KONYAPDM.COM - Somatoform Bozukluk olarak da isimlendirilen bu tür rahatsızlıklarda nörolojik ve fizyolojik araştırmalar sonucunda rahatsızlığın bu boyutunu açıklayabilecek ölçüde hiçbir fiziksel bulguya rastlanmaz. Fiziksel bir neden olmadan, vücutta belli rahatsızlıkların yaşanması aslında yeni bir olgu değildir. Bundan 150 sene kadar önce bu durum yetişkinler için tanımlanmış, bu tanım için “histeri” sözcüğü seçilmiş ve üstünde en çok çalışılan konulardan biri olmuştur. Zaman içinde, çocuk ve gençlerin de benzer sorunlar yaşayabildikleri fark edilmiştir.
Psikosomatik bozukluklar küçük çocuklarda belirsiz şikayetler olarak ortaya çıkar; çocuk ağrısının ya da genel olarak şikayetinin yerini tam olarak gösteremez. Okul çağı çocukları rahatsızlık veren yeri gösterebilirler, gençler ise sıkıntılarını ayrıntılı bir şekilde anlatabilirler. En sık karşılaşılan psikosomatik rahatsızlıklar nelerdir?
Baş ağrısı
Karın ağrısı
Yüksek endişe
Sürekli yorgunluk, bitkinlik
Ağrılar
Denge sorunları
Görme bozuklukları
Sırt ağrısı
Kas ağrıları
Çeşitli cilt hastalıkları
Saç dökülmesi
Psikosomatik rahatsızlıklarla birlikte okul sorunları, okul reddi, sosyal uyum sorunları, yüksek endişe de sıklıkla görülür.
Nasıl anlaşılır?
Fiziksel bir sorunun somatoform olma olasılığını değerlendirebilmek için bu sorunun sadece bir-iki kez gözlenmiş olması yeterli değildir. Bu sorunun belli bir zaman aralığı içinde inişli çıkışlı da olsa gözlenmesi gerekir.
Bu fiziksel gibi görünen sorunun fiziksel bir nedeninin olmaması gerekir.
Kişinin bu sorunu bilinçli bir şekilde sergiliyor olmaması önemlidir, örneğin, aslında karnı ağrımayan bir çocuğun karnı ağrıyormuş gibi yapması
Travmatik bir olay yaşayan çocuk kısa bir süre için de olsa, bir acı hissedebilir, çeşitli sorunlar yansıtabilir.
Hangi türleri vardır?
Konverziyon(İçe döndürme): Bu tür psikosomatik sorun çocuklarda en çok rastlanan türdür. Bu şekilde ortaya çıkan belirtiler nörolojik bozukluklarla veya fiziksel sorunlarla son derece büyük benzerlik gösterirler. İleri noktalarda, görme kaybı, nöbetler, duyu kaybı örnek olarak gösterilebilir. Çocuklar genellikle zayıf, güçsüz, halsiz olmaktan şikayet ederler.
Vücudu algılamada bozukluk: Daha sıklıkla gençler, bedenlerinin bir bölümünde bir sorun, bir eksiklik olduğunu düşünürler ve bu düşünceleri onların sosyal, duygusal gelişimlerini önemli ölçüde etkiler.
Hipokondri: Bu çocuklar ve gençler de sürekli hasta olduklarını veya olacaklarını düşünürler ve bedenlerinden gelen sinyalleri son derece yanlış yorumlayarak belli hastalıklara yakalandıklarına inanırlar.
Belli bir gruba sokulamayan psikosomatik rahatsızlığı olan daha sir çok çocuk ve genç de vardır. Bu sorunun görülme sıklığı %5 civarındadır ve kızlarda daha sık görülen bir durumdur. Bu soruna düşük eğitim düzeyindeki çocuklar ve gençler arasında rastlanma düzeyi daha yüksektir.
Nedenleri nedir?
