Psikolog Adayları Bu Yazıyı Mutlaka Okumalı!

Emel Gülcan, Tempo Online Sitesinde, Türkiye'de Ruh Sağlığı yasasının olmayışını ve yasa çıktığında psikoloji mezun ve adaylarını bekleyen süreci değerlendirdi.

Türkiye’de psikologluk diye bir meslek tanımı resmen yok. Bunu biliyor muydunuz? Sağlık Bakanlığı, psikologların meslek yasası olmadığı için, 1928’de çıkmış bir yasayı esas alıyor. Bu yüzden valiliklere, danışma merkezlerinin kapatılması yönünde genelge gidiyor. Oysa ABD Psikologlar Birliği, psikolojinin meslek tanımını yapmakla kalmamış, 56 alt alanı olduğunu da çoktan belirlemiş. Psikolog olmak isteyen gençler, bu yazıyı mutlaka okumalı. Yeni düzenlemelerle, karşımıza epey farklı bir tablo çıkacak gibi.

Emel Gülcan, Tempo Online Sitesinde, "Aklımızı Kim Yönetecek? başlıklı yazısında Türkiye'de Ruh Sağlığı yasasının olmayışını ve yasa çıktığında psikoloji mezun ve adaylarını bekleyen süreci değerlendirdi. Sağlık Bakanlığının tavrından, Türkiye Psikiyatri Derneği'ne, yurtdışındaki uygulamalardan, Türkiye'de ki pratiği bir çok noktada çarpıcı tespitlerde bulundu ve önemli değerlendirmeler yaptı. İşte ayrıntılar:


Emel Gülcan
egulcan@doganburda.com


Eskiden psikoloğa danışmak, halk arasında ciddi bir sorunun varlığına işaret gibi görünürdü. Sonra durum değişti, psikologların daha çok danışma hizmeti verdiği, psikiyatrların alanına girmedikleri anlayışı toplumda yaygınlaşmaya başladı. Böylece günümüzün modern insanı, üzerindeki psikolojik baskı arttıkça, psikologların kapısını rahatlıkla çalar oldu. Sağlık sektöründe çalışan Seher Eylem Kaya onlardan biri. Bir yakınını kaybedince, sekiz ay boyunca danışma merkezine gitti, haftada bir kez psikologla görüştü. “2010’da kendim için aldığım en doğru karardı. Hayatımda ciddi bir kapı açtı” diyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün.  

Peki psikologlar, kendimizi daha iyi hissetmemize yardımcı oluyorsa, psikiyatrlar neden tepkili? Onlar kısaca, bazı psikologların kendi alanlarına girdiğini, yani tıbbi tedavi yapmaya kalkıştığını savunuyor. Haklılık payları var. Çünkü, üniversitede psikoloji okumasına karşın, psikoterapi becerisine sahip olmayan, deneyimsiz danışmanlar kendilerine gelenleri yanlış yönlendirebiliyor. Bu da ruh sağlığı açısından büyük bir tehdit. Türkiye Psikiyatri Derneği, 25 Aralık 2009’da danışmanlık merkezlerinde hasta bakıldığı gerekçesiyle, Sağlık Bakanlığı’na dilekçe verdi. Bakanlık da, bu dilekçeden yola çıkarak 26 Nisan 2010’da bir genelge yayımladı. Şimdiki cümleyi okurken dikkatli olun! Genelgede, 1928 tarihli ‘Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair 1219 Sayılı Kanun’da psikologların isminin geçmediği, psikologların hasta bakamayacakları ve tedavi yapamayacakları vurgulandı.
Bir kez de biz özetleyelim: Sağlık Bakanlığı, bu sorunla ilgili olarak 1928’de çıkarılan sağlık yasasını işaret ediyor. Oysa bu yasada doktorları ilgilendiren düzenlemeler var. Psikologların meslek yasası olmadığı için de Sağlık Bakanlığı, kendisine şikâyet gelince, bu eski yasayı ortaya çıkardı. Altı ilin valiliklerine bu yazıyı gönderdi. Kıyametin kopması gecikmedi. İl sağlık müdürlükleri, psikolojik danışma merkezlerini denetlemeye başladı ve merkezlere 15 gün süre tanındı. İstanbul’da yaklaşık 15 merkeze gidildi. Öte yandan Danıştay 10’uncu Hukuk Dairesi’nde bu genelgenin iptali için dava açıldı.

Meslek yasası yok

Sağlık Bakanlığı’nı eleştirmek kolay, ama ortada bugüne yönelik bir meslek yasası da yok. Psikoloğun kim olduğu, meslek alanına nelerin girdiği belirlenmemiş. Oysa dünyada bu konuda bir tereddüt görülmüyor. Psikoloji, davranışları ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilim dalı. Pek çok çalışma alanı ve alt türü var. ABD Psikologlar Birliği tarafından sosyal psikoloji, gelişim psikolojisi, klinik psikoloji gibi tanımlanmış 56 alt alan bulunuyor. Psikologlar, ABD’de ve Avrupa’da, spesifik alanlarda eğitim görüp, unvan alıp, bağımsız çalışabiliyor.

