Doç. Dr. Hasan SELÇUK / (YDÜ Öğretim Üyesi)
Yaşam doyumu ilk kez 1961 yılında Neugarten tarafından ortaya atılmıştır. Yaşam doyumu kavramını tanımlamadan, öncelikle yaşamı tanımlamaya çalışmalıyız. Yaşam kişinin işte ve iş dışında geçirdiği zamanın tamamıdır. Kişi için işin ne olduğunu tanımlamaya gerek yok, çünkü günün belli bir zamanının (örneğin 8 saat) geçirdiği ve belli bir ücret için kendisinden istenen şeyleri yaptığı ortamdır. Kişinin İş dışını ise ikiye ayırmakta fayda vardır: boş zaman ve diğer iş dışı zaman. Boş zaman kişinin sadece kendisi için ve kendi sevdiği şeyleri yapmak için ayırabildiği zamandır. Kişi genellikle iş dışı zamanının tamamını boş zaman şeklinde geçiremez. Karısı için, çocukları için, arkadaşları için bir şeyler yapmak zorunda kalır, fatura öder, evde tamirat yapar v.b. Böylece diğer iş dışı zaman da evlilik ve toplumsal uyum için ayrılan zaman olarak tanımlanabilir.
( Dikmen,1995).
Doyum ise, insanların beklentilerinin, gereksinimlerinin, istek ve arzularının karşılanması veya organizmada açlık, susuzluk cinsellik vb. gibi temel biyolojik ihtiyaçların ya da merak, sevgi, yakınlık, başarı vb. gibi ruhsal ihtiyaçların giderilmesi sonucu denge durumunun yeniden kurulması olarak tanımlanmaktadır. Yaşam doyumu bir bireyin kendi belirlediği kriterlere uygun bir biçimde bireyin tüm yaşamını pozitif değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle yaşam doyumu, insanların beklentileriyle gerçek durumlarını kıyaslamasıyla ortaya çıkan bir sonucu ifade eder. Yaşam doyumu bireylerin yaşamlarını ve yaşamlarının her boyutunu içerir. Yaşam doyumu, bireylerin belirli bir duruma, belirli bir sürece ilişkin doyumlarını değil, genel anlamda tüm yaşantılarının doyumu anlamına gelmektedir. Yaşam doyumu ile yaş, cinsiyet, çalışma ve iş koşulları, eğitim seviyesi, din, ırk gelir düzeyi, evlilik ve aile yaşamı, toplumsal yaşam, kişilik özellikleri, biyolojik etkenlerle ilişkilidir (Dilmaç, Ekşi.2001).
Yukarıda tanımlandığı şekliyle çok açık ve basit gibi görünen yaşam doyumu aslında bu kadar açık değildir. Metodolojiye bakıldığında, yaşam doyumunun tanımlanmasına ve bu tanımların sınanmasına yönelik birçok güçlükle karşılaşıldığı görülür. Örneğin 1974 yılında ve 1976 yılında yapılan iki ayrı çalışmayla yaşam doyumuna ait olduğu varsayılan 800 ayrı öğe sınanmış, ilk aşamada bu öğeler ancak 100!e indirgenebilmiş, ikincisinde ise 30 öğeye indirgenmiştir. 30 ayrı öğeyi ölçen ve değerlendiren bir ölçeğin ne kadar zor olacağı açıktır. Bir başka çalışmada ise 6500 öğe sınanmış ve 15 temel öğeye indirgenebilmiştir. Bu öğeler;
1)Araçsal rahatlık,
2) Sağlık ve kişisel güven,
3) Ana, baba, kardeşler ve diğer akrabalarla ilişkiler,
4) Bir çocuğa sahip olma ve onu büyütme,
5) Karı koca ilişkisinde yakınlık,
6) Yakın arkadaşlara sahip olma,
7) Başkalarına yardım etme ve başkalarını gözetme,
8) Devletin yerel ve ulusal etkinlikleriyle, halk etkinliklerine katılma.
