nin nasıl olduğuyla ilgili belleği, hatta B’nin varlığıyla ilgili bilgisi yoktur. Ayrıca iki benliğin var olmasının kronik ve şiddetli olması gerekmektedir. Örneğin bir ilaç alımı sonrası görülen değişiklik gibi değildir.

Her benlik kendi davranışsal örüntüleriyle, bellek sistemiyle, ilişkileriyle karmaşık ve tam bütünleşmiştir. Her biri idareyi ele geçirdiğinde kişinin doğasını ve davranışlarını belirler. Genel olarak kişilikler farklıdır, hatta birbirinin zıttıdır. Sağ ve sol el kullanımı, farklı derecelerde gözlük takma ve farklı maddelere alerjisi olma görülebilir. Orijinal ve alt benlikler kayıp zaman aralıklarının farkındadırlar ve kime ait olduğunu bilmeseler de bazen bir diğerinin sesi bilinçte yankılanabilir. Bir kişinin ikiden fazla benliği varsa bunlardan her biri bir dereceye kadar birbirlerinin farkında olabilir, hatta birbirleriyle konuşabilirler.

Dissosiytif Kimlik Bozukluğu, genelde çocuklukta başlar ancak ergenlik döneminden önce tanı konması çok enderdir. Diğer dissosiyatif bozukluklardan daha ağır ve kroniktirler ve iyileşme da tam olmayabilir. Kadınlarda erkeklere oranla çok daha sık görülür. Özellikle depresyon, sınır kişilik bozukluğu, somatizasyon bozukluğu gibi tanıların eşlik etmesine sık rastlanır. Ayrıca DKB nin baş ağrıları, madde kötü kullanımı, fobiler, intihar düşünceleri ve kendine zarar verici davranışlar sık görülür.

Kaynak: Abnormal Psychology

Hazırlayan : Psk.Nur GEZEK

www.cozumpsikoloji.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.