Şike Travması Ve İnsanımıza Etkileri

Psk. Gökhan Ergür

Futbol;  kuşkusuz birçok kişi için hayatın yaşanabilir kısmı. İngilizlerin icat ettiği bu ayak topu yüzyıllardan beri dünyanın ve hayatın tam ortasında. Neresinden bakarsanız bakın bir araçtır futbol. Eğlenmek için, kavga etmek için, ülkeler arası savaş çıkartmak için, hatta evlenme teklifi etmek için. Bütün haftanın yorgunluğunu ev ve işyerindeki sıkıntılarını tribünde atmak gibisi yoktur birçok futbolsever için. Bu eğlencenin yerini kimi zamanlar da kavgalar alır en şiddetlisinden ve o zaman bir kez daha hak verilir Freud’un psikanalitik kuramındaki ‘saldırganlık’ bahsine. Orada birbirini boğazlayan insanları başka türlü açıklamak çok zor. Savaşlar çıkartır futbol! 1969 yılında Honduras ve El Salvador’un oynadıkları futbol karşılaşması sonucunda fitil ateşleniyor ve ardından iki ülke arasında bir savaş meydana geliyor.

Hal dünyada böyle iken Türkiye’de de sular hiç durulmadı, ve futbol hep uç noktalarda sevildi. Yeri geldi okullardan kaçıldı ‘Hababam Sınıfı’ gibi topluca maçlara gitmek için. Yeri geldi kız arkadaşla buluşulmadı, yeri geldi senelik kazancın bir kısmı o senenin kombinesine yatırıldı. Ve bu ülkede futbol çok sevildi, çok. Sevilecektir de. Hayatında sevgililerine bir kez bile seni seviyorum diyemeyenler tribünlerde son nefeslerine kadar ‘ I love You Hagi’ ya da ‘ I Love You Alex’ diye bağırdılar. Futbol aşktı!

Albert Camus "Ahlaka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi" der.  Efsanevi futbolcu Jesus Almeyda ise çok farklı yaklaşır futbola "Biz futbolun sahte dünyasının içindeyiz. Bu tamamen düzmece bir dünya. Bizlere, basit bir oyun oynamamız için milyon dolarlar veriyorlar, ama biz sadece sistemin devam etmesi için kendini satan köleleriz. Ben sadece futbolcu Almeyda değilim. Ben bir babayım, bir insanım, bir çiftçiyim. Ve futbolun içinde kaldığım her gün gerçek Almeyda'dan uzaklaşıp kişiliğimi yitiriyorum." Son olarak Boca Juniors'un stadı La Bombonera'nın girişindeki yazı  "Boca dinim, Maradona Tanrım, La Bombonera mabedimdir." Futbolun insanların hayatında ne derece hassas ve önemli olduğunu bir kez daha gözden geçirelim.

İçinde bulunduğumuz yaz döneminde adeta bir şok yaşandı ve şike operasyonu patlak verdi. Taraftarların güvendiği kişiler, kulüpler bir bir sarsıldı. Federasyon kararlar vermeye çalıştı. Şu satırları yazarken bile hala Türkiye’de futbol netleşmedi. Kolay kolay netleşeceğe de benzemiyor. Bizim işimiz spor yazarlığı değil, bizim işimiz insan. Her şeyden habersiz kulübüne bağlı, dişinden tırnağından arttırdıklarıyla adeta bir aile gibi kulübüne destek vermeye çalışan ve hemen hemen hepimizin yan komşusu, çalışma arkadaşı hatta ta kendisi olan insan. Neler yaşadılar insanlar bu süreçte hiç düşündünüz mü?

Süreci ilk günden beri gece gündüz takip etmeye çalışıyorum imkanlar dahilinde. Ve tam bir hayal kırıklığı oldu gördüklerim.  Taraftarlar artık eskisi gibi yemek yiyemiyorlar mesela, ilk bakışta komik gelebilir ama hiçte öyle değil. Her aldıkları kötü haberde bir kez daha kalktılar sofranın başından, duydukları haberleri teyit etmek için bilgisayara ya da televizyona koştular. İş arkadaşlarıyla kavga ettiler. Daha önceleri maç sonuçları münasebetiyle birbirine takılan iş arkadaşları şimdi futbol dışı bir mevzu ile karşı karşıya geldi. Evlerde düzen bozuldu mesela. Babanın keyfi kaçtı gönül verdiği renklerin bu süreçte olması babayı çok üzdü. Her zaman yaptığı gibi eşiyle muhabbet etmedi haftalardır, çocuk şikeye ve babasının bu derece üzülmesine akıl erdiremeyip kendi dünyasına çekildi. Stat önlerinde köfte-ekmek, çekirdek, su, atkı satacak aile reisleri kara kara düşünmeye başladı bakıp evinin küflü duvarlarına. Sevgililer kırdı birbirini, büyükanneler torunlarının, oğullarının üzülmesine dayanamayıp açıp ellerini dua etti, içeriğinin ne olduğunu bile bilmeden ‘bitsin bu şike’ diye.

Şike davası bitmedi ama, kararlar verildi kararlar açıklandı. İnsanların Ramazan günü orucunu açtığı pideye gözyaşları damladı üzüntüden. Evet, birçoğu ilk kez ağladı çocuklarının yanında, o bıçkın delikanlılar, o ağlamayı küçüklük alameti gören abiler ağladı. Onların tek suçu sevmekti, gönül vermekti. Haksızlık olmasın diye büyük marketler yerine, mahallenin bakkalından üstelik fazla paraya alışveriş yapan Bahri Amca nereden bilsin ki şikeyi? Ya da mahalle takımının tartışmalı yediği golü ‘gol oldu abi, haklılar’ diyen ve kendi takım arkadaşlarının tepkisini çeken o namuslu ve dürüst çocuk Can nereden bilsin şikeyi? Onların bildiği tek şey sahadaki futboldur ve annelerinin onlara ördüğü, kışın güvenle içine gömüldükleri takımının rengini taşıyan atkılardır.

‘’Şike travması’’ diyorum yaşanılan bu acı olaylara. Bu travma bitmedi, devam ediyor, önlem alınmazsa devam edecek. İnsanlar ailesine bir zarar gelmiş gibi hareket ediyorlar artık. Ve iş sosyal şiddete doğru yol alıyor. Gündemi takip edenler hatırlarlar son günlerde taraftar ve polisin sık sık karşı karşıya geldiğini. Şu ortamda futbol takımlarının müsabaka yaptıklarını ve karşılaşan rakip taraftarların durumunu düşünün. Tam anlamıyla insanlık dramı yaşanır, yaşandığını çok gördük.

Sağduyu çağrısı yapmaktan yorulmadık, yorulmayacağız.  Bu futbol da, bu takımlar da,  her şeyden önemlisi bu insanlar da bizim.  Ve bunlara soğukkanlı bir şekilde galeyana gelmeden sahip çıkmalıyız. Bu ‘’şike travması’’nı atlatmanın başka yolu yoktur. Eğer biz bir olursak birlikte hareket edersek yaralarımız kapanır. Kendini yüce görüp başkasını ezmeye çalışırsan bu bastırılmış duygular ve şiddet hiç umulmadık bir şekilde hayatın bir yerinde patlak verir. Bu iş ciddi bir iştir, daha kötü olayların yaşanmasını istemiyorsak şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekir.

Yazımı son olarak Simon Kuper’in aslında her şeyi açıklayan kitabının ismiyle noktalıyorum
‘’ Futbol asla sadece futbol değildir.’’

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.