9) Öğreniyor olma,
10) Kendini anlayabilme,
11) Bir işte çalışıyor olma,
12) Kendini tanımlayabilme,
13) Toplumsallaşma,
14) Kitap okuma, müzik dinleme, sinema maç v.b. seyretme
15)Eğlenceli etkinliklere katılma
Görüldüğü gibi yaşam doyumunu çeşitli ölçekler yardımıyla tanımlamak çok güçtür, çünkü yaşam zaten her şeyi kapsayacak kadar geniştir. Bu karışıklıktan kurtulmak için, yaşam doyumunun bütüncül (global) yaşam doyumu soruları yardımıyla ölçülmesi tercih edilmektedir. Bununla birlikte birçok araştırma örneğin, evli olup olmama, kendine güven, denetim alanı, yaş, cinsiyet, sağlık gibi değişkenlerin yaşam doyumuna etkilerini inceleyerek yaşam doyumunun öğe yapısını tanımlamayı hedeflemektedir. ( Dikmen,1995).
Yaşam doyumu bir bireyin kendi belirlediği kriterlere uygun bir biçimde bireyin tüm yaşamını pozitif değerlendirmesi olarak ta tanımlanmaktadır. Yaşam doyumu ile ilgili yapılan çalışmalar cinsiyetin, ırkın ve gelir durumunun yaşam doyumunu ve mutluluğu yordamlamada hemen hemen hiçbir etkiye sahip olmadığını, psikolojik değişkenlerin örneğin, kişisel eğilimlerin, yakın ilişkilerin ve kültürün yaşam doyumunu açıklamada daha fazla etkiye sahip olduğunu göstermektedir.(Çeçen,2008).
Yaşamın bir anlamı ve doğrultusu olduğu kanaatini paylaşan bireylerin, optimal düzeyde yaşam doyumu olan bireyler oldukları sıkça dile getirilmektedir. Çok basit ve net bir şekilde tanımlanan yaşam doyumu, gerçekte bu denli kolay anlaşılır bir kavram olarak gözükmemektedir. Bunun sebebi de yaşamın akıp giden bir süreç olması ve bireylerin farklı beklenti, ihtiyaç ve önceliklerinin olması da tanımlama kısıtlığını açıklar niteliktedir. (Keser,2005).
Bireylerin yaşam doyumunu etkileyen unsurlar şu şekilde sıralanmaktadır;
Günlük yaşamdan mutluluk duymak,
Yaşamı anlamlı bulmak,
Amaçlara ulaşma konusunda uyum,
Pozitif bireysel kimlik,
Fiziksel olarak bireyin kendisini iyi hissetmesi,
Ekonomik güvenlik ve sosyal ilişkiler.
Yaşam doyumu kavramını iş yaşamından bağımsız ele almak mümkün olmayacaktır. Çünkü yaşam doyumunda etkili olan faktörlerin başında bireyin genel yaşamında oldukça önemli yer tutan iş yaşamı gelmektedir. Bu bağlamda iş yaşamından elde edilen doyum ile yaşam doyumu arasında bir etkileşim olduğu yerleşmiş bir kanıdır. Bu ilişki ilk kez Braysfield, Wells ve Strate tarafından araştırılmıştır. Yaklaşık olarak 30 yıllık bir süreyi kapsayan süreçte pek çok araştırma, iş doyumunun, bireyin genel yaşamına, yaşamındaki tutum ve davranışlara ve nihayet yaşam doyumuna yönelik bir etkisinin olduğuna işaret etmektedir. Araştırma sonuçlarında, işten alınan tatminin ya da işten kazanılan tecrübelerin, bireyin çalışma dışı yaşamını, diğer bir ifade ile yaşamın bütününü olumlu etkilediği sonucu çıkmaktadır. Bireyin iş dışı başarılarının da, işteki başarıları üzerine etkisinin büyük olduğu düşünülmektedir. Bu bakımdan Quchi ve Price, Japon yönetiminin başarısını çalışanların özel yaşamına verilen öneme bağlamaktadır. Diğer yandan, çalışma yaşamındaki doyumsuzluk, mutsuzluk, hayal kırıklığı ve isteksizlik halleri, bireyin genel yaşamına etki