Kadinhaberleri.com sitesinde Mücahit Gültekin imzalı bir makalede 21. yüzyıl insanının şehvet algısı ve şehvet anlayışı çarpıcı tespitler ve etkileyici ifadelerle yansıtılıyor. Söz konusu makalede yer alan tespitler ayrıntılarıyla şöyle:
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber Almanya’da iki kardeşin evlendiğini ve dört çocuk sahibi olduklarını anlatıyordu. Almanya’da mevcut yasalar böyle bir evliliğe izin vermediği için bu kişiler suç işlemiş sayılıyor. Ancak konu anayasa mahkemesine taşınmış. Şimdi mahkemenin vereceği karar bekleniyor. Eğer mahkeme olumlu yönde bir karar verirse ensest ilişki suç olmaktan çıkacakmış. Fakat karar ne yönde olursa olsun, gazetenin haberine göre Almanya’da herkes şimdiden ensest ilişkinin bir suç olup olmadığını tartışıyormuş.
Eşcinselliğin zaten Batılı ülkeler tarafından “normal” ve “yasal” bir “cinsel yönelim” olarak algılandığını biliyoruz. Geçtiğimiz aylarda Hollanda’da bir pedofili partisinin kurulduğunu ve mahkeme tarafından yasallığının onaylandığını da biliyoruz. Şimdi ise ensestin “yasallığının/normalliğinin” “tartışılabilir” duruma getirildiğini öğreniyoruz.
Şehvet medeniyetinden haberler bu kadarla bitmiyor:
Son olarak ise ABD’de kitapları çok satan bir psikoloğun evlilikte aldatmanın iyi olduğunu anlatan bir kitabıyla karşı karşıyayız: “İyi İnsanlar Çapkınlık Yaptığında”
Mira Kirsenbaum bir “aile” terapisti. ABD'nin Massachusetts eyaletindeki psikoterapi ve araştırma merkezi olan "Chestnut Hill Enstitüsü" nün müdürü aynı zamanda. Kirsenbaum: “İlişkiniz durağanlaştıysa, sorunların içinden çıkamadığınızı hissediyorsanız aldatmak kalp krizi etkisi yapıp durmuş kalplerin yeniden atmasını sağlayabilir” diyormuş. Bir psikolog düşünün ki, evlilikleri yolunda gitmediği için kendisine gelen danışanlarına eşlerini aldatmalarını tavsiye ediyor!
***
Batı’nın niçin öfkeyi ve şehveti besleyen bir medeniyet ürettiğini anlamak için, Batı uygarlığının bilinçaltını oluşturan mitolojiye uzanmamız gerekmektedir.
Yunan mitolojisi Batı’nın bilinçaltıdır. Mitolojik tanrılar, kahramanlar, belki de Antik Yunan’da bile bu kadar hayatın içinde olmamıştır… Batı MÖ 800’lü 1000’li yıllarda üretilen bu mitolojik kökeninden vazgeçmemiştir. Bir bakıma Batı’nın bilimsel bilgisine, mitolojik dürtüleri yön vermektedir.
Mesela evrenin oluşumunu mitolojinin nasıl anlattığına (ensest vurgulara ve rekabete/saldırganlığa dayalı unsurlara dikkat ederek) bir göz atalım:
Her şeyden önce kaos vardır. Bu kaostan önce gaia (yeryüzü) meydana gelmiştir. Gaia Uranüs’ü (gökyüzü) doğurur (Uranüs gezegeni ismini buradan alır. Keşfedilen gezegenlerin tamamı isimlerini mitolojik tanrılardan alır. Bu kadar bilimle övünen bir medeniyetin mitolojik tanrıları bilimin eliyle uzaya taşıması dikkat çekicidir). Sonra Gaia Uranüsle evlenir. Bu evlilikten 12 titan doğar. Titanlar Olimpostaki tanrıların atasıdır (Titanik, size bir şey hatırlatıyor mu?). Sonra Uranüs titanların kendi tahtını ele geçirmesinden çekinir ve onları tartaros’a (yerin altında bulunan bir nevi cehennem) atar.. Gaia Uranüs’e öfkelenir ve titanları Uranüs’e karşı kışkırtır ve titanlar tahtı ele geçirirler. Titanların en kurnazı olan Kronos (Roma mitolojisindeki karşılığı Satürn’dür) tahta oturur. Kardeşi Rhea ile evlenir… Kronos’un oğlu olan Zeus (Roma mitolojisindeki karşılığı Jüpiter’dir) ise Kronos’u tahttan indirir ve kızkardeşi Hera ile evlenir. Olimpos dağındaki tanrıların en büyüğü olur… ve bu hikayeler (yalan rüzgarı dizisi gibi) böylece devam eder gider.