Türkiye’de ise üniversitelerin dört yıllık psikoloji bölümlerini bitirenlerin diplomalarında ‘psikolog’ yazıyor. Danışma merkezi açtıklarında ise yasa yokluğu yüzünden ortaya tatsız sonuçlar çıkabiliyor.  
Peki, çözüm merkezleri kapatmak mı? 1928’de düzenlenmiş kanun ile bugün, nasıl şekillenir? Sağlık Bakanlığı’na şikâyette bulunan Türkiye Psikiyatri Derneği’nin Başkanı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa, kamu sağlığı açısından endişesini dile getirerek, “İnternette karşınıza çıkan danışmanlık merkezlerinin sitelerine göz atın. Buralarda psikiyatrik tanı gruplarının tedavi edildiğine ilişkin başlıklara rastlanıyor” diyor. Psikiyatrlar, özellikle psikoterapinin yanlış kişilerce yapılmasının yaratacağı tehlikelere dikkat çekiyor.

Psikoterapi, tedavi mi? Kim yapmalı?

Psikoterapi, yaygın olarak kullanılan bir kelime. Ama bunun anlamını gerçekten biliyor muyuz? Ne tür durumlarda, kime yaptırmalıyız farkında mıyız?

Psikoterapi, psikolojide problemlerle başa çıkmak için işlevsel yollar öğreten bir süreç, ama kesinlikle bir sohbet değil. Ehil kişilerce yapılması gereken, her aşaması planlanan bir yöntem. Yetkin olmayan kişilerce yapıldığında olumsuz sonuçlar doğması kaçınılmaz.

Psikiyatrlar ve psikologlar, psikoterapi konusunda farklı görüşte. Psikiyatrlar, psikoterapiyi tıbbi hizmet kabul edip, sadece ilaç yazmadıklarını, temel psikoterapi eğitimlerini de aldıklarını vurguluyorlar. Ve psikoterapi konusunda aslında kendilerini işaret ediyorlar. Örneğin Yeşilbursa, “Klinik psikologlar, bilimsel geçerliliği kabul edilmiş, uluslararası tanınırlılığı olan, standardize eğitimlerden geçerek belgelendirilirlerse, psikiyatri hekiminin yasal sorumluluğunda ve koordinasyonunda psikoterapi yapabilirler. Ama bugünkü koşullarda, yalnızca sosyal bilimler alanında psikoloji yüksek lisans eğitimi almış olmak, klinik psikolojide yeterlilik anlamına gelmiyor” diyor.

Psikologlar ise bu vurgudan rahatsız. Türk Psikologlar Derneği (TPD) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Malkoç, “Psikoterapi denilince, akla klinik psikoloji gelir. Uzmanlık yapınca, o alanın ehliyetine sahip olursunuz. Klinik psikolojide, iki yılık yüksek lisans dersleri verilir ve gözetmenlerin denetiminde görüşmeler yapılır” diyor. Tabii, henüz meslek yasası bile olmayan psikologların, bir de klinik psikologları açıklamaları Türkiye’de biraz zor.

ABD ve Avrupa ne yapıyor?

Bu konu açılmışken, Başak Demiriz’le tanışmanın vaktidir. Çünkü kendisi, klinik psikoloji eğitimini ABD’de almış, bununla yetinmeyip bir de doktora yapmış bir klinik psikolog. Dr. Demiriz’e bu konunun ABD’de nasıl çözüldüğünü sorduk, şöyle anlattı: “ABD’de klinik psikologlar, psikoterapi yapabiliyor ve bağımsız çalışabiliyor. Ama eğitimleri daha uzun yıllara yayılıyor. ABD’de doktora yapmamış kişilere psikolog unvanı verilmiyor. Psikolog olmak için, dört yıllık üniversite mezuniyetinden sonra,  iki yıl yüksek lisans ve beş yılı aşan doktora yapmak zorundasınız. Master düzeyindeki kişiler, danışman, uzman ve klinik tedavi uzmanı olabiliyorlar. ABD’de doktor unvanını alınca da hemen bağımsız çalışamıyorsunuz. Bağımsız çalışmak için, mezuniyetten sonra bir yıl daha süpervizör altında çalışmanız ve sonrasında sınava girmeniz gerekiyor.”

ABD’de bu iş ne zormuş diye düşünürken, Avrupa’ya da bakıyoruz: Avrupa’da psikolog unvanını alabilmek ve bağımsız çalışabilmek için üç yıllık lisans eğitimi ve iki yıllık yüksek lisans gerekiyor. Ama 2004’te yapılan düzenleme ile klinik psikolog unvanı ve psikoterapi uygulamaları için, bu eğitimlerin üstüne 150 saat ders ve iki aylık bir staj uygulaması getirildi.
Bu bilgiler ışığında şunu söyleyebiliriz: Batı dünyasındaki uygulamalar, gerekli eğitimler alındığı takdirde klinik psikologların, psikoterapi yapmasında sakınca görmüyor.  