Psikosomatik ya da diğer bir deyişle somatoform rahatsızlıkların nedenleri tam olarak saptanamamış olmakla birlikte, ortaya çıkmalarında en etkin olan nedenlerin başında travma ve çocuğun karşılaştığı önemli yaşam olaylarının geldiği bilinmektedir. Kimi çocukların stresle baş etme becerileri doğal olarak daha yüksek olabilir, kimi çocuklar ise stresten etkilenmeye daha eğilimlidirler. Stresten etkilenmeye eğilimi olan çocuklar duygularını sözel olarak ifade etmekte zorlanabilirler, toplum kuralları nedeniyle bir çok şeyi içlerine atmak durumunda kalabilirler, ailelerini üzmemek için her şey yolundaymış gibi davranabilirler. Genellikle sıkıntılarını konuşmaktan kaçınan, endişenin bastırıldığı ailelerde yetişen çocuklarda bu soruna çok daha fazla rastlanmaktadır. Bu durumlarda, çocuğun sıkıntısı beden üzerinden ifade edilebilir ve sanki sorun fizikselmiş gibi görülebilir. Ancak, herhangi bir fiziksel sorunun psikolojik kökenli olduğuna karar verebilmek için tüm muayenelerin yapılması ve fiziksel nedenlerin bertaraf edilmesi gerekir.
Neler yapmalı?
Çocuğun fiziksel bir şikayeti olduğunda ilk yapılacak iş, o konunun uzmanı olan bir doktora gitmek ve gerçekten fiziksel bir bulgu olup olmadığını saptamaktır. Eğer fiziksel bir bulgu bulunamıyorsa o durumda, uzmanın aileyle çocuğun gelişimi, hayatındaki önemli değişiklikler, ailenin sorunlarla baş etme yöntemleri, aile içi ilişkiler, çocuğun arkadaş ilişkileri gibi bir çok konu ile ilgili bilgi alması gerekir. Bunların yanında çocukla yalnız bir görüşme de yapılmalı, çocuğun kendini ve içinde bulunduğu ilişkiler ağını nasıl algıladığı değerlendirilmelidir. Bundan sonrasında bir uzmandan yardım alınarak çocuğun bedeninden gelen sinyallere karşı daha duyarlı hale getirilmesi önemlidir. Uzman, çocuğun sözel olarak dışarı vuramadığı sıkıntılarını ortaya çıkarması için ona oyun, sanat ya da diğer yöntemlerle bir ortam hazırlar ve çocuğun kendisini ifade edebilmesi için rahat bir ortam oluşturur. Daha sonraki aşamada, çocuğun sıkıntılarla baş etmeyi öğrenmesi için çeşitli çalışmalar yapılır. Ailenin de bu çalışmalara katılması ve aile içinde sorunları ele alma yöntemlerini değiştirmesi, bu konuda destek alması da son derece önemlidir.
Psikosomatik Bozukluklar
Sindirim sistemini ilgilendiren hastalıkların stres ve psikiyatrik durum ile bağlantısı:
a- Irritabl bağırsak sendromu ( spastik kolit, membranoz kolit):
Yurtdışında yapılan çalışmalara göre nüfusun ortalama olarak % 15 inde görülmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla üç kat daha fazla görülmektedir. Daha çok 45-64 yasları arasında görülmekteyse de yakınmalar erişkinliğe geçiş ya da erken erişkinlik döneminde başlamaktadır.
Belirtiler:
1-Disk ilama ile rahatlayan karın ağrıları ya da dışkının kıvam ve miktarında değişiklikler.
2- Aşağıdakilerden en az 2 sinin varlığı ile birlikte olan dışkıda bozulma
a- Dışkılama aralıklarında değişme ( haftada üçten az ya da günde üçten çok)
b- Dışkı seklinde değişme ( gecen zamanın % 25 inden fazlasında ya çok sulu ya da çok katı yoğunlukta diski olması)
c- Dışkının bağırsaktan geçişinde değişiklik (Gecen surenin % 25 inde varolan acele disk ilama isteği ya da tam olarak dışkılama ihtiyacını giderememe hissi.)
d- Dışkı ile birlikte mukus ( sümüksü sıvı) gelmesi.
3- Aşırı bir gaz hissi ya da karında gerginlik hissinin olması.
Rahatsızlık fazla miktarda işgünü kayıplarına yol açmaktadır.Hastalarda ayrıca baş, sırt, kas, alt karın ağrıları ve boğazda yanma, cilt döküntüleri, aşırı adet sancıları, çarpıntılar,derin nefes alıp verme, kaygılar, sersemlik hissi, idrar yaparken sancı, halsizlik, terleme, yineleyen idrar yapma ihtiyacı ,avuç terlemeleri hissedebilmektedirler.
