Tarih boyunca insanın yaşamına en çok etki eden temel düşünceler din merkezlidir. Din insanın yaşamının tamamına müdahale eder ve kişinin yaşama alanları konusunda ilkeler belirler. Geride bıraktığımız yüzyılda dinden sonra insan hayatında en çok etki bırakan kuramların başında Psikanaliz ve Marksizm gelir. İkisinin de ortak yönü yaşamın birçok alanına müdahil olmuş olmalarıdır. Psikanaliz yakın dönem tarihinde derin iz bırakan nadir kuramlardan biridir. Etkisini her alanda bariz bir şekilde hissettirmiştir. Bu etki çoğu zaman olgusal ve kavramsal analizlerde küresel ölçeklidir.
Psikanaliz bu yönüyle kuşatıcıdır. Psikotik ve nevrotik semptomların temel besleyici dayanakları konusunda çeşitli argümanlar geliştirmiş ve bir yönüyle dinamik kalkanlara sahiptir.
Kişiyi rahatsız eden her ne olursa olsun psikanalizin muhakkak söyleyecek bir sözü vardır. Nevrotik, psikotik, biyolojik yada psikolojik sorunun tanımı yada kaynağı ne olursa olsun psikanalizin ifade edeceği bir görüş vardır. Değerlendirmelerde çeşitli klişeler kullanılır ve kişi bu klişeler vasıtasıyla adeta kuşatılır. Örneğin fikir yaşamının ilk yıllarını Freud ile beraber yaşayan aynı zamanda Sigmund Freud’un öğrencisi olan Analitik Psikolojinin kurucusu Carl. G. Jung 1900’lü yılların ilk çeyreğinin ortalarında Freud’la yollarını ayırıyor. Jung Psikanalizi ve Freud’u cinsellik olgusuna yapmış olduğu vurgu açısından abartılı bularak kendi kuramını oluşturma çalışmalarına ağırlık veriyor. Jung’un bu ayrılışını psikanalistler –Psikanaliz açısından tarihi olan- şu değerlendirmeyle ifade ediyorlar: “Jung babaya isyan etti.” Psikanaliz literatüründe baba figürü hâkimiyet, erk ve güç kavramlarıyla ilişkilidir. Ve bu ilişki Psikoseksüel gelişimin Fallik döneminde ki Oedipal kompleksle ilişkilendirilir. Oedipus kompleksinde çocuk ve baba dayanağı cinsellik olan bir çatışmanın içinde olurlar. Çocuk çoğu zaman bu çatışmada güçsüz bir “Ben’e” sahip olduğu için çatışma etkisini ve isteklerini bilinçaltına atar. Bilinçaltında biriken bu arzuların oluşturduğu enerji yetişkin yıllarında ki davranışları ve tercihleri etkiler. Burada Freud Öğretmen olması yönüyle Babayı, Jung ise –Freud’un Öğrencisi Olması yönüyle- oğlu ifade ediyor.
Bununla beraber serbest çağrışım tekniğinde yada sürrealist bir metinde psikanalitik kuşatmayı görmek mümkündür. Yazmış olduğunuz bir metinde kavga değinisi varsa sert bir ifadeye yada bir tartışmaya maruz kalmışsanız bu bilinçaltınızda ki saldırgan enerji ile ilişkilendirilir. Ya da çok uysal biriyseniz buda bilinçaltında ki saldırgan enerjinin dirençle karşılaşıp şekil değiştirerek karşıt tepki geliştirmenizin sonucudur. Sürrealist bir metinde ıslak çalılık, zürafa boynu, kamış, dikey yarık, çukur, yarım oval… vb ifadeler psikanaliz cinsellik vurgusu için inanılmaz verilerdir. Örneğin sigara bağımlılarında ki dudak tiryakiliği psikanalize göre oral takıntılarla ilişkili bir istekliktir. Yetişkinlikte şekil değiştirmiştir. Özetle ister kavgacı olun ister uysal veya normal bir ifade kullanın psikanalizin sizin için mutlaka bir tanısı yada tanımı vardır. Bir gün gayri ihtiyari mutfak dolabından acı biber alacağınıza tuz alırsanız, yada elma yerine muz alırsanız bu davranış muhakkak psikanalizin süzgecine tabi tutulup bir izaha maruz kalacaktır. Çünkü Psikanalizde tesadüfiliğe yer yoktur. Nitekim Freud bu durumu şu meşhur ifadesiyle dillendirir: “İnsan davranışlarında determinizm vardır”
Bu ilişkilendirmeler ve değerlendirmeler hemen hemen her alanda varlığını gösterir. Psikanaliz çok zor karmaşık bir senaryo gibidir. Çok dağınık olarak başlar, ilerler ve sonuca doğru uzanır. Geliştirdiği kuramsal argümanları vasıtasıyla tüm dağınık gibi görünen ilişkilendirmeleri bir noktada buluşturur. Buda psikanalize her zaman izah olanağı ve gücü verir. Zaman ilerledikçe psikanalizin bu izahı ve sonuçtaki görece tutarlılığı birçok kuramcı tarafından eleştirilerek yeni anlayışların oluşmasını tetiklemiş oldu. Psikanaliz bu yönüyle güçlü bir kuramsal değere sahiptir. Çünkü psikolojide ki bir çok tartışma yada yeni anlayış psikanaliz üzerinden şekillenmiştir. Psikanaliz ya onaylanmış yada eleştirilmiş olarak yeni kuramların oluşumuna doğrudan ve dolaylı olarak katkı sağlamıştır.
Psikanalizin kuşatması zaman geçtikçe kurumsal bir şekil alarak terorik algının ve kuramsal pratiğin bir çok alanına kaymıştır. Amerikan psikanaliz enstitüsü, viyanada ki psikanaliz kurumları bu konuda oldukça sert ve müdahaleci reflekslere sahiptirler. Kurama sadakat çok sıkı bir anlayışa sahiptir. Psikanalizi terkeden yada eleştiren Jung'un maruz kaldığı değerlendirmelerle karşı karşıyadır. Burada önemsenmesi gerek nokta ise psikanalizin bu tür değerlendirmelerde iyi bir kuramsal kurguya yada teorik örgütlenmeye sahip olmasıdır.
Psikanalitik kuşatmanın yarılabilmesi için Psikanalitik ön yargıların bir kenara atılması ve psikanalizin gerçekçi bir değerlendirme sürecine tabi tutulması gerekmektedir.Bu da tarihin muşahhas insan tanımı, dinlerin ahlak ve ilkesel tutumları, ve insanın kendini nasıl algıladığı konusunda ki cesur ifadeleri ve değerlendirmeleri ile mümkündür. Mitoloji yerine keşfi mümkün olan tarih psikanalize en gerçekçi cevabıdır.