Psikanalitik Seanslardaki Sessizliğin Konuşma Analizi ile İncelenmesi

Bu çalışmada, sessizliğin terapi seansı içerisinde hasta tarafından nasıl kullanıldığı ve işlevinin ne olduğu, terapist-hasta diyalogunda nasıl ortaya çıktığı, herhangi bir örüntüsünün olup olmadığı ve konuşmaya etkilerinin anlaşılması amaçlanmıştır.

Sessizliğin her konuşmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmek, bu sessizliklerin ne zaman ortaya çıktıklarını, bir anlamları olup olmadığını çalışmak konusunda bir alan açmıştır. Bu çalışmada, sessizliğin terapi seansı içerisinde hasta tarafından nasıl kullanıldığı ve işlevinin ne olduğu, terapist-hasta diyalogunda nasıl ortaya çıktığı, herhangi bir örüntüsünün olup olmadığı ve konuşmaya etkilerinin neler olduğunun anlaşılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda S. Hanım ile araştırmacının psikanalitik yönelimli bir yaklaşım benimseyerek süpervizyon altında yürüttüğü iki adet psikoterapi seansına ait ses kayıtlarının deşifreleri konuşma analizi metodolojisi kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analizlerin sonucunda hastanın terapistin yorumunu onaylamadığı zamanlarda, kendi çelişkili düşüncelerini konuşurken, terapi sürecinde ele alınan konuyu değiştirirken ve bu konu ile ilgili bir direnç geliştirdiğinde sessizliğe başvurduğu gözlenmiştir. Bununla birlikte, hasta kendisine düşünmek için bir alan oluşturmak istediğinde, kendisinden beklenilen ya da olmak istediği birisi gibi olmaya çalıştığında ve kendisinin kabul etmekte zorlandığı bir durum ortaya çıktığında da sessizliğe başvurmaktadır. Sessizliğin bu şekilde seans içerisindeki çeşitli kullanımları, ilgili literatür çerçevesinde tartışılmıştır.

Dilbilimci Deborah Tannen 1985 yılında sessizlik üzerine yazdığı “Silence: Anything But” başlıklı yazısında sessizliğin hiç bir şey hariç her şey olduğunu söylemekte ve sessizliği konuşmanın en muazzam hünerlerinden birisi gibi gördüğünü belirtmektedir. Bu açıklamayı, dil alanında çalışılırken çoğunlukla inkâr edilen sessizliğin aslında yalnızca bir boşluk olmadığına ve bir işlevi olabileceğine dair bir gösterge olarak düşünebiliriz. Sessizliğin de dilin bir parçası olduğu Gale ve Sanchez (2005) tarafından insanların zaman zaman bazı düşüncelerini sözcüklerle ifade edemeyecekmiş gibi hissettikleri ama sessiz düşünmenin dil olmadan mümkün olmaması şeklinde ele alınmıştır. Şöyle ki kişi konuşmadan düşünebilir ancak konuşmadan sessiz kalarak düşünürken bile dile bağlıdır.

Sessizliğin her konuşmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmek bu sessizliklerin
ne zaman ortaya çıktıklarını, bir anlamları olup olmadığını çalışmak konusunda bir alan açmıştır. Nikolić (2016) konuşmacıların çeşitli nedenlerle zaman zaman konuşmalarına ara verdiklerini ve hangi nedenlerle ara verildiğinin bu tip sessizlikleri önemsiz veya fazlasıyla işlevsel yapabildiklerini ifade etmektedir. Konuşmadaki sessizliklere dikkat edersek, genellikle bu sessizliklerin konuşmacılar arasındaki geçiş anlarında bir konuşmacıya konuşma sırası geldiği zaman olduğunu fark edeceğimizi de belirtmektedir. 

Çalışmanın Devamına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz...

MAKALENİN PDF SÜRÜMÜ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Makaleler Haberleri