Psikosomatik Halitozis Nedir?
Halitozis (ağız kokusu) ağızdan nefes yoluyla çıkan kötü koku durumu olarak tanımlanmaktadır ve sıklıkla, volatil sülfür bileşiklerinin oluşumuna yol açan oral kavitedeki mikrobiyal putrefaksiyon sonucu oluştuğu bilinmektedir. Halitozisin prevalansı %50 gibi yüksek bir oranda rapor edilmektedir. Halitozis genel olarak kötü oral hijyen veya oral kavitedeki bir hastalığa bağlı olsa da teşhis ve tedavi gerektiren ciddi bir sistemik hastalığa da bağlı olabilir. Tedavi altta yatan sebebe yönelik olmalıdır. Tedavi için gerçek halitozis ve psikolojik halitozisli hastaların ayrımını yapmak önemlidir.
Psikosomatik Halitozis
Klinik olarak halitozisten şikayetçi olan bazı hastalarda gerçekten ağız kokusu varken diğerlerinde hemen hemen hiç koku yoktur. Oho ve ark.[1] halitozisten şikayetçi hastaların gerçek ağız kokusu seviyesi ve psikolojik durumları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Hastaların halitozis derecesi ve psikolojik durumları değerlendirildi. Sonuçlar düşük derece halitozisi olan hastaların daha güçlü psikopatolojik profile sahip olduklarını gösterdi. Ciddi olarak halitozis tasavvur eden hastaların bazıları depresif olabilir ve bunların bazıları kötü koku çıkardıkları şeklinde bir psikoloji içindedirler. Yazarlar halitozis şikayetiyle gelen hastaların yarıdan fazlasının normal veya çok hafif ağız kokusuna sahip olduğunu; psikolojik durumun, halitozise sahip hastaların semptomları ile yakından ilişkili olduğunu ifade etmişlerdir. Ben-Aryeh ve ark. da halitozis şikayetiyle başvuran hastalarının; organoleptik metodla %43ünde, sülfit monitörü(Halimeter) ile %39unda halitozis bulamadılar.[2] Ancak genel halitozis tedavilerinin, çok hassas ve kendi hayallerindeki ağız kokularına karşı diğer insanların davranışları ile ilgili kuruntuları olan hastalarda başarısız olduğu görülmüştür. Psikosomatik halitozisli hastalar arasında 2 alt grup rapor edilmiştir:
(1) Tespit edilebilen ağız kokusu olmayan hayali halitozisli hastalar (2) ağız kokusu çeken psikosomatik eğilimleri olan hastalar. İlk gruptaki hastalar kendilerinde kötü ağız kokusu olmadığı gerçeğine ikinci gruptaki hastalar ağız kokularının tedavi ile azalacağına veya ortadan kaldırılacağına inanmazlar. Bu hastalar diğer insanların burnunu kapamak veya yüzünü çevirmek gibi davranışlarını nefeslerinin kötü koktuğunun delili olarak yorumlarlar. Psikosomatik durumlara sosyal fobi (insanlar arasında bulunma korkusu) gibi faktörler yol açtığından dolayı hasta psikoloji uzmanından fayda görebilir.[3]
Gerçek ağız kokusu olsun veya olmasın bir hastada bu duruma eşlik eden psikolojik durum varsa hasta psikosomatik halitozise sahip olarak değerlendirilmelidir. 1993te Rosenberg ve Leib psikosomatik halitozisi halitofobi olarak adlandırmıştır. Psikosomatik halitozis vakalarının sayısı son yirmi yılda dramatik olarak artmıştır. Sadece hayali halitozisi olan değil pek çok hastanın ağız kokularıyla alakalı olarak anksiyeteye sahip oldukları düşünülmektedir. Hasta ve hekim arasında iyi bir iletişim kurulabilirse hastanın ağız kokusuyla alakalı anksiyetesi ve diğer insanların davranışlarıyla ilgili korkusu azalabilecek ve kokuya yönelik yapılan basit tedavi metodlarıyla rahatlayabilecektir. Bu iyi kurulmuş ilişki hastanın psikolojik danışmayı kabulüne de yardım edecektir. [4]
Genel Kaynakça
Dr. Dt. H. Hüseyin KÖŞGER & Yrd. Doç. Dr. Hasan YELER
Makalenin Devamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz...
http://eskidergi.cumhuriyet.edu.tr/makale/855.pdf
Ayrıntılı Kaynakça
[1] Oho T, Yoshida Y, Shimazaki Y, Yamashita Y, Koga T : Psychological condition of patients complaining of halitosis. J Dentistry, 29:31-33, 2001
[2] Ben-Aryeh H, Horowitz G, Nir D, Laufer D: Halitosis: An interdisciplinary approach. Am J Otolaryngol, 19(1):8-11, 1998
[3] Yaegaki K, Coil JM: Clinical dilemmas posed by patients with psychosomatic halitosis. Quintessence Int, 30(5): 328-333, 1999
[4] Yaegaki K, Coil JM: Clinical dilemmas posed by patients with psychosomatic halitosis. Quintessence Int, 30(5): 328-333, 1999