SEVİNÇ ÖZARSLAN / ZAMAN CUMARTESİ
23 yıldır magazin gazeteciliği yapan Suna Üçkarışoğlu, ünlülerin nasıl bir psikolojiye sahip olduğunu bugün piyasaya çıkan “Şöhret Psikolojisi” kitabında anlatıyor. Sadece ünlülerin değil, gazetecilerin de bu renkli dünyadan payını aldığını söyleyen Üçkarışoğlu, “Ünlüler bizim yüzümüzden, biz de onların yüzünden paranoyak olduk.” diyor.
Ünlü aktör, Marlon Brando, "Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey, kendi hakkında yaratılan efsaneye inanmasıdır." diyor. Bugünkü magazin dünyası, tam da Brando'nun tarif ettiği gibi efsaneler dünyasında yaşayan ünlülerle dolu. Çünkü şöhret sahibinin gerçekten farklı bir psikolojisi var ve dışarıdan bakan biri için bunu anlamak çok zor. Ancak magazin muhabiri Suna Üçkarışoğlu, ünlülerin nasıl bir psikolojiye sahip olduğunu artık ezberlemiş. Çünkü 23 yıldır onlarlaiç içe. Bunalımlarına, sevinçlerine, çıkmazlarına, "mutluyum" derken. Yılların tecrübesini Selis Yayınları’ndan çıkan "Şöhret Psikolojisi" adlı kitapta toplayan Üçkarışoğlu, "Ünlüler bizim yüzümüzden paranoyak oldu, biz de onların yüzünden... Yoruldum bu paranoyadan. Neden insanlar dürüst olmuyorlar." diyor.
"...Değer verdiğim sanatçılara başları derde girdikleri anlarda mikrofonlar karşısında kendilerini koruyacakları ipuçları söylüyordum." diye yazmışsınız. Taktik verme durumu, şöhret olmak kadar tehlikeli değil mi?
Sanatçıların hepsini aynı kefeye koymamak lazım. Gerçekten çok samimi ve düzgün olanları da var. Ancak bu kişiler, ilk başta şöhretler dünyasını algılayamıyor ve bir anda kendilerini magazin gazetecilerinin kurduğu tuzakların içinde buluyorlar. Çetrefilli sorularla karşılaşıyorlar. Gazeteciden çok insan olmak önemli benim için. Bu yüzden yardım ediyorum.
Nasıl taktik veriyorsunuz?
Susmalarını, agresif davranmamalarını, hır-gür çıkarmamalarını, albümleri tutmayınca ona buna sataşmamalarını söylüyorum.
Meslektaşlarınıza karşı mı koruyorsunuz?
Evet, çünkü magazin çok değişti. Ekran çok kirlendi. Uçankuş Medya'nın dokuz magazin programı vardı. Bu kirlilik nedeniyle bir yıldır hepsini bitirdik. Ortalığın biraz sakinleşmesini bekliyoruz. Saygı kalktı, sevgi karmakarışık oldu. Çocuk, aile, evlilik kurumlarına zarar verilmeye başlandı. ‘Sanatçıyım' sesleri ayyuka çıkınca ‘bu işin çivisi çıktı' deyip kendimizi geri çektik.
Bu çiviyi sizce kim çıkardı?
Magazinin bu hale gelmesinin sorumlusu magazin gazeteciliğini etik ilkelerinden uzaklaştırarak farklı bir magazin kültürünü enjekte edenler ve şöhretler dünyasında sanatçı kavramının içini boşaltarak, üretimden uzak insanların türemesi… Son dönemin magazin muhabirleri, evli olan kişiye ‘Eski aşkınla aranda bir şey mi var?' diye soruyor. Aile kavramını alaşağı edecek üslupta soru dizileri oluşturuyor. Biz bunları hiçbir zaman yapmadık. Arşivimizi çıkarıp dökebilirim. Yıllardır bunlar yanlış diyoruz. Magazin “5N 1K” kuralına göre yapılmalı. Ama ben de suçluyum demek ki, yeterince bunlarla mücadele edememişim.
