Romantik Komedilerin Terapotik Etkisi Var

Kim ne derse desin, adına "romantik komedi" denilen türün her yaştan ve toplumsal kesimden izleyici üzerinde terapik bir etkisi söz konusu...

'Simon Birch" (1998), 'Gözüpek' (Daredevil, 2003) ve 'Hayalet Sürücü' (Ghost Rider, 2007) gibi fantastik filmlerden tanıdığımız Amerikalı Yönetmen Mark Steven Johnson, 'Aşk Çeşmesi' vesilesiyle ilk kez bulaştığı 'romantik komedi' türünde, genç ve güzel kahramanlardan egzotik ortamlara, kulağa hoş gelen 'kolay tüketilir' müziklerden pırıl pırıl bir görüntü yönetimine kadar, anılan türe özgü her türlü cilayı üzerine fazlasıyla attığı 'havalı' bir film ortaya koymuş.

Kim ne derse desin, adına "romantik komedi" denilen türün her yaştan ve toplumsal kesimden izleyici üzerinde terapik bir etkisi söz konusu... Evet, hayatın hiçbir anlamda "çirkin ve hoyrat" cephelerine yer vermeyen, velev ki yer verse de anlattığı Külkedisi hikâyelerinde bu tür çirkinlik ve hoyratlıkları kısa sürede bertaraf etmeyi seçen masalsı filmler yorgun ruhlarımıza iyi geliyor. Çünkü, gerçek hayatta her zaman olamasa bile en azından kurmaca anlatılarda iyiliğin, doğruluğun ve güzelliğin kazanmasını, bu yolda verilen mücadelelerin daima "mutlu son"larla bitmesini arzu ediyor kalbimizin derinliklerindeki o henüz kirlenmemiş, katıksız iyiliğe hasret insancık...

O yüzden, sinemasal açıdan çok da fazla ciddiye alınacak bir şey ortaya koyamadıklarını bile bile, bendeniz bu tür romantik hikâyeleri izlerken kendini mutlu hisseden o büyük kalabalığın safındayım. Aynı şekilde, dünyanın en büyük düş fabrikası Hollywood da bu tartışılmaz gerçeğin farkında; her yıl hiç sektirmeden, kriz dönemlerinde daha fazla olmak üzere, "esas oğlan" ve "esas kız" koltuklarına çağdaş sinemanın o sırada revaçta olan simâlarını oturtarak bu kategoride en az 20-30 film üretiyor sinemanın başkentindeki yapımcılar... Çünkü, dediğim gibi, biz izleyiciler olanca hoyratlığıyla akıp giden kendi "gerçek" hayatlarımızda sıklıkla kazanamasak bile, en azından perdede bazı türdeşlerimizin kazandığını görmeye fena hâlde ihtiyacımız var. Senaristlerin bu pozitif yaklaşımı da hayat yolunda sendeleyip düştüğümüz zamanlarda umutsuzluğa kapılmamızı engelleyen birer "anti-depresan" işlevi görmekte...

"Gözüpek" (Daredevil, 2003) ve "Hayalet Sürücü" (Ghost Rider, 2007) gibi şiddet dozu yüksek fantastik filmlerden tanıdığımız Amerikalı yönetmen Mark Steven Johnson'ın farklı bir türe el attığı "Aşk Çeşmesi" ise içerik itibarıyla bu şablona fazlasıyla uyduğu gibi, görsel estetiğiyle bundan çok daha fazlasını vaad eden sevimli bir film...

Ana kahramanı Beth'i New York'un en seçkin sanat mekânı Guggenheim Müzesi'nin "galerina"sı olarak konumlandırırken (Bu türetme deyim, batıda müze ve sanat galerileri yöneten genç ve dinamik yönetici hanımları tanımlamakta kullanılıyormuş. "Aşk Çeşmesi" sayesinde öğrenmiş olduk!) bizleri zaten en baştan müthiş estetik bir düzleme taşıyor. Daha Guggenheim'daki olağanüstü görselliğin şokunu doğru düzgün üzerimizden atamadan, mimarî görkemiyle kendi coğrafyasında açık ara fark yaratan Avrupa şehirlerinden Roma'ya savruluyoruz; bu kadim şehirde set olarak kullandığı muhtelif güzelliklerle de endüstriyel bölgelerde yaşayan izleyicilerin gözlerini kaplamış pası tam anlamıyla siliyor yönetmen...