Yunan mitolojisinin çoğu hikayesinde orantısız bir saldırganlığa ya da sınırsız bir şehvete dair bir şeyler bulmak mümkündür.
Modern Batı ilime/bilime çok önem vermiş gibi görünse de bu Batı’nın bilinçli durumunu yansıtmaktadır. Bilinçaltı (mitoloji) bilinci gizlice ve derinden yönetmektedir. Aynı id’in egoyu kendi isteklerini rasyonalize etmek için kullanması gibi… Bir başka ifadeyle Batı’nın Bilinci Aristo, bilinçaltı Zeus’tur. Aysbergin görünen yüzü bilim, görünmeyen yüzü mitoloji (öfke ve şehvet) dir.
Söylediklerimin sadece bir metafor olarak algılanmasını istemiyorum. Yunan mitolojisi gerçek anlamda Batı’nın bilincine egemendir. Öyle ki, ürettiği hemen her bilgi öfkeyi ve şehveti besler yöndedir (Bilimsel gelişmelerde savaşların/askeriyenin rolünü hatırlayalım).
Elbette ki mitoloji psikoloji ve psikiyatrinin de alt yapısını oluşturmaktadır. Burada kısaca değinelim. Psikolojide birçok tanım ve hastalık adını Batı uygarlığının tarihsel/coğrafi/kültürel temeli olarak sunulan mitolojiden almaktadır. Örneğin elektra karmaşası, oedipus karmaşası, fobi, panik, hipnoz, narsizm, tanato … vb. bir çok isim mitolojideki tanrıların ya da kahramanların isimleridir. Sadece isimler değil, hastalıkların içerikleri ve oluşumları bile mitolojik olayların yansıması olarak görünmektedir. Sözüm ona, MÖ 1000’li yıllardan beri zaten var olan hastalıklar(!) psikoloji/psikiyatri eliyle yeniden var edilmiştir.
Zaten psikoloji/psikiyatri de adını mitolojik bir kahraman olan “psykhe” den almaktadır. Psykhe, güzelliğiyle Yunan aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’in hışmını çeken bununla birlikte Afrodit’in oğlu olan aşk tanrısı Eros’un kalbini çalan mitolojik bir kahramandır.
***
Şimdi, yazının girişinde verdiğimiz çeşitli cinsel sapkınlıkların Batı’nın bilinçaltını oluşturan mitoloji tarafından masalsı bir şirinlik içinde anlatılıp durulduğuna dikkat çekerek şunu ekleyelim: Bilimsel gelişmelerin, özellikle sosyal-psikolojik gelişmelerin ne yönde ilerleyeceğini kestirmek için mitolojik hikayeleri de hesaba katmak gerekmektedir.
Bu sebeple, “Aldatmak iyidir” diyen bayan psikoloğun söyledikleri Avrupa’nın bilinçaltının, yani Zeus’un 3000 yıl öncesinden gelen sesidir.
Zaten "Avrupa" da Zeus’un Girit’e kaçırıp kendisiyle karısını aldattığı mitolojik kahramanın adı değil midir?
Mücahit Gültekin
mgultekin1@hotmail.com