Aziz Üstel'le Ajda Pekkan'ın gizli aşk yaşadığını ortaya siz çıkarmıştınız yıllar önce. Bu aynı şey değil mi?
Ünlü insanların her şeyi haberdir. Biz bunları görüntülemekle mükellefiz, müdahale etmekle değil. İkisi ayrı kavramlardır. Biz görüntülüyorduk, elimizdeki belgeye dayanarak haber yapıyorduk, şimdiki magazin anlayışı müdahale yolunu takip ediyor. Ortada hiçbir şey yokken, elinde bilgi belge yokken, ‘Aranızda aşk ilişkisi var mı?' diye hiç kimseye soramazsın.
Magazin gazeteciliğine ilk başladığınız yıllarda bu işten utandığınızı söylüyorsunuz kitapta. Sonra ne oldu da bu utangaçlık yok oldu?
Ben çekilirsem, sen çekilirsen, o çekilirse bu iş nasıl doğru yapılacak diye düşündüm. Magazin gazeteciliği kötü bir meslek değil. Bu mesleği kötü yapmaya çalışan kişilerdir. Kuralına göre yapılırsa hiç kimse magazinden rahatsız olmaz.
1980'li yıllarda ünlüler hayranları yüzünden evlenmezdi. Günümüzde ise evli ve çocuklu ünlü olmak makbul. Ne değişti?
Ben onu şuna bağlıyorum: Eskiden bu kadar çok televizyon kanalı yoktu. Gazeteler vardı sadece. Dolayısıyla ünlüler ulaşılmazdı. Hayranları onların yemek yemediklerini, hastalanmadıklarını düşünüyorlardı neredeyse. Çünkü görmüyorlardı. Televizyon kanallarının çoğalıp magazin programlarının başlamasıyla, şöhretli insanların normal yaşamında yaptıklarının aynısını yaptıklarını gördüler. Onların da kendileri gibi biri olduğunu anladılar. Yemek yiyen, evlenebilen…
Ünlüler evlilikle geçmişlerini unutma, unutturma, aklanma gibi bir psikolojiye sahip mi?
Evet, böyle bir durum var. Evlenmek bir anlamda basamak atlamadır. Diyelim ki, genç kızımız şöhretler dünyasına girdi, bahsettiğimiz bütün değerlerinden vazgeçti. Bu dünyanın içinde istediği gibi yaşadı. Ama bir noktaya kadar böyle yaşayabiliyor. Sonra ‘burası Türkiye, örf ve âdetlerimiz var. "Evleneyim, çocuk, doğurayım, iyi bir eş olayım' diye düşünüyor. Toplum onu anne olarak görünce tüm yanlışlarını çöpe atıyor çünkü.
Bu dünyanın içinde olmak magazin muhabirlerinin psikolojisini nasıl etkiliyor peki?
Şöhretler bizim, biz de onların yüzünden paranoyak olduk. Bizim yüzümüzden paranoyak oldular, çünkü her tarafta kamera var sanıyorlar, ‘Bizi çekecekler mi, çektiler mi?' diye düşünüyorlar. Kameralı cep telefonları çıkınca bu paranoya daha da arttı. Bizde de paranoya başladı. Bir ünlü evlenecek diye istihbarat geliyor. Doğru mu diye soruyoruz. Hayır diyor. İki gün sonra evlenmiş. Soru sorduğumuzda doğru cevapları alamamak bizi şaşkına çevirdi.
Ünlüler yıllarca şöhretin bedelini ödediklerini söylediler. Ama siz şöhretin bedelinin olmadığını söylüyorsunuz. Neden yok?
Durup dururken kimse bir şey için bedel ödemez, ödettirilir. Ama eğer kendinden taviz vermezsen bedel ödemek zorunda kalmazsın. Taviz veriyorsa, sonra çıkıp ‘şöhretin bedelini ödüyorum' diyemez, bu kendisinin hatasıdır. Bahanedir.