Böylesi sinemasal hikâyelerde, görece geri planda kalmış yan rollere genelde pek fazla yüklenilmez, Hollywood'un isimsiz emektarları başroller dışındaki diğer bütün boşlukları ortalama oyunlarla doldurur. Fakat, Johnson'un filminde bu açıdan da bir dizi sürpriz mevcut. Sözgelimi, genç Beth'in Guggenheim'daki soğuk rakibesi Celeste'yi, müteveffa yönetmen John Huston'un beyazperdede şimdiye kadar ortaya koyduğu çılgın performanslarla gönüllerimizi fethetmiş olan yetenekli kızı Anjelica Huston canlandırıyor. Her zamanki sansasyonel oyunculuğuyla iki baş karakterden rahatça rol çalan Huston'un yanı sıra, Beth'e âşık olan dört çapkından birinin İtalyan asıllı Amerikalı usta komedyen Danny DeVito olması; dahası "Beth'in babası" gibi iyice geri planda kalmış bir karakterin bundan 20-25 yıl önce (yani benim kuşağım henüz yeniyetmeyken) TRT ekranlarında heyecandan faltaşı gibi açık gözlerle izlediğimiz "Miami Vice" dizisinin iki havalı polisinden biri olan yakışıklı aktör Don Johnson tarafından canlandırılması, bunların dışında tanıdık simâların resmigeçit yapıp durdukları daha bir sürü yardımcı rol, "Aşk Çeşmesi"ni yalnızca muhteşem görsel estetiğiyle değil, oyuncu kadrosuyla da ciddiye almamızı gerektiriyor.

Benim ise belli şehirleri ve o şehirlerdeki pırıltılı mekânları titiz bir sanat yönetimiyle yüceltip dünyanın diğer köşelerindeki insanlara tanıtan bu kategorideki her yeni filmi gördükten sonra kafama takılıp duran can sıkıcı bir soru var: Biz Türkler, kopkoyu bir yoksulluk ya da kriminal bir tekinsizlik üzerine bina edilmiş, neredeyse her karesiyle asık suratlı, sevimsiz ve gri tonlardaki "muhalif hikâyeler"den ne zaman fırsat bulup da ulusça elimizdeki en büyük kültürel sermaye olan "İstanbul"u insanlık ailesine bu şekilde parlak resimlerle lanse eden filmler çekebileceğiz? Suç ve yoksulluk yerkürede yalnızca İstanbul'a özgü gerçekler değil, aksine bu iki önemli sorun New York ve Roma'da bizim herhangi bir şehrimizden çok daha yoğun olarak gözlemlenmekte. Ancak, elin sinemacısı, her türlü eleştirel tavrın ötesinde ülkesini delicesine sevmeyi de pek iyi biliyor, o yüzdendir ki bir kez eleştirse üç kez de yücelten işler ortaya koyuyor. Topu topu 250 yaşındaki "çelik kafesler şehri" New York'a bunca methiyeler düzülmesi, onun neredeyse dünya sanatının başkenti gibi lanse edilmesinin ardında yatan gerekçe de işte bu sevgi...

Böyle bir hesapsız kitapsız sevgiyi "devlete ve/veya siyasal iktidara laf sokuşturmak"tan başlarını kaldıramayan bizim "ful politize" sinemacılara da kazandırabildiğimiz gün, Türk filmlerinde sıklıkla derin bir karamsarlığa eşlik eden İstanbul, her yıl dünyanın dört bir köşesinden milyonlarca insanın (fakat bavul turizmi yapan Eski Doğu Blok'çular değil, kültürden sanattan, tarihten ve mimariden anlayan nitelikli turistler!) sel gibi aktığı bir "kartpostal şehir" statüsü kazanabilecektir.

"Aşk Çeşmesi", sürpriz oyuncuları, nefis mekânları, ışık-renk uyumunun dört dörtlük olduğu cicili bicili görüntüleri ve hınzırca mizahıyla hoşça vakti geçirten, ancak neredeyse diğer bütün türdeşleri gibi izlendikten sonra unutulup gidecek eğlenceli bir romantik komedi. Belki de seleflerinden en önemli farkı, filmin hikâyesini unutsanız bile asla unutamayacağınız güzellikteki Roma ve New York görüntüleri...

AŞK ÇEŞMESİ When in Rome

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2010, ABD yapımı

Türü ve Süresi: Romantik komedi / 91 dakika

Yönetmen: Mark Steven Johnson

Senaristler: David Diamond, David Weissman

Görüntü Yönetmeni: John Bailey

Özgün Müzik Bestecisi: Christopher Young

Kurgucular: Ryan Folsey, Andrew Marcus

Yapım Tasarımcısı: Kirk M. Petruccelli

Set Dekoratörü: Diane Lederman

Kostüm Tasarımcısı: Sarah Edwards

Saç ve Makyaj Tasarımcısı: Lori Hicks

Sanat Yönetmenleri: John Kasarda, Stefano Maria Ortolani

Oyuncular: Kristen Bell (Beth), Don Johnson (Beth'in babası), Josh Duhamel (Nick), Anjelica Huston (Celeste), Danny de Vito (Al Russo), Will Arnett (Antonio), Jon Heder (Lance), Dax Shepard (Gale), Alexis Dziena (Joan), Kate Micucci (Stacy), Peggy Lipton (Priscilla), Luca Calvani (Umberto), Keir O'Donnell (Rahip), Bobby Moynihan (Puck)

İthalatçı Şirket: UIP

Dağıtıcı Şirket: UIP

İçerik Uyarıları: Cinsellik/çıplaklık, şiddet ve argo açısından abartılı bir sahnesi yok. Ancak, erişkinlerin algı düzeyine uygun aşk ilişkileri, diyaloglar ve cinsel göndermeler içermesi, yanı sıra da alkol tüketimine yer vermesinden dolayı, 15 yaşından küçükler için uygun bir yapım değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: http://video.movies.go.com/wheninrome/