Rahatsızlıkta bağırsağın hareket sistemine ait işlev bozukluğu on planda düşünülmektedir. Bu durumda normalde dakikada 6 olan bağırsak ritmi 3 e inmiştir.
Vakaların yarısından çoğunda çevresel stres etkenlerinin mide- bağırsak belirtilerini tetiklediği bildirilmiştir.
Bu stres etkenlerinin de erkeklerde mesleki ; kadınlarda ailesel kökenli olduğu belirlenmiştir. Bu kişilerde küçük yasta anne-baba kaybı, cinsel-fiziksel taciz gibi travma tik olaylara daha çok rastlanmıştır. Bu kişilere verilen değerlendirme ölçeklerine göre depresyon, kaygı, kisilerarasi duyarlılık, somatizasyon ve düşmanlık puanları yüksek çıkmış, başka bir ölçekte de histeri, hipokondriazis ve depresyon puanları yüksek çıkmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre rahatsızlıktan etkilenen bireylerin % 22 sinde hayatları boyunca bir duygu-durum bozukluğuna (depresif bozukluklar , mani gibi) rastlanmıştır. Hastalığın aktif döneminde % 15 oranında majör depresyon saptanmıştır.
Rahatsızlığın seyri:
5-8 yıl sure aralığı ile yapılan bir değerlendirmede hastaların % 85 inin kısa surede belirgin olarak daha iyileştiği, % 67 sinin ise uzun bir sure şikayetsiz kaldığı gösterilmiştir. Tedavide iyi gidisi gösteren işaretler arasında erkek cinsiyet, hastalığın başlangıç suresinin çok uzun olmaması, kabızlığın önde gelen yakınma olması, şikayetlerin ani bir mide-bağırsak düzensizliği ile başlaması sayılabilir.
Tedavi:
Bu rahatsızlıkta psikiyatrik sorunların da ( depresif bozukluklar gibi) daha fazla görülmesi nedeniyle uygulanan tedaviler sadece duygusal duruma değil, sindirim yakınmalarına da olumlu etki yapmaktadır. Gevşeme eğitiminin verilmesi ve bilişsel tedaviler ile genel gerilim düzeyinin azaltılması da sindirim sistemine ait yakınmaların tedavisine yardımcı olmaktadır. Stresle uygun bahsetme yollarının sağlanması ana hedeflerdendir.
b- Pektik ülser:
Mide ve on iki parmak bağırsağının besinlerle temas eden, iç yüzlerinde meydana gelen harabiyetlerdir. Bu zedelenmelerin boyutları genellikle 1 cm .den ufaktır.
Rahatsızlığın sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu kesimlerde daha çok gözlendiği saptanmıştır. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla ve kentsel yerleşim alanlarında daha çok görüldüğü gözlenmiştir. Orta yas üzerinde (45 yas sonrası) daha çok görülmektedir.
Oluş sebepleri:
Mide asidi ve sindirim enzimlerinin zararlı etkilerinden, mide duvarının korunmasını sağlayan sistemin bozulması, bikarbonat ve mu kus denen koruyucu sıvıların azalması veya ölen mide iç yüzeyi hücrelerinin sürekli yenilenmesine dayanan sistemin yetersiz çalışması gibi vücudun kendine ait sebepler rahatsızlığa yol açan etkenlerdir. Olaydan sorumlu diş etkenler arasında ise Helicobacter pylori denen bir mikroorganizma, ayrıca çeşitli ağrı kesici-romatizma ilaçları gibi mideye zararlı ilaçlar, büyük yanıklar ve stres on planda gelmektedir.
Mide ülserinde midenin salgıladığı asit miktarı normalden az iken; on iki parmak bağırsağı ülserlerinde asit üretimi artmıştır.
Stresli hayat koşulları ile peptik ülser arasında yakın ilişki saptanmıştır. Bu durum hem hastalığın erken , hem tekrarlayarak uzamış evrelerinde ve karin boşluğuna yırtılıp açılma hallerinde görülmektedir. Savaşlar ve çatışmalar esnasında askerlerde yoğunluk kazanmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre stresler ile mide asit salgılanması ve mide hareketleri artmakta,bikarbonat salgısı ise azalmakta, hastalığa zemin hazırlamaktadır. Kişinin hedeflerini gerçekleştirmek konusunda uzun sureli olarak yasadığı hayal kırıklıkları yine de ülser başlangıcı ve tekrarlamasında etkili olduğu görülmüştür.
