Baş tacı ettiğimiz ve paçasından aşağıya çektiğimiz insanlar gibi değiliz. Bizim için baş tacı ettiklerimiz baş tacı olmadığımızın, paçasından aşağıya çektiklerimiz yükseklerde yer tutamadığımızın bir göstergesidir. Bu yüzden onlara bakıp ya direkt zavallılığımızı yansıtır ya da bir zıtlık olarak hayatın içine tükürürcesine etrafımıza gücümüzü ispatlamaya çalışırız.
Gücümüzü ispatlamaya bağlandıkça, insanlığa olan doğal tahammülümüzden kaybetmeye ve çözülmeye devam ederiz. Güç isteği sınırsız bir hastalığın sınırlı olana bağlanmasından başka bir anlam taşımaz. Gücü zıvanadan çıkarıp iktidar hırsımızın devamını sağlamaya çalışırken ruhsal iktidarımızın kaleleri bir bir yıkılmaya başlar. Kalelerimiz düştükçe üşümeyle birlikte yanma duyguları her yanımızı istila eder.
Kalelerimiz düştükçe kadınsı yanlarıyla erkekler, erkeksi yanlarıyla kadınlar karıncalar gibi çoğalmaya başlar.‘Lut Kavminin Hastalığı’ bedenlerimizi ve ruhlarımızı hegamonyası altına alır. Zevk anlamını kaybeder. Anlam flulaşır. Bedenler ruhların tahakkümünde eğri büğrü olup sırnaşarak ve her geçen gün özgünlüklerini kaybederek başkalaşır. Böylelikle gerçek manada güç; sırnaşmış başkalaşmış beden ve ruhlardan çekilir.
İçine düştüğümüz zavallı ruh hali çoğu kez ortaya dökülür. Başkalarından değil kendimizden kaçtığımızı sonradan fark ederiz. Kaçtıkça yakalanır ve hem de tökezleniriz. İnsanın asıl kaçışı kendisinden değil, saf gerçekliktendir. Rafineri edilmiş gerçeklik hemen değil sonradan belli olur. Hayrı ve şerri biz bilemeyiz. Baştanbaşa köprüden geçerken aslında hiçbir zaman sona varmamış karşı kıyıya ulaşmamışızdır. Karşı kıyıya selametle ulaşmak için köprüde bulunmak her zaman yeterli değildir…
Acıyla, yakarışla, sıradan bazı olayları kanıksayıp ben diyebilmeyi istemek insan olduğumuzdan içimizde sürekli vardır. Fakat kimi zaman ben derken megaloman olduğumuzu düşünmeyiz bile. İç disiplinden kaçıp dış disipline yöneldiğimizde dışımız çok temiz ve düzenliyken içimiz kirden lağım gibi kokmaya başlar. Bir süre sonra kendi kokumuz kendimize dayanılmaz hale gelir.
Sözün özü: Ruhsal iktidarın kaleleri sağlam değildir. Geçmişte böyle olmuş ve gelecekte de böyle olmaya devam edecektir. Tek domino taşının itilmesi bile zincirleme pek çok ruhsal iktidarı helak edebilir. Bedensel iktidarı minnacık saman alevi yakarsa, ruhsal iktidarın imhası için cehennemin alevlerine çoğunlukla gerek kalmaz. Ruhsal bozgunumuz zaten kıyameti işaret etmektedir. Çünkü dünyanın kanunu, çoğu kez kıyamete sarkmayacak kadar dinamiktir.
Dr.Recai Yahyaoğlu