Yeni Şafak-Cumartesi Eki Puanı: * * 1/2

Gösterime giren diğer filmler

BEYAZ BANT: BİR ALMAN ÇOCUK HİKÂYESİ (Das Weisse Band: Eine Deutsche Kindergeschichte) / Yönetmen: Michael Haneke / Türü: Psikolojik Drama / Yapım Yılı, Süresi ve Ülkesi: 2009, 144 dakika, Almanya-Avusturya-Fransa-İtalya ortak yapımı (Siyah-Beyaz) / Konusu: Bir köy öğretmeninin geriye dönük olarak anlattığı olaylar üzerinden, Birinci Dünya Savaşı arefesindeki Almanya'da yaşanan toplumsal çürüme ve çözülmenin hikâyesi / İthalatçı: Wega Film İstanbul / Dağıtıcı: Wega Film İstanbul / İçerik Uyarıları: Çocuklar, gençler ve cinsel içerikli görüntüler/göndermelerle dolu filmlerden hoşlanmayanların kesinlikle uzak durması gereken, öyküsüyle kaliteli fakat anlatımıyla sert bir yapım. Alışılagelmiş cinsellik tezahürlerinin dışında son derece rahatsız edici bir aile içi ensest ilişkiye yer vermekte, yanı sıra da şiddet ve argo içermektedir. / Yeni Şafak-Cumartesi Eki Puanı: * * *

BENİ UNUTMA (Remember Me) / Yönetmen: Allen Coulter / Türü: Romantik drama / Yapım Yılı, Süresi ve Ülkesi: 2010, 113 dakika, ABD yapımı / Konusu: Tyler ve Ally adlı iki genç insanın kâh ölesiye bir mutluluk, kâh öfkeli bir itiş kakış içinde ilerleyen tutku dolu aşkları / İthalatçı: Fida Film / Dağıtıcı: Tiglon Film / İçerik Uyarıları: Birkaç sahnesinde romantik filmlere özgü yüzeysel cinsellik, yanı sıra da aynı düzeyde şiddet ve argo içermektedir. / Yeni Şafak-Cumartesi Eki Puanı: * * 1/2

YEŞİL BÖLGE (Green Zone) / Yönetmen: Paul Greengrass / Türü: Savaş serüveni / Yapım Yılı, Süresi ve Ülkesi: / 2009, 115 dakika, ABD-İngiltere-Fransa-İspanya ortak yapımı / Konusu: Amerikalı astsubay çavuş Roy Miller ve ekibi, bir Irak çölünde depolandığından kuşkulanılan kitle imha silâhlarını bulmak üzere görevlendirilir ve aslında "hiç var olmayan" bu ölümcül kimyasalların peşine düşerler. / İthalatçı: UIP / Dağıtıcı: UIP / İçerik Uyarıları: Hiçbir sahnesinde cinsellik çıplaklık yok. Ancak, birkaç sahnesinde savaş şiddeti ve bol miktarda da argo içermektedir. / Yeni Şafak-Cumartesi Eki Puanı: * * *

KIYAMET MELEKLERİ (Legion) / Yönetmen: Scott Stewart / Türü: Fantastik serüven / Yapım Yılı, Süresi ve Ülkesi: / 2010, 100 dakika, ABD yapımı / Konusu: Sıradan gibi görünen bir günde, kuş uçmaz kervan geçmez bir otoban lokantasında garsonluk yapan Charlie, aslında "Kıyamet Günü"nün geldiğini ve Yaratıcı'nın insanoğlunu yok etmeye karar verdiğini fark eder. / İthalatçı: Warner Bros. / Dağıtıcı: Warner Bros. / İçerik Uyarıları: Hiçbir sahnesinde cinsellik/çıplaklık yok. Ancak, bir çok sahnesinde kanlı şiddet ve korku öğeleri, yanı sıra bir kaç bölümünde de argo içermektedir. / Yeni Şafak-Cumartesi Eki Puanı: * *

PARLAK YILDIZ (Bright Star) / Yönetmen: Jane Campion / Türü: Biyografi-Romantik drama / Yapım Yılı, Süresi ve Ülkesi: / 2009, 119 dakika, İngiltere-Avustralya-Fransa ortak yapımı / Konusu: Henüz 23 yaşındaki şair John Keats, komşusu olan moda öğrencisi Fanny Brawne'a tutulur. Genç çiftin aşkları giderek alevlenirken bazı engelleri de aşmaları gerekecektir. / İthalatçı: Tiglon Film / Dağıtıcı: Tiglon Film / İçerik Uyarıları: Genel olarak temiz, özellikle de doğa manzaraları ve tarihsel kostümleriyle göz kamaştıran bir film. Ancak, birkaç sahnesinde romantik filmlere özgü yüzeysel cinsellik içermektedir.

ALİ MURAT GÜVEN / Yeni Şafak-Cumartesi Eki

Psikolojik Film Haberleri

ANTHONY HOPKINS, “FREUD’S LAST SESSION”DA SIGMUND FREUD’U OYNAYACAk
Psikolojik gerilim filmi “The Vanishing”