Peptik ülser yakınmaları:
Karin bölgesinde yanma seklinde keskin ağrı, genellikle yemeklerden 1-3 saat sonra başlamaktadır. Ağrı besin ya da antiasit denilen ilaçlarla azalmaktadır. Bu yakınmalar nedeniyle uykusuzluk , zayıflama, bulantı, hazımsızlık, şişkinlik görülebilmektedir. Bazen kanama görülebilmekte, bu dışkıda belirlenebilmekte, ileri dönemlerde kansızlığa yol açabilmektedir. Teşhis endoskopi ve rontgen tahlilleri ile konabilmektedir. Tedavi edilmeyen vakalarda mide- oniki parmak bağırsağı delinmeleri oluşup, acil cerrahi girişim gerekmekte, bu evrede de ameliyat edilmezse peritonit (karin zari iltihabi) ile olum görülebilmektedir.
Tedavi:
Mide ic yuzune zararli etkenlerin kesilmesi ( ağrı kesici-romatizma ilaçları,sigara gibi) ,psikososyal sorunlarin giderilmesi, varsa baska vucutsal hastaliklarin tedavisi ve H. pylori adli mikroorganizmaya karsı tedavi uygulanmaktadır.Psikoterapi ile hastanın kendini, çevresini ve hayatı algılayışı olumlu bir yöne çevrilmekte, streslere karsı savunmaları güçlendirilmekte ve dengeli ortamı oluşturulması hedeflenmektedir.
c- İltihabı bağırsak hastalıkları:
Bu gruba Crohn hastalığı ve ulseratif kolit girmektedir. Amerika'da yapılan araştırmalara göre Crohn hastalığı yüz bin kişide 3-7; ulseratif kolit ise yüz bin kişide 3-15 arasında görülmektedir. Rahatsızlıklar kadınlarda ve genç erişkinlerde daha çok görülmektedir.
Crohn hastalığı ağızdan anüse dek sindirim sisteminin herhangi bir bölümünü tutabilmekte , iç yüzeyde ülserler, diş yüzeyden Apseler , delinmeler, diğer organlara yapışmalar yapabilmektedir. Ulserztif kolit ise başlıca bağırsağın iç yüzeyinde görülmektedir. Her iki rahatsızlık ta da ishal, karnin sağ alt kısmında kramp seklinde ağrı, kilo kaybı ile seyretmektedir. Ulseratif kolitte makattan kanama görülebilmektedir.
Hastaların % 10 kadarında ayrıca bağırsak dişi organlarda da belirtiler ( ateş, kansızlık, eklem sertlikleri- arterit,karaciğer hastalıkları, deride iltihabı döküntüler) gelişebilmektedir.Ulseratif kolitlilerde ileri donemde bağırsak kanseri gelişebilmektedir.
Hastaların daha çok obsesif- kompulsif , bağımlı, narsistik tipte kişilik yapıları vardır. Kişiler duygusal acıdan olgun olmayıp.ayrılmalara çok duyarlı ve belirgin bağımlılık gereksinimleri olan , sürekli çevreden istekleri olan,çevrelerinden gelen mesajları reddedilme olarak algılayıp, duyarlılık gösteren kişilerdir. Bu kişilerdeki önemli ayrılıklar hastalığın şiddetini arttırabilir.
Hastalıkta depresyon ve kaygı artmıştır.Bu artış hastalığın şiddeti ile doğru orantılı olarak artmaktadır.
Hastaların 2/3 ünde en az bir kez operasyon gerekmektedir.Ulseratif kolitlilerin 1/5 inde tüm kalın bağırsağın çıkarılması ameliyatına gidildiği gözlenmiştir.
Tedavi:
Hastada gerekli cerrahi girişimlerin yapılması, damardan beslenme, iltihabı durumla mücadele için uygun ilaç tedavileri yanında psikiyatrik tedavi ( gelişebilecek depresyon , psikoz ve su-yüz denge bozuklukları nedeniyle delirium denen durum nedeniyle) uygulamak gerekmektedir.