Aycan Saroğlu / AKŞAM
Reklamcılığa ilgi duydunuz mu hiç? Üniversiteyi bitirdiğimde deli gibi reklamcı olmak istiyordum. Gazetecilikten önce en büyük arzum reklâm yazarı olmaktı. Gazete ilanlarını tarayıp, birçok şirkete başvurdum, olmadı. Bir keresinde iki mülakatı geçtik, tam girecektim, son anda çelme taktılar olmadı. Bu nedenle içimde metin yazarlığı ukde kaldı çünkü yaratıcı olabileceğimi düşündüğüm bir alandı. Yazma konusunda o zaman da kendime güveniyordum. Kısmet beni gazeteciliğe taşıdı, aslında gazetecilik için doğmuşum, manevi açıdan iyi oldu tabii… Neyse, geçtiğimiz günlerde, önemli bir yaratıcı reklâmcıyla muhabbet edince hem ona ‘nasıl reklamcı olamadığımı, reklam şirketlerinin işe almada ne kadar yanlı olabildiklerini’ anlattım hem de anlattıklarını can kulağıyla dinledim. Bana iki önemli uluslararası reklam şirketinin, işe giriş testinden söz etti. Gerçekten de bir hayli ilginç sorular var. Bence birini o işte deneyerek işe almak önemli ve olması gereken bir kriter. Kendimce sorular üzerine düşündüm, kendimi denedim. Siz de denemek istersiniz diye bazılarını aktarıyorum.
İşte Springer & Jacoby’nin sınavından bölümler:
Etrafta fazlasıyla kötü reklam var. Gerçekten tüylerinizi diken diken eden birini seçin ve bu seçiminizin nedenini açıklayın. Reklamın ne demek istediğini özetleyin ve buna dayanan yeni bir metin inşa edin. İyi bir reklam yazarı olanaksız konularda bile inandırıcı metinler yazar. İki konudan birinde bir metin yazın: Beklenmeyen bir boş zaman geçirme etkinliği olarak yaz nezlesini anlatın. Ya da matematiğin güzelliğini vahşi ve romantik bir şekilde yazın. Diyelim ki ‘Altın Fare Piyasası’ çöküşte. Altın Fare Yetiştiricileri Birliği bir çıkış yolu arıyor, onlar için bir radyo spotu yazın. Küçük bir reklam bütçesi demek fark edilmek için yeni yollar bulmak demektir. İşte Hamburg Gülme Kulübü’nün de durumu bu. Bütün şehirde kulübün adından söz edilmesini sağlayan bir eylem düşünün. Tabii maliyeti de çok olmasın.
Bir diğer şirketin işe alma sınavı daha da ilginç. Gezegen statüsünden çıkarılan Plüton gezegeninin, neden hâlâ bir gezegen olarak kalması gerektiğini anlatan bir metin yazın. Bir köre kırmızıyı anlatın. Bir Marslı’ya 50 kelimede tost sözcüğünü açıklayın. En favori oksimoron’unuz hangisi (sözleri ters anlamda kullanarak anlamını güçlendirme: öldürücü şefkat)? ‘Gitmek’ kelimesinin 12 eş anlamını ve zıt anlamını yazın. "Çalışanlar işlerinin başına dönmeden önce ellerini yıkamak zorundadırlar" gibi sıkıcı ve anlamı kayıp bir cümleyi’ yeniden yazın…
Gerçekten de eğlenceli değil mi? Bence bizim ülkenin hamurunda reklamcılık var. Bir maça gitmek, oradaki sloganları duymak, pankartları okumak bunu anlamaya yeter. Yanıtlarınızı bekliyorum… Özellikle en kuvvetli oksimoronunuz hangisi acayip merak ediyorum.