SOKAĞIN GÜLLERİ

M. Hilmi EREN

 

Masumiyeti, saflığı, temizliği, güzelliği, sevimliliği en kapsamlı şekilde ifade edecek bir kelime sorulsaydı; “çocuk” cevabını verirdim. Hiçbir kanun sistemi, çocukların yaptıkları hataları suç saymaz. Birçok din, çocukları ergenliğe gelene kadar da “sabi” yani günahsız olarak kabul eder.

 

Ancak yaş büyüdükçe masumiyetlik de saflık da kaybolmaya başlar. Arzular vücudu sardıkça, hatalar yapılmaya, hatalar çoğaldıkça da suça dönüşmeye başlayabilir bazılarında. Yetişkin halini alan insan bir zamanlar geçirdiği çocukluk çağını unutur da, çocuklara kötülük yapmaya başlar. Bazılarının gece gündüz duasında yer alan bebek sahibi olma şansı kendisine güldüğü halde doğumunun hemen ardından onu bir cami avlusuna ya da karakol kapısına bırakabilir. Anne kucağında olması gereken yavrucağa polis amcaları çoğunlukla da “Kader” ismini verirler. Anneyi emmesi gereken bebeciğe hemşire ablaları biberon verirler.

 

Annesiz ve babasız olmak onların tercihi olmadı. Annelik ve babalık duygularından mahrum ebeveynleri de onlar seçmediler. Onlar biz büyüklerin yaptıkları hatalardan, onlara sahip çıkamayışımızdan dolayı sokağa düştüler. Bir an önce onlara sahip çıkmak ve geç de olsa onlardan özür dilemek durumundayız. Tedbirde geç kalınırsa, bir zamanlar ona ismini veren polis amcalarıyla çatışmaya, bir zamanlar kendisini besleyen hemşire ablalarına yaralı göndermeye başlayacaklar.  

 

Sokağın kedisi olabilir. Sokağın köpeği olabilir. Çocuğu sokağa bırakmak onu oraya layık görebilmek ahlaklı hiçbir insana yakışmaz.

 

“Sokak çocuğu, çocuk suçluluğu, çocuk pornosu, gaspçı çocuklar” gibi içinde çocuk kelimesinin geçtiği bu kavramlar bir an önce onlara sahip çıkılması gerektiğinin sinyallerini veriyor.

 

Ötenazinin hasta hakkı sayılmadığı dünyamızda, tedbir alması gerekenlerin de “sokakta yaşamayı onlar seçti” türünden savunmaları kabul edilemez. Sokakta büyümüş bir çocuğun sokaksız bir dünyayı hayal etmesinin zorluğu sadece direnmeleri.  

 

Yoksa bizler de ortaçağ Avrupasında olduğu gibi içinde şeytan olduğunu mu düşünüyoruz ergenlerin. Ya da peygamberimizin dediği gibi kimsesizlere, öksüzlere ve yetimlere yardımın en büyük iyilik olduğunu mu?

 

Sokağa düşmüş çocukların durumunun müsebbibi çocuklar değil, yetişkinlerdir. Yetişkinlerin suçunu ise çocuklara yüklemek düşünülemez. Bu yetişkinler kimi zaman cahil ebeveynler olarak karşımıza çıktığı gibi, okumuş ancak merhamet yoksunu ebeveynler de olabilir. Yöneticilerin bir an önce genel ve yerel bazda önlemler alması mühimdir.

 

Çocukların sokağa düşmesini önlemek en sağlıklı yol olacaktır. Bunun için de ailelerin bilinçlendirilmesi gerekir. Anne-baba eğitimleri düzenlenerek hem çocuk eğitimi hem de bakılabilecek kadar çocuk sahibi olma konusunda bilinç kazandırılmalıdır.         

 

Risk altında olduğu düşünülen ailelere ve bölgelere öncelikle yaklaşılmalıdır.

 

Karakollarda psikoloji ve iletişim mezunu polislerin bu çocuklarla ilgilenmesi ve bir ıslah merkezi olarak işlev yürütmesi sağlanmalıdır.

 

Mevcut ıslah evlerinin ıslah edilmesi yani tekrar yapılandırılması sağlanarak, modern bir çehreye kavuşturulması gerekir. Uzman kişilerin bu yerlerde görev alması ve çalışanların özendirilmesi gerekir.

 

“Koruyucu aile” sisteminin geliştirilmesi şarttır. Evlatlık edinen ailenin takibatının yapılması ve gerektiğinde yaptırım uygulanması gerekir.

 

Sokak köpekleri için barınak yapan yerel yönetimler bir an önce sokakta kalmış çocuklara yönelik merkezler oluşturmalıdır. Bu merkezlerde barınma ve beslenme ihtiyacı karşılandığı gibi,  çocuklara yönelik meslek kursları düzenlenerek, sosyal hayata adaptasyonu sağlanmalıdır. Kursu gören çocuğun bir mesleğe yerleşmesi sağlanmalıdır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.