Plath'ın Sırça Fanus'unda Intihar Olgusu ve Ayrılıkçı Benlik

Dumlupınar Üniversitesi Batı Dilleri Edebiyatı Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Özlem ÖZEN'nin sosyal Bilimler Dergisindeki Makelesi

Yirminci yüzyılda Amerikalı kadın yazarlar yakın zamanda dikkatleri teoloji, felsefe,psikoloji ve edebiyat üzerine çekerek kadınları baskı altında tutan kültürel güçler ve ayrılıkçı kişilik kavramı arasındaki tarihsel danışıklı dövüşü etkileyici ayrıntılarla ortaya koymuştur.

Plath'ın eseri feminist ve psikanalitik eleştirel yaklaşımlar ışığında ele alındığında özgüvensiz bir kadının ayrıntılı imgelerle dolu olan yaşamı karşımıza çıkar. Bu makalede çağdaş bir kadının ayrılıkçı benliğinin sınırlarını çizmesi konu olarak ele alınmaktadır. Bu bağlamda Sylvia Plath'ın Sırça Fanus adlı romanında Esther'in annesi ve hayatındaki diğer kadınlarla ilişkileri irdelenerek kahramanın intihar girişiminin kendi bağımsız benliğini oluşturabilmesi açısından önemine dikkat çekilecektir. Esther'in intihar etmesi ve bağımsız benliğinin oluşumuna engel olan annesinden ayrılmasıyla arasında yakın bir ilinti bulunmaktadır. Yaşadığı ruhsal bunalımlardan sonra, romanın sonunda biraz olsun hayatının kontrolünü elinde tutabilen bu kadın içinde bulunduğu ataerkil toplumun değerlerinin temsilcisi olan hemcinslerinden de ayrılmayı başarabilmiştir.

Sırça Fanus, Sylvia Plath'ın baş kadın karakteri Esther Greenwood'un başarısızlıkla sonuçlanmış intiharını ve dünyayı algılayışını tasvir eder. Roman birinci tekil şahıs zamiri ile anlatılmaktadır. Bir çok eleştirmen bu kitabı Plath'ın bir otobiyografisi olarak kabul eder. Anlatıcı (Esther) kendi etrafında gördüğü gerçeklikler hakkında şeffaf bir görüntü sunmayı hedeflemektir. Klasik gerçekçi otobiyografilerde birçok bakış açısı ifade edilebilir; fakat anlatıcının ifadeleri kesin olmalı ve gerçek dünyanın okuyucularına hitap etmelidir. Öte yandan post-modern kurguda, daha çok ben bilinci vardır ve içsel yansımalar konusunda daha çok eleştireldir.

Romanın Plath'ın Smith Kolejindeki öğrencilik deneyimlerine dayanması nedeniyle otobiyografik unsurlar içerdiği bilinmektedir. 1961'de bitirilen ve hemen yayımlanmayan roman, Esther'in hastalığı ve iyileşme süresindeki olayları detaylarıyla vermektedir. Esther New York'daki bir dergide kısa süreli editörlük yapmaktadır. Burada Marco ile tanışır ve New York'u terk eder. Eve dönüşünde erkek arkadaşı Buddy Willard'dan ayrılır. Kısa hikaye yazma

konusundaki başarısızlığından sonra, Esther en çok satan yazar ödüllü, zengin ve herkese karşı yardımsever olan arkadaşının intihar denemesinden sonra hastaneye götürülür. Romanda ayrıca vurgulanan Esther'in annesi ile olan karmaşık ilişkisidir. Esther daima farklı olduğunun bilincindedir. Bu eserin incelenmesinde kız evladın kendisini annesiyle karşılaştırıp ayrı bir birey olduğunu göstermeye çalışması konu olarak ele alınmıştır.

Bu araştırmanın ortaya koyduğu amaç Plath'ın romanının feminist ve psikanalitik yaklaşımlar yoluyla tartışılmasıyla sonuçta anne-kız ilişkilerinin kız evladın kişilik oluşumunda ne denli önem teşkil ettiğini gösterebilmektir. Bu bağlamda, kadın kimliği konusu, intihar olgusu ve ayrılıkçı benlik gibi açılardan ele alındığında, kız evladın annesinden ayrılmasının kendi benlik sınırlarını çizmesi için gerekli olduğu iddiası ortaya çıkar. Romanda Esther'in

bağımsız benliğinin oluşumuna engel olan annesinden ayrılmasıyla intihar etmesi arasında yakın bir ilinti bulunmaktadır. Anne-kız ilişkilerinin çelişkili, zıt kutuplarda ve tepkisel olarak yaşanması, romandaki intihar olgusunun kahramanın üzerindeki etkileri ve de ayrılıkçı benlik kavramı gibi alt başlıklarla bu makalede varılmaya çalışılan sonuç kız evladın intiharının sebeplerinden birisinin annesinden ayrılma ve benliksınırlarını oluşturması isteğine dayalı olduğudur.

Makalenin Devamı İçin Tıklayınız

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Makaleler Haberleri