Seçim Psikolojisinin Düşündürdükleri…

Dr. Recai Yahyaoğlu

Ülkemizin gündemi seçime kitlenmiş durumda. Seçim tarihi yaklaştıkça gerginlik artıyor. Seçime katılanlar kendilerine rakip gördüklerinin tüm kirli çamaşırlarını ortaya saçıyorlar. Siyaseti dizayn çalışmalarında ve kirli çamaşır teşhirinde kaleler içerden vuruluyor. Bu durum insanların en ilkel güdüsü olan saldırganlığı arttırıyor. Tahammül sınırları zarar görüyor ve her türlü şiddete zemin hazırlanıyor…

Bu anlayış ve çabanın geleceğin Türkiye’sinde yeri yoktur. Bir düşünce mensubunun hatalı davranışlarından hareketle bir geniş kitleyi töhmet altında bırakmak, onları ahlaksızlara oy verdiklerine dair bir inanca sürüklemek doğru olamaz. Kişilerin özel yaşamlarına dair hataları oy veren kitlelerin hayal kırıklığına tahvil etmek ve bunları ortaya çıkarmak kimseye yakışmaz…

Gerçekte olmamış bir şeyi olmuş gibi göstermek veya insanların duygularını sömürüp bu masum duygular üzerinden oy toplamaya kalkışmak kesinlikle doğru değildir. Meydanlarda küfürlü kelimelerle konuşup ülkemize hizmet etmiş devlet ve siyaset adamlarının geniş kitleler karşısında aşağılanması, bağırıp çağırarak yapılan propaganda tarzı kitlelerin psikolojileri üzerinde tahribat yapmaktadır.

Toplumsal belleğimiz geçmişte gerginlik arttıkça bunun kimseye fayda sağlamadığını gösteren pek çok olaya tanıklık etmiştir. 12 Eylül’ü ve 28 Şubat’ı yapanlar toplumsal hafızada zaten mahkum oldular. O günleri yaşayanlar her şeyi hatırlıyorlar. Bugünün sonucu ve bundan sonra ortaya çıkacak tüm sonuçlar o günlerde yapılan hatalar ile yakından bağlantılıdır…

Bazı kişi veya gruplar seçim sürecinde ve sonrasında sertlik yanlısı yaklaşımla sonuç alacaklarını düşünüyorlar.  Oysaki soğuk savaş yılları geride kaldı. Sertlik bir anlam ifade etmediği gibi sonuçta üretmiyor. Milletin iradesi her şeyin üzerindedir. Siyaset ve bürokraside önemli olan yumuşak güç olabilmektir. Bugün kurumlar ve iktidarlar gücünü hizmet ederek ve ortaya eser koyarak göstermeleri gerektiğini öğrendiler…

Türkiye insanı bugün konuşulanlara, hakaret ve küfürlere değil, yapılan işlere ve projelere bakıyor. Geleceğin dünyasında kendi kazanımlarına odaklanmış.  Boş vaatlerle kandırma ve anahtar gösterme devirleri çoktan geçti. Ülkenin önüne çıkarılan engelleri görüp, yapılmaya çalışılan darbe planlarını anlamayanların sayısı hayli azaldı. Bunlar da ne yazık ki çoğunlukla ideolojik ve şahsi düşünüyorlar…

Olumsuz tüm karşı psikolojik manipülasyonlara ve bazı eksikliklere rağmen Türkiye’de iyi şeylerin çok ötesinde aslında şahane şeyler oluyor. Türk insanı geleceğe umutla bakıyor. Kırıp döken, bağırıp çağıranlar farkında değiller ama toplumsal vicdan ve destekte artık bunların bir karşılığı bulunmuyor. Yirmi yıl sonra ülkemizin geleceği yeri ön göremeyenler şimdinin ve geleceğin kaybedenleri olacaktır.

Dünyada sağ ve sol kavramları eridi. İdeolojiler önemlerini kaybetti. Afganistan’da Taliban hareketi bile demokratik sistemde mücadele etmeyi düşünmeye başlamışsa bu bilgiden anlamamız gereken önemli bir gerçek vardır. Silah ve vurdulu kırdılı işlerin artık sonu gelmiştir. Olumlu ve verimli siyaset anlayışı, faydacı dünya görüşü çağımızın yükselen değerleridir…

Beyni ve ruh dünyası kapalı olanların açılımlardan korkması normaldir. Özgürlükler arttıkça, paradigmalarımız değişip evrensel gerçeklerle güçlendikçe, demokrasiyi içimize sindirme yolunda yavaş fakat emin adımlarla ilerleme imkanı bulacağız. Gelecek kötülere fırsat vermeyecek ve iyilerin önünü açacaktır. Terör, haksızlık ve kargaşadan nemalanmaya çalışanlar her zaman kaybedeceklerdir.

Kim olurlarsa olsunlar ve bunları ne zaman yaparlarsa yapsınlar fark etmez…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.