Bir süredir sosyal ağlarda Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği'nin değişeceği ve çalışma saatlerinin yeniden yapılandıralacağı le ilgili bilgiler dolaşıyor. Oldukça geniş bir kitle tarafından yapılan değerlendirmeler karşısında yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmadı. Kimi görüşler kulis bilgisi olmanın ötesine geçmedi.
Perşembe günü Ankara'da MEB'den bir kaç yetkili ile görüşen bir arkadaşımız konuyu gündeme getirdiğini söyledi. Ancak Bakanlıktaki ilgili bu kişiler, böyle bir taslağın bakanlığın gündeminde olmadığını ifade etmişler. Buna karşın Aydın Milletvekili Deniz Depboylu Türk PDR Derneği başkanıyla beraber Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ile konuyu görüştüklerini kamuoyuna duyurdular. Türk PDR Derneği görüşmeyi doğrulayan bir duyuru da paylaştı. Görüşmede Bakan İsmet Yılmaz; yeni taslakta Derneğin öncülüğünde akademisyenler tarafından hazırlanan taslaktaki hususlarında göz önünde bulundurulacağını ifade etmiş. Milli Eğitim Bakanı böyle bir açıklama yaptığına göre demek ki bir taslak çalışması var. Nitekim Türk PDR Derneği yayımladığı kamuoyu duyurusunda da taslak çalışmanın varlığını doğrulayan şu açıklamayı yaptı: "Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan yönetmeliğin doğru olduğu ancak henüz imzaya sunulmadığı bilgisine ulaşmış bulunmaktayız..." Taslak çalışmayı doğrulayan bir açıklamada Türk Eğitim-Sen İzmir 1 No'lu Şube tarafından yapıldı. Sendika tarafından yapılan açıklamanda "taslak yönetmelikle alan dışı rehberlik uzmanı istihdamı amaçlanmaktadır" denildi. Sözün özü evet bir çalışma var. Birşeyler değişecek.
Değişeceği ifade edilen konuların başında çalışma saatleri geliyor. Haftalık 30 saat olan çalışma saatleri 40 saate çıkacakmış. 40 saat çalışılamaz mı? Elbette 40 saat çalışmak insanı öldürmez. Sorun yormak veya yorulmakta değil. Burada psikolojik bir boyut var. Meslek hayatına haftalık 30 saat çalışma zorunluluğu bilgisiyle başlayan bir kişiye bir gerekçe göstermeden bundan sonra 40 saat çalışacaksın demek bence başlı başına bir travma kaynağıdır. Bunun, verimsizlik başta olmak üzere bir çok sakıncası var. Hatta iddia ediyorum pasif agresyondan tutun tükenmişlik sendromunun artmasına kadar geniş bir yelpazede meslek çalışanlarını rahatsız eder. Kimi idarecilerin mobinge varan tutumlarına kapı aralamış olur.
Bir diğer mevzu ise nöbet ve derslere girme konusu. Nöbet tutan rehberlik uzmanı mecburen öğrenciye bağırıp emir kipiyle bir takım müdahaleler yapar. Sesi yükselmiş bir uzmana çocuk veya ergen neden destek için başvursun. Ayrıca nöbet işten kaçma olayı değil. Bu mesleğin temel formasyonu ile çelişen ve sonuçları itibarıyle ağır bir görevidir. Bu hizmetin formasyonunda kullanacağınız ifadeleri bile özenle seçmeniz gerekirken nöbet vb görevlerle uzmanların karşılacakları güçlükleri tahmin etmek zor değil.
15 yılını bu mesleğe vermiş birisi olarak şunu söylüyorum. Verim almak için bir değişiklik yapılacaksa şunları yapmak gerekir:
Rehberlik odaları mesleğin standartlarına göre yeniden düzenlensin.
Ana sınıf ve 1. kademe okulları için mesela bir oyun terapisi odası kurulsun. Buralarda çalışan uzmanlar için oyun terapisi eğitimleri düzenlenebilir.
Rehber öğretmenler için uygulamayı esas alan mesleki eğitim programları düzenlenebilir.
...liste arttırabilir.
Yetkililer ne düşünür bilemem. Ancak rehberlik hizmetleri, uzmanın kendisini iyi hissetmesiyle ilişki hizmetlerdir. Bu hizmeti veren uzmanların moral ve motivasyonunu üst düzeyde tutmak çok önemlidir. Tabiki tüm rehber öğretmenler süperdir, mesleki anlamda tam donanımlıdır diyemem. Ancak kendi cebinden hatırı sayılır oranlarda paralar harcayarak mesleki yeterliliklerini geliştirmeye, güncel tutmaya özen gösteren çok uzman var. Bugün çalışma saatlerinin arttırılması veya spekülasyona konu olan nöbet vb konular bu mesleğin verimliliğine katkı sunmaz. İhtiyaç duyulan düzenlemeler belliyken böyle ihtiyaçtan uzak ve moral bozucu düzenlemelerin psikolojik destek hizmetlerine katkı sunmayacağı açıktır.
BİR NOT:
Genel yayın koordinatörlüğünü yaptığım ve 600 sayfadan oluşan "Oyun Terapisi: Kapsamlı Uygulama ve Teori Rehberi" kitabının Türkçe çevirisini 7 uzman çevirmenle 1.5 yılda bitirmiş bulunuyoruz. Teori ile uygulamayı birleştiren alanında uzman klinisyenler tarafından hazırlanan kitap dün akşam itibariyle matbaaya teslim edilmiştir. 4 Mayıs'ta satışı başlayacak olan bu kitap 36 bölümden oluşmaktadır. Kitabı Türkçe'ye çevirmeye başladığımızda, oyun terapisinin gücünü yeniden fark ettik. Oyun terapisi, klinisyenlere; sunduğu teorik alt yapı ve zengin uygulama örnekleri ile büyük bir güç katıyor. Prof. Dr. Nancy Boyd Webb bu kitapla ilgili düşüncelerini şöyle ifade ediyor:
“Oyun terapisi hakkında öğrenmek istediğiniz her şey, bu 36 bölümlük kitapta bulunabilir. Böylesine geniş bir içerik, bu kitabı, lisansüstü oyun terapisi eğitim programları ve çeşitli ortamlarda çocuklarla çalışan klinisyenler için ideal kılmaktadır. Bölüm yazarları, yalnızca teorik temelleri sunmakla kalmıyor, aynı zamanda oyun terapisinin benzersiz gücünü gösteren zengin klinik vaka örnekleri de sunuyorlar.”