Politik Savunma Mekanizmaları II

Maruf BEÇENE

Bir önceki yazımızda Toplumsal mutabakat kavramı üzerinde durmuştuk. Bu yazıda ise Mahalle Baskısı kavramını ele alacağız.

II. Mahalle Baskısı

Mahalle baskısı kavramı konusunda daha önceki yazılarımızda kavramsal tartışmaya dönük düşüncelerimizi ifade etmiştik. Ancak yine de kavramın siyasi kullanımı konusunda birkaç noktaya değinmekte yarar vardır. “Mahalle baskısı” “Çevre baskısı” kavramının yeni bir şekli olarak ortaya çıkmıştır. Kavram Ünlü sosyolog Şerif Mardin tarafından ortaya atılmıştır. Kavramın temel anlamı; farklı düşünceye sahip bir kişinin – kişilerin- kendi çevrelerinin dışında ki bir ortamda ve kendisinden farklı düşünen insanların psikolojik baskı altında onlar gibi yaşamaya ve düşünmeye zorlanmalarıdır. Bu baskı her toplumda, her düşüncede ve herkeste vardır. Bu baskı bu yönüyle meşrudur ve insan türüne özgüdür. Bir babanın çocuğuna kendi inancını anlatması ve onu kendi inanç anlayışına göre yetiştirmesi, bu noktada bir takım kısıtlamalar getirmesi onun babalık hakkıdır. Ancak burada hukuki mağduriyeti ve gayri meşru baskıyı oluşturan temel anlayış; fiziksel müdahale, tecrit etme, yaşam kanallarını tıkama vb… davranışlar ve müdahalelerdir.

Gerçekte kast edilen anlamıyla bir mahalle baskısı var mıdır? Birçok gözlemciye göre bu sorunun cevabı hayırdır. Bizim kanaatimizde böyle bir baskının olmadığı yönündedir. Böyle bir baskının kastedilen anlamıyla olmadığı tespitinden yola çıkarak şu soruyu irdelemekte yarar vardır. Mahalle Baskısı kavramının altında yatan psiko-politik nedenler nelerdir?

Bilindiği üzere Türkiye’de oluşturulmaya çalışılan –bir yönüyle başarılan- iki blok var. Birinci blok Kendini modern olarak gören ve modernleşmenin kriteri olarak kendi zihninde çizdiği kriterleri esas alan laik bir kesim var. Bir diğer blokta da muhafazakâr değiştirilmeye karşı mukavemet sergileyen İslamcı-muhafazakâr kesim var. Katı laik anlayışa sahip kesim uzun yıllardır Türkiye iktidarında söz sahibi, kurumsal ve bürokratik birçok yönetim hiyerarşisinde kural ve kanun koyucu, uygulayıcı güce sahiptir. Son yıllarda artan Muhafazakâr – İslamcı güce karşı güç kaybına uğradığı hissiyatıyla çeşitli politik, siyasal ve düşünsel refleksler geliştirme ve sergileme eğilimi içindedir. Buna bağlı olarak birçok yasak üretildi. Başörtülü bayanlara hiçbir devlet kurumunda yaşam alanı verilmedi. Sürekli dışlama, tecrit etme politikası uygulandı.  Bunu yaparken sağlıklı bir beslenme ve tatmin zemini oluşturulmaya çalışıldı. Çünkü hukuk inisiyatifi açısından kabul edilmesi mümkün olmayan birçok uygulama ile bu ülkenin vatandaşı olan insanlar dışlandı. Bu dışlayıcı davranışı sergileyen kesim kendini anlatma ve haklılığına kitlesel bir inandırıcılık kazandırmak amacıyla sürekli yeni parantezler açma ihtiyacı içinde oldu. Bu arayış içsel bir çatışmanın, gerginliğin sonucu olarak sürekli yasak savunucularını rahatsız etti. Çünkü yasak sahipçilerinin kendileri bile bilinçaltında yasakları savunan tezlerine inanmıyorlardı. İşte mahalle baskısı iç gerginliğin rahatlama gayretlerinin bir sonucu olarak sosyo-politik literatürde yerini aldı.

Rahatsız edici, gergin bir iç baskının sonucu olarak yasak anlayışı akla uygun hale getirtilmeye çalışıldı. Bir başka değişle mahalle baskısı rasyonalizasyon savunma mekanizması olarak kullanıldı. Savunma mekanizmalarının doğal işlevleri kadar etkisini gösterdi ve kabul görmeyerek geldiği yere geri gömüldü. Belki de siyaset literatüründe en kısa süreli kavram olarak ta tarihe geçti.

Kim bilir belki de bu kavramın kullanıldığı son köşe yazısı olarak ta bu yazı tarihe geçecektir. J

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.