Sinsi bir tehlike: Akran zorbalığı

Şahsiyetin oturmadığı okul çağlarında saldırgan tavırlar daha belirgin olmakta, bu dönemde fiziki farklılıklar “akran zorbalığına” zemin hazırlamaktadır.

Türkiye’de en çok ihmal edilen konuların başında akran zorbalığı gelmektedir. Bir ferdin ya da grubun kendini koruyamayacak birine karşı uyguladığı uzun süreli fiziksel ya da psikolojik şiddet, akran zorbalığı olarak tanımlanmaktadır. Literatürde akran zorbalığına, akran istismarı da denilmektedir. Daha çok okullarda karşılaşılan bu problem, çok eskiden beri Batılıların ülke gündemlerini meşgul ediyorken eğitimimizde bu durum çok fazla dillendirilmemekte, üniversitelerimizde yeni yeni konu ile alakalı tezler yapılmaktadır.

Bir öğrencinin oyuna alınmaması, suçlanması, şahsi eşyalarına zarar verilmesi, ona lakap takılması, cinsel içerikli ifadelerle hitap edilmesi ve ağır el şakalarının yapılması gibi fiiller akran zorbalığı tanımına girmektedir.  Akran zorbalığı darp etme türünde olabileceği gibi birisinin psikolojik bir kapana alınıp şahsiyetinin incitilmesi şeklinde de olabilir.

7 ÖĞRENCİDEN BİRİ MARUZ KALIYOR

Dünyadaki araştırmalar genel olarak her yedi öğrenciden en az birisinin akran zorbalığına maruz kaldığını göstermektedir. Türkiye’de yapılan tezlerde ise okul öğrencilerinin yaklaşık beşte birinin akran zorbalığına maruz kaldığı görülmüştür. Okullarımızda kıyafet giyiminin serbest hâle getirilmesi, özellikle psikolojik istismar oranında daha fazla bir artışın önünü açmıştır. Markaların yarıştığı, son model telefonların dolaştığı okullarda bazı öğrencilerin bu durumdan çok daha mağdur olduğu apaçık bir gerçektir.

Şahsiyetin oturmadığı, hareketliliğin ön planda olduğu okul çağlarında saldırgan tavırlar daha belirgin olmakta, bu dönemde özellikle erkek öğrenciler arasındaki fiziki farklılıklar akran zorbalığına zemin hazırlamaktadır. Kız öğrenciler arasında fiziksel şiddet belirli seviyeye kadar görülse bile onlar arasında bu durum daha ziyade dedikodu yapma, söylenti çıkarma şeklinde tezahür etmektedir.

İlköğretimden başlayarak liseye doğru gittikçe zorbalık daha da artmaktadır. Bazı okul ortamları akran baskısının meydana gelmesine zemin oluşturmaktadır. Öğretmenlerin iletişimlerini sınıflarda belirli kişiler üzerinden yürütmesi, yine akademik açıdan başarılı öğrencilerin bu başarılarını kullanarak diğer etkinliklerde de ön plana çıkmaları, ekonomik durumu iyi olan öğrencilerin bunu baskı aracına dönüştürmeleri, bazı öğretmenlerin ekonomik veya sosyal statüsü iyi olan aile çocuklarına farklı muamelede bulunmaları, zaten dezavantajlı durumda olan bazı öğrencilerin, içlerine kapanmalarına ve diğer öğrencilerin öteleyici nazarlarına açık hâle gelmelerine sebep olmaktadır.

Akran zorbalığı sinsi hastalıklar gibidir. Ortaya çıkarılması için özel bir çabaya ihtiyaç vardır.  Çocuklar, kendilerinin güçsüz olduğu algısının oluşmasından, ailelerinin baskısından, çevrelerini kaybetme korkusundan kaynaklanan sebeplerle, okulda yaşadıklarını aileleri ile paylaşmak istemeyebilirler. Bu durumda en büyük mesuliyet aileye ve de öğretmenlere düşmektedir.