Mağdurlar ordusu

Kimi dinlesek, içimizden “O da haklı” diyoruz. Ama herkes haklı olunca, herkes de mağdur oluyor aslında. Üniversitede dört yıl psikoloji okuduktan sonra, kimse kendisine, “Hayır açamazsın” demediği için işinden olma tehlikesiyle baş başa kalan danışma merkezi sahipleri de mağdur. Sonuçta herkes, toplum sağlığını tehlikeye atmıyor. Kurunun yanında yaş da yanmamalı.

Karışıklığın sona erdirilmesi için psikologların meslek yasasına kavuşmaları şart. Bunun için yıllardır Sağlık Bakanlığı ile görüşen TPD, yeni tanımlar üzerinde duruyor. Özellikle de dünyadaki uygulamalara dikkat çekerek,  psikoterapi konusunda klinik psikolojiyi adres gösteriyor.

Son tartışmalardan sonra süreç hızlanacak gibi. TPD’nin 19 Ocak’ta ilgili makamlara sunduğu öne sürülen ‘Tanımlar Komisyonu Raporu’ bazı internet sitelerine sızdı. Raporda psikolog olabilmek için gerekenler şöyle sıralanıyor: Dört yıllık lisans eğitimi üzerine, bir yıllık sertifika eğitimi ve merkezi bir sınav ile yeterliliğin belgelenmesi… Psikologların görevleri de, test uygulamaları, temel görüşme ve gözlem teknikleri çerçevesinde, birey, aile ve gruplar temelinde görüşmelere yönelecek. Bağımsız olarak psikoterapi yapamayacaklar.
Sağlık Bakanlığı bu tanımı kabul ederse ve ara çözüm bulunmazsa, dört yıllık psikoloji bölümlerinden mezun ve psikolog unvanına sahip kişiler, unvanlarını kaybedecek.

Klinik psikolog unvan olacak

Aynı raporda ‘psikoloji lisans eğitimi üzerine, klinik psikoloji alanında yüksek lisans ve/veya doktora yapmış olanlar’ ile ‘klinik psikoloji yüksek lisans eğitimi üzerine, klinik psikoloji doktorası yapmış olanlar’ın klinik psikolog olabileceği belirtiliyor. Klinik psikologların, tanısal değerlendirme ve psikoterapi uygulamalarını bağımsız olarak yapabilecekleri vurgulanıyor.

Nasıl klinik psikolog olunur?

Sağlık Bakanlığı bu teklifi kabul ederse, Türkiye’de psikoterapi, dört yıl psikoloji okumuş kişilerce değil, psikiyatrların yanı sıra klinik psikologlar tarafından gerçekleştirilebilecek. Klinik psikoloji eğitimi epeydir yüksek lisans programlarında veriliyor. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Feyza Çorapçı ve Dr. Nur Yeniçeri, öğrencilerin iki senelik programda, teorik ve pratik eğitimleri alarak psikoterapi için gerekli donanımları kazandıklarını vurguluyor. İkinci yıl, üniversitedeki klinik psikologların gözetimindeki stajlar, yaklaşık 300 saat sürüyor” diyorlar.

İtirazlar var

Psikoloji okumaya yeni başlayacaklar, düzenlemeleri izleyip, yollarını belirleyebilir. Peki halen, psikoloji mezunu olarak mesleklerini ‘yasasız’ icra edenlere ne olacak? Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP), bu rapor ile TPD’nin psikologları korumadığı görüşünde. Dernek üyesi Psikolog Özge Yılmaz, “TPD, psikolog unvanını kullanma yetkisinin, bir yıllık sertifika programına ve sınava bağlanmasını önerdi. Psikologların çalışma hakkını elinden alacak bu uygulama, kabul edilemez. Serbest çalışma için şart koşulan ‘klinik psikoloji yüksek lisansı’ vurgusu da sorunlu. Çünkü bu programların çoğu özel üniversitelerde. Psikoloji mezunu olmayanların, klinik psikoloji alanında yüksek lisans ve doktora yaparlarsa, klinik psikolog olarak çalışabilmelerinin önünün açılması da düşündürücü” diyor.

Dediğimiz gibi, kime kulak versek haklı görünüyor. Bunca sorun, kimse kırılmadan, üzülmeden nasıl çözülecek belli değil. Ama bunu sağlamak Sağlık Bakanlığı’nın ya da görev alanına girmiyorsa, ilgili makamların görevi. Çünkü ortada iki meslek dalının sorunları kadar, toplum sağlığına yönelik tehlikeler var

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Psikoloji Haberleri