Edinilmiş akıl dışarıdan eve akan bir ırmağa benzer.
Eğer yolu üzerinde bir engel olursa aciz kalır.
Kendi içindeki pınarı ara sen!
Mevlana
Herkesin bir hikâyesi vardır hayata dair. İçeriği farklı olan bu öznel hikâyelerin elbette ki öznesi de farklıdır. Var olmanın sonucu ortaya çıkan öznel yaşam deneyimleri kişinin yaşam döngüsünde ayağını koyduğu noktaya denk gelir ki bu nokta bir pergel misali etrafımızdaki olaylara ilişkin çevresel bir bakış ve yaşam tecrübesi sunar bizlere. Gerçeklik ilkesinin egemenliğindeki Ego yaşamınızın ne kadar gerçek olduğunu sorgulatır size ve vereceğiniz cevaba göre şekillenir öznel yaşantınız. İhtiyaçlarınızın giderilmesi sürecine eşlik eden gerilim hayatınızı olumsuz etkilememelidir. Bunu başarabilirseniz gerçeklik sizin içinde var olacak ve haz ilkesinin basamaklarından ağır ağır çıkmaya başlayacaksınız.
İdeal olanı sürecin böyle işlemesidir elbette. Olması gerekenin ifadesiydi aslında girizgâhımız. Peki ya her şey bizim düşündüğümüz gibi mi gidiyor? Ya gitmezse! Mevcut gerilimin bir yansıması olarak egomuzun elinde oyuncak olursak ne olacak. Tahmin etmek zor olmasa gerek egosantrik (benmerkezci) bir hal alacak ve çok sıkıntı yaşayacağız.
Profesör David Elkind (11.03.1931-..) benmerkezciliğe yönelik bu kavramı davranışların köklerine bağlı olarak kişinin özel ve eşsiz olduğu, dünyanın geri kalanını yöneten kurallara tabi olmadığına yönelik inancı olarak tanımlamıştır. Bu düşünce yapısının en sakıncalı tarafı kişinin kendisine yönelik bir algı şekillendirdikten sonra başka kişileri veya şeyleri kendi durumuna göre değerlendirmeye başlamasıdır. Bu kişinin kendini merkeze almasıdır ki bu da her şeyin kendisi ile bağlantılı olarak anlam kazanması anlamını taşımaktadır.
Günümüz gençliğinin en yoğun yaşadığı duyguların başında gelmektedir benmerkezcilik. Orijinal adı ile Personel Fable yani kişisel masal. Herkes kendi masalını yazmakta artık. Öyle bir yazarlık hikâyesi ki bu sonucunda tüm deneyimlerini benzersiz olarak değerlendiren, kendinden başka hiçbir şeyin olmadığını düşünen insanlar kümesi ile karşı karşıya kalmaktayız. O insanlar ki tüm deneyimleri özeldir, hiç kimse onları anlayamaz (onlar öyle sanırlar), hiç kimse onların hissettiği duyguları hissedemez, benzersizdirler, kendilerinin başına hiç kötü bir şey gelmez/gelemez ve kötü şeyler hep başkalarının başına gelir sanırlar. Bunun içindir ki çok eşsiz bir birey olması gerektiğini düşünür. Öyle kabul edilmek ister. Çünkü o kendisini hep öyle kabul eder. O yenilmez olmalıdır. Hiçbir konuda, hiçbir eylemde mağlubiyet, risk ve olumsuzluk onun için yoktur. Kontrolsüz araç kullanımı ve sürat merakı, korunmasız cinsel ilişki, alkol ve/veya ilaç kullanımı, ölüme kadar gidecek fiziksel ve tehlikeli eylemler onun için vazgeçilmez ve denenmesi gerek yaşam deneyimleridir. Alınan risklerin bir masal gibi hikâye bittiğinde biteceğini zannederler. Burada ufak bir parantez açmakta yarar görüyorum. -Bu durum kişinin kendine olan inancı, güveni, benlik algısına bağlı olarak benlik saygısı ile karıştırılmamalıdır.-
Kişisel masalının kahramanı olan bireyin fiziksel yaşı ile zihinsel yaşı paralel gidiyorsa ve bu benmerkezci düşünce çocuklukta kendini gösteriyorsa –büyüdükçe ortadan kalkacağı düşünüldüğünden- sıkıntı yok denilebilir. Ancak bu düşünce ve davranış örüntüsü ergenlik ve devamında yetişkinlikte de kendini göstermeye devam ediyorsa sıkıntı var demektir. Yani Güneş'in kendi sağından doğup solundan battığını düşünen küçük bir çocuksa tamam ama yetişkin bir bireyse tamam değildir. Bu öyle bir düşünce halidir ki sonu nereye varır kestirmek zor. Günlük yaşantınızda böyle insanlarla pek çok kurumda karşılaşırısınız. Kendisi olmazsa kurumun mevcudiyetinin son bulacağına olan inancı en büyük masalıdır kahramanımızın.
Böyle bir olasılık ergen için gelişiminin bir parçası olarak ortaya çıkabilir ve bu gerçekçi/olası bir ihtimaldir. Ailelerin gençlerin/ergenlerin bu düşünce yapılarına, buna bağlı eylemlerine ve bunların olası sonuçlarına karşı rehberlik yapması ve gerçek dünyayı sağlıklı bir şekilde algılamalarına yardımcı olması önem arz eder. Genç bireyin kişisel masalından oluşan öznel dünyasından sıyrılıp hayata dönük ve gerçekçi bir bakış açısı kazanması önemlidir. Bu noktada psikolojinin eşsiz kavramı empati öğrenilmeli/öğretilmeli ve farklı perspektiflerden/değişik açılardan değerlendirmeler yapması, kendisinin başkalarını anlamasını sağlayacağı gibi, başkalarının da kendisini anladığını anlamasını sağlayarak sağlıklı bir algılama ve yaşam deneyimi oluşturmasını sağlayacaktır.
Benmerkezci/egosantrik düşünceye sahip olma olarak ifade edilen Personel Fable (Kişisel Masal) Jean Piaget (1896-1980)’ ye göre çocuk, genç, yetişkin tüm bireylerde vardır. Ancak çocuk ile diğer gruplar arasındaki fark “zihinsel yetenek” kısmında ortaya çıkar. Kendilerinin farklı görüş ve inançlara sahip olmaları ve başkalarının da farklı görüş ve inanışlara sahip olabileceklerini anlamak için zihinsel yetenek gereklidir. Çocuklarda henüz bu istenilen düzeyde gelişmediği için sorun oluşturmaz ama yetişkin birey için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Onun için çocuklardaki abartılmış egosantrizm makul bir durum olarak kabul edilirken yetişkin bireydeki durum ise düşündürücü bir hal almaktadır. Diğer insanların bakış açılarını görememek çocuk için bir zaaftır ama normal bir durumdur. Ergen ve yetişkin birey için ise bu durum normallik sınırına sıkışıp kalmış anormal bir durum olarak kendini göstermektedir.