SON dönemde yaşanan çocuğa şiddet ve çocuk istismarı olaylarından sonra, bunları önlemenin yolu ve kanuni yaptırımların neler olabileceği konuşuluyor. İdam veya kimyasal hadım önerilerinin doğru bir ceza olmadığını vurgulayan ve bu suçlar karşısında yaptırımları sadece bu iki seçenek üzerinden kısıtlamamak gerektiğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özlem Gökmoğol, “Burada asıl yapılacak olan şey yaptırımları arttırmak, toplumsal eğitime önem vermek ve kesinlikle söylemlerimizi düzeltmek olmalı” dedi.
Yaptırımları kısıtlamak gerektiğini dile getiren İstanbul Esenyurt Üniversitesi, Psikoloji bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özlem Gökmoğol, “Şu anda tabii ki en çok çocuklara yapılanlar canımızı yakıyor ama bunu sadece çocuğa özgü görüp, bu olayı idama vesile kılmak için ya da kimyasal hadım gibi yaptırımı darlaştırarak çözmeye çalışmamalıyız. Çünkü burada asıl yapılacak olan şey yaptırımları arttırmak, toplumsal eğitime önem vermek ve kesinlikle söylemlerimizi düzeltmek olmalı” şeklinde konuştu.
“ŞİDDETİ HER YERDE GÖRMEYE BAŞLADIK”
Çocuğa yönelik istismarla alakalı olarak, toplumumuzda şiddetin genel olarak arttığını ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Gökmoğol, ”Bunun yansımalarının çocuk üzerinde fazlalaştığını söylemek mümkün. Ama şiddeti her yerde yani hayvana, çocuğa veya kadına yönelik olarak çok görmeye başladık. İnsanların birbirleriyle daha fazla tartıştığı, daha gergin ve tahammülsüz bir toplum olmamızın bir parçası bu durum. İnsanların birbirlerine şiddet uygulaması bir sorun değilmiş gibi algılanmaya başlandı. Çocuklar üzerinde bu olaylar daha fazla, çünkü birincisi daha güçsüzler, ikincisi çocuklara karşı uygulanan bu istismar ve şiddet cezasız kalıyor. Yapan kişi yaptığı şeyden olumsuz bir tepki, hukuki bir ceza almayınca içinde var olan o şiddeti, öfkeyi çok rahatlıkla bir çocuğa yöneltebiliyor” dedi.
“ÖLÜME KARŞI ÖLÜM İSTEMEK, BİR CEZA SİSTEMİ OLAMAZ”
Cezanın veya yaptırımların amacının ıslah, yani iyileştirmeye yönelik olduğunu vurgulayan Gökmoğol, ”Bu tür şeyleri uygulayan herkesin, bizim tıbbi literatürümüze göre sapık olduğuna da inanmıyorum. Amaç, bir daha bunu yapmamasını sağlayacak bir hale getirme olmalı. Kimyasal hadımda da idamda da ben bir iyileştirme maksadı göremiyorum. Ölüme karşı ölüm istemek, bir ceza sistemi olamaz. O zaman toplumu sürekli olarak suç işleyenlerden temizlemek gerekir. Oysa ki amacımız suç işleyenlerin de, suç işleme davranışını ortadan kaldırmaya yönelik olmalı” şeklinde konuştu.
“GÜCÜNÜ YETTİREBİLDİĞİ ŞEYLERE ŞİDDET UYGULUYOR”
Şiddet davranışı yaptırımla karşılaşmadığında ya da bir şekilde onaylandığında, kişinin içindeki duyguyu şiddetle ifade edebildiğini söyleyen Gökmoğol, “İçindeki şiddeti ilk olarak evindeki bir nesneye uyguluyor. Sonra sıra hayvana geliyor, o da yetmediğinde çocuklara yöneliyor. Yani, gücünü yettirebildiği şeylere şiddet uygulamaya başlıyor. Biz de yaptırımlara hayvanlardan başlarsak bu şiddetin çocuklara yansıması da olmayacaktır. Bu insanların hepsi aynı; ağacı kesenle hayvana insafsızca şiddet uygulayan, yarın çocuğa da bunu yapabiliyor” diye konuştu.
“ARTIK ŞİDDET BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSAL BİR SORUN”
Şiddetin yayınlanan dizi ve filmlerde bile fazlasıyla yer aldığına değinen Gökmoğol, “Bazen öyle bir filmler izliyoruz ki, şiddeti alkışlıyoruz. Şiddet uygulayan kahramanlar var. Bunları izleyen çocukların, ergenlerin şiddeti nasıl algılamasını bekliyoruz? Şiddetten uzak bir algılama mı bekliyoruz yoksa şiddet uygulayanı kahraman gibi görmelerini mi bekliyoruz? O yüzden bu durum sadece psikolojik değil aynı zamanda bir eğitim meselesi. Genç bir toplumuz ve çocuklar her daim örnek alarak büyür. Evinde şiddet varsa, televizyonda bunları izliyorsa, sokağında çatışma oluyorsa onlar da bunları örnek alacaktır. Düğünlerde bile tabanca atılırsa, bu ortamlarda şiddetin legal olduğunu rahatlıkla düşünebilirsiniz. Şiddet bu kadar doğal bir hale geliyorsa artık burada toplumsal bir durumdan bahsediyoruz demektir, bireysellikten çıkmıştır” dedi.