Hipnozun insan nörofizyolojisi üzerindeki etkileri bağlamında sibernetik teori açısından değeri ve konumu nedir? Bu teori üzerinden hipnozun neliği noktasında fikir sahibi olabilir miyiz?
Genel olarak ve kısaca sibernetiğin ne olduğuyla başlayalım. Sibernetik kavramsal olarak İngilizcede yönetici anlamına gelen governer ve Yunancada kaptan anlamına gelen kuberne kavramlarından müteşekkil bir kavramdır. Kontrol ve Yönetme şeklinde ele alabiliriz. Sibernetik esasen canlılık kanunları üzerinde duran ve bunun esasları üzerinden hareketle çalışmalar yapan bir disiplin dalı. Kurucusu 1940ın başlarında yaptığı çalışmalarla Amerikalı Matematik Prefösörü Norbert Wiener olarak gösterilmektedir. İnterdisipliner (disiplinler arası) bir alandır. Kuramın oluşumunda İngiliz Nöroloji Prefösörü Dr. Ross Ashby ve meslektaşı Dr. Grey Walterda katkı sağlamışlardır.
Sibernetik tıp, matematik, elektronik gibi fen alanlarından olduğu gibi felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih gibi toplum bilimlerinden de hareket ederek kendisini oluşturmuştur.
Tarihteki ilk kurucusunun 13. Yüzyılda (1136/1206) Selçuklular zamanında, Diyarbakırda yaşamış olan Ebul İz El-Cezeri olduğu da ileri sürülmektedir. Zira 32 yıl başmühendislik yapmış olan Ebul İz El-Cezeri otomatik su saatleri, kontrol düzenekleri ve benzeri yapılar geliştirmiştir. Bu icatlarını anlattığı, çizimlerin yer aldığı kitabı Kitab-el Hiyaldir. Bilimin kümülatif bir düzende ilerleme gösterdiğini biliyoruz.
Sibernetiğin çalışma alanı canlılığın devamını sağlayan alt ve üst yapılar ile bunlar arasındaki haberleşmedir. Bu noktada Dr. Asby sibernetiği bir sistemin canlılığı dış alemin etkileri karşısında o sistemin kendi iç varlığını, önceden belirli sınırlar içinde tutmaya uğraşmasıdır. diye tanımlar. Bu amaca ulaşmak için bir dil ve tekniğin geliştirilmesine çalışır.
İnsan organizmasındaki bütün sistemler arasında müthiş bir bilgi iletişimi ve geri bildirim vardır. Her hücre nöropeptid/kimyasal haberciler sayesinde birbirinden haberdardır. Bilgiler hiç durmaksızın çeşitli iletişim yolları bularak beden içerisinde gezer. Her alt sistem kendini bu bilgi akışına göre ayarlar ve organizma bir dengeye kavuşur. Örneğin vücut sıcaklığımız 36.5- 37.5 derece arasındadır. Bir sebeple bu sıcaklık arttığında sinir uyaranları beyne bu bilgiyi ulaştırırlar ve beyin merkezi gerekli uyarıları, terlemeyi sağlamak üzere ter bezlerine iletir. Terlemenin başlaması vücut sıcaklığının normal aralıkta tutulmaya çalışılmasıdır. Tersi durumda da yani çok üşüdüğümüzde de beyin merkezi kaslarda titreme meydana gelmesi emrini verir. Bu yolla açığa çıkan ısı ile vücut sıcaklık dengesini bulmaya çalışır. Her alt birim aldığı bilginin gereğini yapar. Böylece bütüncül bir sistem ortaya çıkar ki buna ultrastabilite denir. Sağlanan dengeye ise homeostasis deriz.
Bu sistemden ilham alan fen; otomatizmi, makineleri, bilgisayarları ve en nihayetinde robotları üretti. Sibernetik hücreye, makineye baktığı perspektifle; topluma, kültüre, kurumlara ve benzeri yapılara da bakar. Zira ortada parça/bütün ekseninde bir organizasyon/organizma vardır.
Bir hastalıkta ya da bozulmada denge için çalışan yapılar bu durumda ilgili alt sistemi izole ederek bütüncül bir bozulmanın önüne geçebilir. Prof. Dr. Asby organizmada ki alt ve üst sistemlerin birbirini tamamlaması ve fakat ilgisiz olan sistemlerin de bağımsız kalması lazımdır. diyerek ilgi ve ilişkinin gerektiğinde kesilebileceğini belirtmiş ve bir otonomluğa işaret etmiştir. Kültürel ve kurumsal yapılarda bozulmanın önüne geçmek için buna benzer önlemler almaz mı?
Peki, sibernetik teori açıdan hipnozu nasıl değerlendirebiliriz? Hipnozla bilgi(sebep), işlem (sonuç) arasındaki ilişkiyi belirleyebilir miyiz? Bu sayede zihin programlarını değiştirebilir miyiz?
Hipnoz insan organizmasındaki bu alışverişi maniple edebilen, yönünü değiştirebilen bir özelliğe sahiptir. Yani beyindeki programa en üst düzeyde vaziyet edebilen bir yöntemden bahsediyoruz. Canlılığın devamı adına gerekli komutları veren beyin kişinin aşırı soğuk karşında tedbirlerini alarak kişinin damarlarını daraltarak kan dolaşımını yavaşlatır. Daha az enerji harcamayı teşvik eder. Ama çok uzun süre soğuğa maruz kalan kişi artık bununla baş edemez ve donarak ölür. Yani belirli sınırlar dahilinde çalışan alt ve üst denge sisteminden söz ediyoruz. Bu sınırları destekleyip yukarıya çekecek başka bir üst mekanizma var mıdır? Sibernetik dille soracak olursak bu dengenin zorlandığı an canlılığın devamı yönünde, hipnozla bilgi işlem merkezine müdahale edilebilir mi?
Beden bir ağrı uyaranına karşı gerekli refleksi gösterir. Ama uyarana verilen cevabı hipnotik trans altında değiştirmek mümkün olabilmektedir. Mesela eline iğne batan bir kişide impulslar beyne gerekli bilgiyi götürmekteler fakat bilgi işlem merkezi bunu telkin sayesinde farklı yorumlar. Daha ötesi hiçbir fiziksel uyaran yok iken varmış gibi algılatılıp fizyolojik tepki de sağlanabilir. Örneğin bir kalem ateş gibi algılatılıp bedenin farklı yerlerinde acısız şekilde yanık izleri oluşturulabilir. Hipnotizör alınacak fizyolojik cevabı verdiği bilgiyle (telkinle) değiştirebilir.
Burada ortaya şöyle bir sonuç çıkmakta; insan kendi bilgi işlem merkezine girip yeni denge durumları sağlayabilir mi? Canlılığın ultrastabilitede tehlikeye girdiği durumlarda en üst denge durumuna hipnozla geçebilir mi? Prof. Dr. Asby bu noktada insanın ikinci bir feed back düzenine geçebileceği bir sisteme sahip olduğunu belirtmektedir. Bunun trans ve uzantısında hipnoz olduğunu görüyoruz.
Hipnotik trans altında sarfedilen telkinler birer bit değeri olan bilgiler gibidir. Bu bilgi geçmiş deneyim ve tecrübelerle anlam ve değer kazanır. Telkin bir information olduğuna göre sibernetik her türlü informationun bilgi değerini ölçmek imkânına sahip olduğundan ortaya yeni bir imkân çıkmaktadır.