Bu son arayışım, bir daha aramam bak!
Bazen bitmiş gibi görünen bir ilişkinin sadece tıkanmış olduğunu görüyoruz. Bir-iki sihirli dokunuşla yeniden başlayabiliyor.
Geçtiğimiz yıllarda bir danışanım, çok sevdiği erkek arkadaşı tarafından ağır hakaret edilerek terk edilmişti. Adam çok yakışıklı biri değildi. Zengin, hiç değildi. Harika, karşı konulmaz bir kariyeri de yoktu. Bütün bunlara karşılık, genç kadın oldukça güzeldi. Uzun boylu, alımlı, kariyer sahibi ve başarılıydı. Aslında kimi istese elde edebilecek kapasitede bir kadındı. Gelin görün ki, kendisi bunların farkında olamıyordu. Ne genel müdürler, ne doktorlar kur yapmışlardı ona, ama o hiçbirinden elektrik alamıyordu bir türlü. Hatta uzun bir trans çalışmamız sırasında bilinçaltında şöyle bir yargı sakladığı ortaya çıkmıştı: "Zenginler mutsuz olurlar. Erkekler aldatır, kadınlar konken ya da kumar oynar. Çocuklar yalnız büyür. Sadece fakir olanların duyguları samimidir. Gerisi yalandır." Bu yargılar için Türk dizilerine teşekkür etmemiz gerekiyor. Bu güzel kadın, sevgilisinin günün birinde kendisiyle evlenmesini istiyordu. Ama ilişkinin çerçevesini çizmek isteyen bir kadının bunu açıkça sözlü olarak ifade etmesi, o ilişkiye zarar veriyor. Hevesini, heyecanını söndürüyor. Erkeğe köşeye sıkıştırılıyormuş hissi verebiliyor. Burada biraz daha flört diliyle bunu anlatmakta yarar var. Sevgilisi, genç kadının evlilik baskısını hissettiğinde, ona çeşitli hakaretler sıralamış, aşağılamış, zaten onu hiç beğenmediğini, güzel bile bulmadığını söylemişti. Zaten ilişkileri boyunca çok kaba davranmıştı. Bir kez olsun ona bir buket çiçek dahi almadığı halde, özür dilemek bir yana, bu kaba özelliğiyle övünüyordu. Ve genç kadın, bu tip durumlarda yapılması gerekenleri yapamıyor, rest çekemiyor, onu bırakamıyordu. Bilinçaltı, onun başka bir adama âşık olmasını adeta engelliyordu. Değersizlik kök duygusu çok baskındı.
TELEFON AÇMAYIN
Birlikte çalışmaya başladık. Bir partneri geri istiyorsanız ve hiç umudunuz yoksa, yapabileceğiniz en akıllıca hareket, tamamen sessizliğe gömülmektir. Kendi içinizden onu bırakın. Hatta bırakamayacağınızı düşünüyorsanız bile, bunun provasını yaptığınızı düşünün. Ama kararınızı asla açıklamayın. Uzun, açıklayıcı mailler falan yazıp yollamayın. Telefon açmayın. Hislerinizi açıklamayın. Onun sizi merak etmesine izin verin. Her zaman yaptığınızın tam tersini uygulayın. Bir erkek size, örneğin üç birim sevgi vermiş ve bu şekilde sizinle yatağa girebilmişse, ama siz 10 birimlik sevgi ve ilgi bekliyorsanız, bunu asla alamazsınız. (Tabii buradaki üç birim sevginin bir açıklaması yok. Sadece size bir fikir versin diye sayısal ifade ettim.) Bir süre görüşmedikten sonra yeterince sessiz kaldıysanız ve eğer erkek sizi merak etmişse, küçük bir mesaj atabilir. "İyi bayramlar!" ya da "Naber kız?" gibi... Bu size tanıdık geliyor mu? Kadındaki ilk tepki, "İşte benim değerimi anladı, bana geri dönecek," diyerek heyecanlanmaktır. Oysa oyunun bundan sonraki kuralı, tıpkı bir pazarlık masası gibi olmalıdır. Bu tip küçük mesajlara sessiz kalmalısınız. Genellikle kadınlar buna cevap vererek aslında erkeğin ağzından pişmanlık ya da aşk sözcükleri duymak için fırsat yarattıklarını düşünüyor, ama erkek bunu yapmaz. Sadece aklında şu vardır: "Bu kadın üç birimlik, daha fazlasını vermeme gerek yok." Sessiz kalmaya devam edin. Aramaya çalışacaktır. Açmamanızı öneririm. Bir süre sonra hâlâ sessiz kaldığınızda, rest çekebilir. "Bu son arayışım, bir daha aramam bak!" gibi... Buna da kanmayın. Muhakkak yeniden şansını deneyecektir. Bu aralarda ufacık bile olsa, tek kelimelik bile olsa cevap yazarsanız tüm şansınızı kaybedersiniz. Bu dönemde aslında erkek, size verdiği değeri üç birimden yavaş yavaş yükseltmeye başlıyor. Ve siz de kendi değerinizi idrak ediyorsunuz. Önemli olan, kendi değerinizi fark etmenizdir. Size yeterince değer vermeyen bir adamla işiniz olmasın zaten... O eski danışanım şimdi evli ve çok mutlu. Çünkü hem kendisini daha çok sevmeyi öğrendi hem de karşısındaki erkeğin aslında böyle kadınlara daha çok saygı gösterdiğini ve hiç kimsenin saygı duymadığı birine âşık olamayacağını idrak etmiş oldu. Unutmayın... Kendinize siz değer vermezseniz başkası hiç veremez.
Seda Diker