Hayatta başarılı bir kişi olmanın en başat unsurlarından birisi iyi bir gözlemci olmaktan geçmektedir. Çevreye, olaylara farklı bir gözle bakan, başkalarının göremediği, fark edemediği durumları rahatlıkla görüp yorumlayan kişiler, mesleklerinde daha başarılı olmaktadırlar.

Öğretmenliğin ruhunu oluşturan ve öğretmenliği diğer mesleklerden ayrı ve anlamlı kılan fark da bu gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. Öğretmenliği sadece ders anlatma olarak algılamayan, sınıf ortamını iyi gözlemleyen, teneffüs aralarını iyi değerlendiren, öğrencilere rehber olmayı hedefleyen öğretmenler bu tip sıkıntıları rahatlıkla fark edebilirler.

Akran zorbalığı yapan kişilere gerekli cezai müeyyidenin uygulanmaması, dahası bu zorba kişilerin arkadaşları arasında cesur, yiğit, gözü pek olarak algılanması, onları daha çok cesaretlendirmekte, böyle bir durumda bazı öğrenciler zımni olarak zorba kişilerin işbirlikçisi olmaktadırlar.

Akran zorbalığına maruz kalan kişiler sosyal uyum problemi yaşamakta,  onların stresleri daha fazla olmaktadır. Hatta kekemelik problemi yaşayanların birçoğunun ilköğretim dönemlerinde akran zorbalığına maruz kaldığı görülmüştür.

Akran istismarına uğrayan fertlerin okullarını duyuşsal olarak kabullenmeleri zor olduğu için, onların akademik başarıları düşük olmakta, kendilerini gerçekleştirmede zorluk çekmektedirler. Akran zorbalığına maruz kalan çocukların baş, mide ağrısı çektikleri, geceleri kâbus gördükleri, hane halkına saldırgan davrandıkları görülmüştür. Bu kişiler zamanla okulu terk etmekte, içine kapanık, sessiz, öz güvenleri düşük bir şekilde hayatlarına devam etmektedirler. Hatta zorbalığa maruz kalan kişilerin ileriki yaşamlarında şiddete, hırsızlığa, madde bağımlılığına meyilli oldukları, iş bulmakta zorlandıkları görülmüştür.

Okulda akranlarının istismarına maruz kalan bireyler kendilerine baskı uygulayan kişilere göstermeleri gereken tepkiyi içlerine atarak başka alanlarda kendilerinden beklenilmeyecek davranışlar sergilemektedirler. Öfkenin yer değiştirmesi olarak da tanımlaman bu durumda en fazla mağduriyet aile ortamında oluşmakta, aile bireyleri arasında iletişim sorunları baş göstermektedir.

SİBER ZORBALIK GİTTİKÇE ARTIYOR

Akran zorbalığının bir çeşidi olan siber zorbalık ülkemizde insanlar için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Akran zorbalığına daha ziyade ilkokul veya lise öğrencileri maruz kalırken siber zorbalığa, başta öğrenciler olmak üzere toplumun her kesiminden insanlar maruz kalmaktadır.

Günümüzde teknolojinin gelişmesi ve hızla yayılması neticesinde internet ortamına bağlı olarak siber zorbalık türü de kendini göstermeye başladı. Birilerine sanal âlem üzerinden baskı yapılması, photoshop yöntemi ile bir kişinin başka bir kişiye dönüştürülmesi veya ona müstehcen görüntülerin gönderilmesi siber zorbalığa girmektedir. Denetimsiz ortamlarda “kurbana” ait verilerin veya atılan iftiraların bir anda milyonlarca kişiye ulaşması, zorbalığa maruz kalanları çok daha zor durumda bırakmakta, bu zorbalığın yaygın etkisi akran istismarından daha fazla ve yıkıcı olmaktadır.

