Her şeyi yeniden yapıyor olsaydınız; neyi yapmak isterdiniz? Neyi farklı yapmak isterdiniz? Hangi işle uğraşmak isterdiniz?
Bu orta yaşlı sorular; kendinizi düşünmeniz ve duyumsamanız içindir. Gelişmenin, değişmenin ve büyümenin size düşen payını, idrak etmenize olanak verir. Burada kendinizi ellerinizde tutuyormuşsunuz gibi; “sizi” bilirsiniz, tanırsınız. Duygularınızı, düşüncelerinizi yani kendinizi dünyaya takdim edebilmişsinizdir. Buradaki farkındalığınız, “ferrarisini satan bilge” gibi, alıp başınızı gitmeye benzemez. Aksine yaşamınızla, yanınızdakilerle bir daha kavuşmak, tekrar sevmek ve sevilmek; yani taze bir başlangıç daha yapmak fırsatı taşır.
Rutin; alışılmış olanın güvenli kollarında yaşanan bir uyuklamadır. Dünyamızda bir kıpırtı olmadıkça, bu rahatlık devam eder. Bu gevşekliğin içinde, rutinin; gittikçe daralan, kısırlaşan ve bizi bize yabancı kılan bir tarafı da vardır. İşte bunun adı hastalıktır. Adı ne olursa olsun; -depresyon, panik atak- yaşamla bağları koparan, sıkıntıya sokan, kendimizi diğerlerine göre yetersiz hissettiren ve bizi saha dışı bırakan bir çıkmazdır. Bu çıkmaz yol; ne içeriye açılır, ne de dış dünyaya. Bir noktaya takılır kalır ve düşünebildiğimiz, duyabildiğimiz bütün sınırlarımızı etkisi altına alır.
Bize uyanı bulma arzusu ile cevapları düşünmeye başladığımızda; duygularımızı ve düşüncelerimizi hangi dille ifade edebileceğimizi de öğreniriz. Bu dil; sevdiğimiz ve bize ait bir dildir. Bu dille ancak, içsel kaynaklarımızın dışavurumunu yapabiliriz. Bu dışavurumla da; kültürümüzle, çevremizle etkin ve sağlıklı kimlikler olarak bütünleşebiliriz.
Bu girişim, aslında, sorumluluğu tamamıyla bize ait olan bir harekettir. Bir yüzleşmeyi gerekli kıldığından ve kendimizle yüzleşeceğimizden; karşımıza çıkacak olanı da tam bilemeyiz. Acılarımız, korkularımız, kaygılarımız, yalnızlıklarımız, sorumluluklarımız; bizi yere serecek güçte olabilirler. Yanlış seçimlerimiz, bizi acımasızca bir köşeye itebilirler. Karşımıza çıkacak ne olursa olsun; yüzleşmeyi başardığımızda, elde edeceğimiz ödül büyüktür: Kendimizi tanıma ve yüzleşmenin sonucunda; yaşamla, insanla bir daha buluşma.
Tutku ile bu arayışı başlatmak ve elde edilecek ne olursa olsun; onunla ait olduğumuz yere yani yaşama dönmek zorundayız. Çarelerin, imkânların tükendiğini düşündüğümüz noktada hatırlayalım:
“Önümde sonsuz seçenek var. Bunları bulmanın gücünü, içimde taşıyorum.”
Orta yaşlı sorularımızın; bizdeki biricikliği keşfetmesini istemeliyiz.
Hiç birimiz gizli kalmış zenginliklerimizle ölmeyi hak etmiyoruz.