ederken; bireyin yaşamdan da doyum almamaya başlamasına neden olabilmektedir. Bu durum bireyin çevresini, ailesini ve arkadaşlık ilişkilerini de olumsuz etkileyerek, fiziksel ve ruhsal sağlığını bozabilmektedir. Sonuçta, kişinin mutluluğu tüm yaşam alanlarını içeren bir olaydır. Buna göre, çalışanlar genel olarak doyuma ulaşmış, ya da yaşamın bütünü içinde doyuma ulaşmamış olacaktır. Böylelikle, işten sağlanan doyumu, yaşam alanlarının tümünü içeren, yaşam doyumundan ayırmak mümkün değildir.( Keser,2005)
Pew Foundation ve World Value Survey gibi kuruluşlar pek çok ülkede yaşam doyumu ile ilgili verileri izlemekte ve sosyal politikaların oluşturulmasında bu verilerden faydalanılmaktadır. Elde edilen veriler incelendiğinde, bu verilerin genellikle refah düzeyi yüksek gelişmiş toplumları içerdiği dikkati çekmektedir. Afrika ülkeleri ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki yaşam doyumu ile ilgili yeterli veri yoktur.(Gündoğar, Gül, Demirci, Uskun,2007)
Yaşam Doyum Ölçeği
(The Satisfaction With Life) yaşam doyumunu tespit etmek amacıyla Diener ve arkadaşları Emmons, Larsen ve Griffin (1985) tarafından geliştirilmiştir. Bu ölçek "yaşamım birçok yönüyle ideallerime yakın, yaşam koşullarım çok iyi, yaşamımdan hoşnudum, şu ana kadar istediğim şeyleri elde edebildim ve yeniden dünyaya gelseydim yaşamımdan hemen hemen hiçbir şeyi değiştirmezdim" ifadelerini içeren 5 maddeden oluşmaktadır. Bu ifadeleri cevaplayana uygunluk derecesini belirlemek amacıyla 1'den 7'ye kadar seçenekler sunulmuştur. Ölçekler arasında en çok kullanılan bir değerlendirme aracı olup, iç tutarlık katsayıları 80 ile 89 arasında değişmektedir. Yaşam doyumu ölçeğinden alınabilecek en yüksek puan 35, en düşük puan ise 5'tir.
İnsanların genel olarak yaşamlarından ne kadar memnun olduğunu değerlendirmektedir. Ölçek, finansal durum, sağlık veya başarı gibi belli yaşam alanları için memnuniyet ölçmemekte ancak tüm bu alanları genel olarak düşünüp, yaşam alanlarını kendi istedikleri şekilde sıralandırıp cevap vermelerini sağlamaktadır.(Güler, Emeç,2006).
Ölçekten alınan puanın düşük olması yaşam doyumunun düşük olduğunun göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bireyin yüksek puan alması da yüksek yaşam doyum düzeyi olarak kabul edilir. Ölçeğin Türkçeye uyarlaması Köker (1991) tarafından yapılmıştır. Ölçeğin geçerlilik ve güvenilirliği Sultan Çamur Karataş tarafından 1988 de yapılmıştır.(Yılmaz, Sayıl, 1996)
Sonuç olarak, yaşamın bütününü kapsayan yaşam doyumu kişinin nasıl bir ruh sağlığı içerisinde olduğunu gösteren önemli bir göstergedir. Yaşamda meydana gelecek çeşitli engellenmeler, zorlanmalar, çatışmalar ve ani olumsuz değişimler yaşam doyum düzeyinin düşmesine neden olabilir. Bilgi ve beceri kazanımının hızlandırılması için eğitimin kalitesinin arttırılması, iletişim, stresle başa çıkma ve yönetme becerileri açısından özel eğitim verilmesi, spor, düzenli egzersiz gibi etkinliklere olanak yaratılması kişinin kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olacaktır. Böylece kişinin yaşam doyumu yüksek olacaktır.
Kıbrıs Gazetesi