10 soruda şöhret psikolojisinin analizi
1- Ünlü olunca nasıl bir insan oldular? Şöhret nasıl bir şey?
Şöhret, insanı alıp götüren, sonu olmayan, nerede, ne yaptığının farkına vardırmayan bir ruh haline büründüren hastalık. Herkesi aynı derecede etkilemiyor elbette. Aldığı eğitime, yetiştiği aileye, bulunduğu çevreye göre değişiyor.
2- Sevdikleri insana ihanet ederler mi?
Edenler var. Bunun nedeni gerçek sevgi kavramını çok uzaklarda aramaları. Ruhlarındaki boşluğu doldurmak için sürekli sevgili değiştiriyorlar.
3- Kıskançlar mı?
Evet kıskançlar, çünkü şöhret hastalığının en belirgin özelliğinin başında kıskançlık gelir. Kendilerinden başka birinin başarılı olmasını istemezler. Dilleri destekler görünse de yürekleri aynı dili konuşmaz.
4- Benciller mi?
Benciller çünkü, onlardaki yeteneğin başkası tarafından alıp kullanıldığı takdirde kendilerinin pabuçlarının dama atılacağını düşünüyorlar. O yüzden de bildiklerini başkasına öğreten ya da paylaşan şöhretli sayısı hemen hemen hiç yoktur.
5- İnsanlara güvenirler mi?
Hiçbiri, hiç kimseye güvenmiyor. Şöhret hastalığının doruk noktası budur. Hep bir paranoya durumu vardır. Biri selam verse bile mutlaka, bilinçaltında 'Benden ne çıkarı var?' şüphesi hep vardır.
6- Güvendiği insana karşı, başkalarının sözüne bakarak değişkenlik gösterir mi?
Evet. Bunun temelinde şüphe olduğundan, bir başka insanın eşleri hakkında söylediği olumsuz bir şeye dahi inanabilecek kadar karışmıştır kafaları.
7- En çok neyi severler?
Yüzlerce kameranın peşlerinden koşturmasını, bol alkışlı konserler vermeyi, fiziksel güzelliklerinin hiç bozulmamasını.
8- Hayattan beklentileri var mı?
Daha çok şöhret olmak.
9- Neden kameralar karşısında ağlıyorlar?
O an, kendi gerçekleriyle yüzleştikleri için. Aslında ağlayanları kategorilere ayırabiliriz. Gerçek ağlayanlar ve ağlamayanlar… Mesela Gülben Ergen, Gamze gerçekten ağlamıştı. İbrahim Tatlıses'i bilemiyorum, belli olmuyor, onu çözemedim.
10- İnsanların ekmeğiyle oynarlar mı?
Evet, insanların ekmeğiyle oynayanlar var. Konserleri iptal ettirilenleri gördüm. Ama bu hepsi böyle anlamına gelmiyor.
[KİTAPTAN ÇARPICI BAŞLIKLAR]
İBRAHİM TATLISES: İbrahim Tatlıses'in 5 değil, 6 çocuğu mu var? DNA testine korumasının kanını mı gönderdi?
HÜLYA AVŞAR: Hülya Avşar, Feraye Tanyolaç'ı gündeme getirmemek için nasıl bir taktik geliştirdi?
TARKAN: Tarkan'ın psikolojisi neden bozuldu? Ailesiyle yaşadığı Karamürsel'e neden gidemiyor?
ÖZCAN DENİZ: Mahsun Kırmızıgül'le Özcan Deniz'i intiharın eşiğine getiren gerçek ne?
EROL BÜYÜKBURÇ: Erol Büyükburç, kızı Ajlan'ın ölümünden sonra bana telefon açıp 'sıra sende' diyor.
ZERRİN ÖZER: Zerrin Özer'den Sezen Aksu gerçeği.
BEYAZIT ÖZTÜRK: Kalbi şöhretler dünyasının entrikalarına dayanamayan ünlü şovmen.
DİĞER BİLGİLER
Yazar: Suna Üçkarışoğlu
208 Sayfa
ISBN: 9786055927103
Basım Yılı: 2008