Günümüzde hızlı şekilde yayılan siber zorbalık akran zorbalığında olan fiziki dengesizliği de ortadan kaldıracak niteliktedir. Okul ortamında fiziksel rekabete giremeyen fakat bilgisayarı kullanma kabiliyeti iyi olan bireyler, kimliklerini gizleyerek hoşlanmadıkları kişilerden intikam almak ya da duygularını tatmin etmek için birilerine sosyal medya üzerinden siber zorbalık yapabilmektedirler.  Bazı gençleri, intihara sürükleyecek olan oyunları oynamaya zorlamak veya bahis oyunlarına katılması için onlara baskı yapmak da siber zorbalığa girmektedir.

Gençlerin, kendilerini beğendirmek ya da daha fazla alaka çekmek amacı ile sosyal medya üzerinden paylaşımlarda bulundukları resimleri zaman sonra önlerine engel olarak çıkmakta, geçmişte yapmış oldukları küçük bir hata gelecekte aile saadetlerine engel olacak seviyeye ulaşmaktadır.

Bir kişi geçmişte sosyal medya üzerinden paylaşmış olduğu bir fotoğrafını silmiş olsa bile günün birinde yine o fotoğrafla karşılaşma ihtimali çok yüksektir. İnsanların bazı durumlara çok fazla anlam yüklemeleri, o anların önemini daha da artırmakta ve geçmiş, insanların geleceği için bir set oluşturmaya başlamaktadır.

Bu gibi durumların baskı aracı olarak kullanılması da siber zorbalık içine girmektedir. Siber zorbalığın etkisi akran zorbalığından daha uzun süreli devam edeceği için onunla başa çıkmak da bir o kadar zor olmaktadır. Bu problemle başa çıkamadığı için günümüzde intihar eden, katil olan onlarca genç bulunmaktadır.

Akran zorbalığına erkekler; siber zorbalığa kızlar daha fazla maruz kalmaktadır. Siber zorbalığın potansiyel alanı içine genç, yaşlı, çocuk, bayan, erkek, her meslekten insanlar girebilmektedir.

SANAL ÂLEM MAHREMİYETİ ÖLDÜRMEKTE

Sanal âlem, toplumda var olan mahremiyet mefhumunu öldürmekte, internet ortamına düşen bir fotoğrafın sırrı kalmamaktadır. İnsanımızın mahremiyet duygularını hızla yozlaştıran internet ortamı, gençlerimiz için büyük bir tuzak olmaktadır.

Yapılan araştırmalar, siber zorbalığa maruz kalan kişilerin bunu aileleri paylaşmaktan çekindikleri ve bu sebeple maddi manevi açıdan çok daha fazla mağdur oldukları görülmüştür. Bu yüzden aileler çocukları ile bu durumu açık şekilde konuşmalı, onlardan risk unsuru taşıyan internet sitelerinden uzak durmalarını, tanımadıkları kişilerle iletişimde bulunmamalarını, bu tip zorba durumu ile karşılaştıklarında bunu ailelerine söylemelerini ve olur olmaz her fotoğrafı, her iletiyi sosyal medyada paylaşmamalarını istemelidirler.

Akran zorbalığı da siber zorbalık da başta öğrencilerimiz olmak üzere tüm insanlarımız için tehlike oluşturmaktadır. Bu tip sorunlara karşı başta aileler, öğretmenler, okul yöneticileri olmak üzere toplumun tüm kesiminde farkındalığın oluşturulması gerekmektedir. İnsanların zihinlerinde karşılığı olmayan bir problemi fark etmeleri, hatta bunu kabul etmeleri çok zor olmaktadır. Bu konuda bilinçli olan aileler, okul aile birliği, okul yönetimi ile iletişim hâlinde olmalı, bu sorunu çözme yollarına gitmelidirler.

ÇOCUĞUNUZU TAKİP EDİN

Aileler çocuklarını takip etmeli, onlarla arkadaş gibi konuşarak böyle durumun var olup olmadığından haberdar olmalı, eğer böyle bir durum var ise bu durum için gerekli tedbirlere başvurmalıdır.  Millî Eğitim Bakanlığı da bu gibi problemleri gündeme getirecek çalışmalara yer vermelidir.

Kaynak

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Psikoloji Haberleri