Psikoloji Kültürü

Dr. Recai Yahyaoğlu

Psikoloji kültürü; kültürel psikolojiden farklı bir kavramdır. Direkt psikolojiyi ilgilendirir ve psikolojinin her yönüne ışık tutmaya çalışır. Zira psikoloji; bireysel, toplumsal ve diğer bakımlardan çok geniş bir perspektifle insan zihnini/davranışlarını ilgilendiren ve dünya içinde olan olmayan her şeye dair bir açılım sunma gayreti taşır. Kültür kavramı bu bağlamda son derece önemlidir ve tek başına psikolojinin diğer disiplinlerle etkileşimini olağanüstü bir karmaşayla birlikte ortaya koyar…

“Sosyal bilimciler, son otuz yıldır kültür kavramını tanımlamaya çalışmakla birlikte, ortak bir tanıma ulaşamamışlardır. Dictionary of History’de kültürle ilgili 164 tanımın olduğu belirtilmektedir” (Özmen, 2004; Çam ve Bilge, 2007).

“Herstkovits kültürü, “insanın yaptığı her şeyin toplamı” olarak tanımlarken, Geertz “bir toplumun üyelerince paylaşılanların tümüdür” demektedir. Hall ise, “kültür iletişimdir ve iletişim kültürdür” diyerek iki kavramı birbirine denk tutmaktadır. Etnografik anlamda kültür; terapi araçları kutusundaki herhangi bir aletten farklı bir işlev görerek iyileşmenin neyle ilgili olduğuna ilişkin farklı bir çerçeve sağlar” (Güleç, 1995; Cüceloğlu, 2002; Çam ve Bilge, 2007).

(…) “Kültür, insanların dünyaya bakış açısını, olayları ve bireyleri algılama biçimlerini belirlemektedir ve aynı topluluğa ait bireylerce paylaşılan, bir nesilden diğerine geçen tutum, davranış, değerlendirme, inanç ve yaşam biçimlerini yorumlamayı sağlayan bir olgu olarak tanımlanabilir” (Sabuncuoğlu, 1998).

“ Psikolojik kültüre içkin olan sağduyu kendimiz hakkında en derinden ‘bildiğimiz’ ve sorgulanamaz şekilde doğru olduğuna inandığımız her şeyi kapsar. Oysa bütün bunlar tam da bu yüzden yanıltıcı olabilir ve kendimiz ve ötekilere dair ideolojik temsillerle kaplanmış olan bu kültür görünürde kendi spontan psikolojimizi yapılandırır.

İdeoloji sadece hemen kabul edilecek veya kolayca reddedilebilecek bir düşünce sunduğu için değil tam da sağduyuyu doyurduğu için işe yarar. Toplumsal cinsiyet farklılıkları, ırkçı özellikler ve kendi bedenimiz ve öteki insanların cinsellikleri hakkında duyulan kaygı meselelerinin her biri, dışlama, patoloji ve iktidar kalıplarını yeniden üretmek üzere psikolojimizi haberdar eder ve her biri, bize ve bizim aracılığımızla, sağduyu tarafından taşınır.

Öyleyse psikolojinin bir disiplin olarak nasıl sağduyunun içine işlediğini, disiplin içinde sıkıştırılmış biçimde var olarak zihin, davranış ve insan doğası hakkındaki ideolojik varsayımların nasıl kültürü delik deşik ettiğini ve insanların gündelik yaşantılarında kendilerini nasıl düşündüğünü ve önlerine çıkan sorunlarla nasıl mücadele ettiklerini aydınlatmak zorundayız.

Bugün çağdaş kültürde psikoloji uzmanları ve kurumlarının iktidarı, sağduyunun ona sağladığı en zorlama ideolojik meşruiyeti bile aşmış durumdadır. Bu nedenle de bazen psikolojinin disipliner tarafı daha görünür hale gelmektedir. Tehdit ve istismar, psikolojik bilginin acı meyvelerinin uç örneklerinde ortaya çıkıyor olabilir. Ancak disiplinin sunduğu gündelik tatlara karşı da dikkatli olmak zorundayız. Dolayısıyla eleştirel psikoloji (…) gündelik yaşantıdaki gözetim ve öz-denetim biçimlerinin ve psikoloji kültürünün, akademik ve profesyonel pratiklerin sınırlarının dışında da nasıl bir işlerlik kazandığının incelenmesidir.

Burada eleştirel psikologların odaklandığı mesele, iktidarın insanları nasıl ezen-ezilen ilişkileri ve kurumları içine soktuğu ve temelden itibaren aktif olarak ‘alternatif’ pratikler ürettiklerini sanırken, kendilerini nasıl salt yukarıdan aşağı aktığını düşündükleri bir iktidar ilişkisine daha da dolanmış bir biçimde buldukları ile ilgilidir” (Foucault, 1980; Parker Ian, 1998).

Psikoloji kültürü; bilimsel kabızlıktan kurtularak her şeye dair usturuplu bir görüş ortaya koymakla birlikte kimi zaman akademik, kimi zaman bireysel çıkarımlarla tam bir özgürlük içinde düşüncelerini, eleştirilerini yapma iktidarına sahip olabilmektir… İktidar öncelikle bireysel başlar… Bireysel iktidarların olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde zulümler hüküm sürerler…

İnsan zulme karşı dururken ruhunu ve bedenini dimdik ortaya koyarak doğruları ifade etmelidir. Sadece eleştirmek yetmez. Eleştirmenin yanında doğruları ‘yandaş olmanın basitliği ve iğretiliğinden sıyrılarak’ alkışlama ve tebrik etme gücüne sahip olmalıdır. Yoksa sadece kuru kuruya eleştiriyor olmakla; ideolojinin önyargılarla kalınca örülmüş duvarlarına tosladığımızı gösteririz... Asıl mesele zihniyetlerdir… Kişisel ya da bireysel eleştiriden ziyade zihniyetlerin eleştirilmesi elde edilecek sonucu güçlendirir…

(…) “Zihniyet dışımızdaki gerçekliği anlamlandırmak üzere, doğal adaptasyon süreci içerisinde geliştirdiğimiz, kendi içinde bütünlüğü ve tutarlılığı olan, sınamaya konu olmayacak bir dizi kabullerden oluşan bir zihinsel zemindir. Dolayısıyla zihniyete ilişkin birkaç söz hemen söylenebilir: Birincisi, ister kişi ister grup düzeyinde ele alalım, insanın temel meselesi kendi hayatını ve ölümlülüğünü de kapsayacak şekilde dışındaki gerçekliği anlamlandırmaktır ve bu nedenle zihniyet ile epistemoloji arasında doğrudan bir ilinti bulunur. İkincisi, insan bu anlamlandırmayı henüz doğduğu andan itibaren ve hayatı boyunca sürekli olarak yaparken, aslında farklı anlamlandırma yaklaşımları olduğunu öğrenir ve bunlardan bazılarını içgüdüsel olarak benimser. Dolayısıyla zihniyet bu adaptasyon mekanizmasını irdeleyen sosyopsikoloji ile de yakından ilintilidir... Üçüncüsü, söz konusu kabuller bilim 'öncesi' bir alana aittir ve nesnel bir biçimde sınanarak 'doğru' zihniyetin bulunmasına uygun bir alan oluşturmaz.

Zihniyet dünyasını anlamak bu nedenle epistemoloji ile sosyopsikolojiyi yan yana getirmeyi gerektirir. Epistemoloji, basit olarak dış gerçekliği 'nasıl' anladığımız sorusuna verilen cevabı arar. Bu soru ontolojik bir kabulü de zaman içinde içermiş ve zihniyet analizi açısından üç temel soru üretmiştir: 1) Gerçekliğin özü nedir? 2) Bu gerçeklik bizim zihnimiz tarafından nasıl 'yakalanır'? 3) Zihnimizin algıladığı gerçeklik dışımızdaki asıl gerçekliğin ne kadarıdır?

Görüldüğü üzere bunlara bilimsel yanıtlar vermek söz konusu olamaz, çünkü kendi yetersiz zihnimizin dışına çıkarak güvenilir tespitler yapma şansımız yoktur. Herkes farkında olsa da olmasa da bu üç soruya bir cevap verir ve o cevaplardan hareketle de belirli bir zihniyete yakınlaşır. Bu soruları hiç düşünmemiş olanlar bile, belirli bir kültürün içinde yetiştikleri ölçüde, o kültürün dayandığı zihniyete uygun cevaplara kendiliğinden sahiptirler ve bu cevapları genellikle sorgulamadan 'doğru' olarak içselleştirirler” (Mahçupyan, 2012).

“'Kültür'ü en geniş şekliyle söz konusu öznelliğin hayata yansıması olarak tanımlamak mümkün gözüküyor” (Mahçupyan, 2012). Psikoloji kültürü; kültürün bu tanımıyla bir ve bütün olarak kendi öznelliğini insan zihninde yeniden yenileyerek ve sürekli güncelleyip geliştirerek daha ileriye götürme gayreti içinde olmalıdır. Öznellik orijinal yaklaşımı ve orijinal yaklaşım çoğu zaman standartların ötesini gösterir… Standart dışı düşünce ve eylem herkese iyi, hoş, güzel görünmek zorunda değildir… Gelecek çağın psikoloji kültürü; bu gerçeği bilerek sınırlara takılmadan ama sınırların da farkına vararak korkusuz olma becerisine sahip olmaktır…

 

KAYNAKLAR:

1-Cüceloğlu D. Yeniden İnsan İnsana. Yirmi yedinci baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2002, s.244-250.

2-Güleç C. Toplum ruh sağlığı açısından psikiyatrik epidemiyoloji. M Bertan, C Güleç (eds.), Halk Sağlığı Temel Bilgiler, Ankara, Güneş Kitabevi, 1995, s.442-453

3-Zeyyat Sabuncuoğlu, Melek Tüz, Örgütsel Psikoloji, 3.Baskı, Yayın No: 464, ALFA Yayınları, Bursa, 1998, ss. 23-26

4-http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1340064&title=zihniyet-1-2, Mahçupyan Etyen, 2 ve 5 Eylül.2012 Tarihli Zaman Gazetesi

5-Foucault, M. (1980) Power/Knowledge. Sussex: Harvester Press.

6-Parker, I. (Yay. Hazırlayan) (1998) Social Constructionism, Discourse and Realism. Londra: Sage.

Ian Parker tarafından yazılan makalenin orijinal başlığı: Critical Psychology, Critical Links aslında ikili bir

anlam taşıyor. “Critical links” hem eleştirel, hem de kritik bağlantıları ifade ediyor. Yazının içeriğiyle daha ilgili

olduğunu düşünerek, çevirinin başlığında “eleştirel bağlantılar” ifadesini kullandık. Bu metnin orjinali Annual

Review of Critical Psychology dergisinin ilk cildinde (s. 3-18) yayınlandı (Editör, Sertan Batur). Mart, 2008 Eleştirel Psikoloji Bülteni Sayı: 1 Çeviren: Evrem Tilki

7-Özmen D. Sağlık İnanç Modeli Yaklaşımı İle Servikal Kanserin Erken Tanısına İlişkin Tutumlara Yönelik Ölçek Çalışması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir, 2004.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.