Amerikalı Beden Öğretmeni Pamela Rogers; okulun spor salonunda antrenman yapan 13 yaşındaki erkek öğrencisinin yanına yaklaşıyor. İsmini sorduktan sonra; "Demek ki seninle ilgili söylenenler doğruymuş. Gerçekten çok tatlısın!" diyor. O zamanlar 28 yaşında olan evli öğretmen, şaşkınlık içerisindeki öğrencisini okul çıkışında kendisiyle buluşmaya ikna ediyor. Pamela Rogers ve henüz 13 yaşında olan öğrencisi arasında başlayan şakalaşmalar, iltifatlar, gizli buluşmalar ve mesajlaşmalar; Rogers'in eşi evde olmadığı zamanlarda birçok kez öğrencisi ile cinsel ilişkiye girmesiyle sonuçlanıyor. Üç ay boyunca devam eden ilişkileri; çocuk yaştaki öğrencinin annesinin, oğlunun telefonunda cinsel içerikli mesajlara rastlamasıyla ortaya çıkıyor. Pamela Rogers; 2005 yılında reşit olmayan erkek çocuğuna 15 kez cinsel istismarda bulunmak ve 13 kez tecavüz etmekten yargılanıyor. Bu süreç içerisinde eşinden boşanan Rogers, dokuz ay hapis yattıktan sonra iyi halden serbest bırakılıyor. Ancak bütün olanlara rağmen öğrencisinin peşini bırakmamakta ısrar ediyor ve hapisten çıktıktan sonra onu takip etmeye devam ediyor. "Hiçbir şey değişmedi; seninle birlikte olmak istiyorum bebeğim", "Verdiğimiz sözleri unutma" gibi romantik mesajlar atan, çıplak fotoğraflarını ve seks videolarını gönderen pedofil (sübyancı) öğretmen; tekrar yakalanarak yargılanıyor. Her ne kadar mahkemede; "Kendimden utanıyorum; yaptığım çok yanlıştı. Tedavi olmak istiyorum" diyerek pişmanlığını dile getirse de yedi yıl hapis cezasına çarptırılıyor.
İlk Türk Kadın Pedofili Vakası
Bu örneklerde olduğu gibi henüz ergenlik öncesi ya da ergenlik çağındaki erkek çocukları cinsel açıdan çekici bulan ve onları cinsel olarak istismar eden pedofil (sübyancı) kadınların sayısı günümüzde azımsanmayacak kadar fazla. İngiltere ve Amerika'da yapılan araştırmalar; çocuk istismarı suçlarının yüzde 20'sinin kadınlar tarafından işlendiğini gösteriyor. Psikolog Prof. Robert Shoop; "Son yıllarda ne yazık ki daha fazla kadın pedofili vakası ile karşı karşıya kalıyoruz ki bu üzücü" diyor. Türkiye'de ise durum daha farklı... Kayıtlara geçen çocuk istismarı suçlarının büyük kısmı erkeklere ait... Ancak son yıllarda ülkemizde de benzer vakalara rastlanıyor; ancak çoğu zaman bu tür vakalar gizleniyor ya da basına yansıtılmıyor. Resmi kayıtlara 'Türkiye'deki ilk pedofili vakası' olarak geçen olayda, İstanbul'da bir işitme engelliler okulunda çalışan 35 yaşındaki kadın İngilizce öğretmeni N.N.'nin okuldan sonra evinde ders verdiği 16 yaşındaki sağır ve dilsiz N.S.P'ye tecavüz ettiği iddia ediliyor. N.S.P.'nin ailesine; "İngilizce öğretmenimin evine okuldan sonra ders çalışmak için gittim. Önce ders çalıştık. Sonra bana dokundu. Benimle zorla birlikte oldu" demesi üzerine N.S.P.; meslekten men ediliyor. Bu vaka ile ilgili soruşturma devam ediyor. Dava açıldığı takdirde İngilizce öğretmeninin sekiz yıla kadar hapsi istenilebilecek.
Sapkınlığın Nedeni Duygusal Travma
Peki, dünyanın neresinde olursa olsun bu kadınları böyle bir suçu işlemeye iten sebepler neler? Uzman Psikolog Ruşen Nur Arıkan; "Çocukları istismar eden kadınların bu davranışının arkasında karşılanamamış yoğun duygusal ihtiyaçlar, çocukluk çağında onarılmamış kırılmalar ve cinsel kimliğin oluşumu döneminde ebeveynlerle ilgili yaşanan karmaşalar olabiliyor. Çocukların cinsel istismarı gibi sapkın davranışlar, cinsel olgunlaşmanın tamamlanmadığı durumlarda ortaya çıkıyor. Pedofil kadınların çocukluk çağının herhangi bir döneminde yaşadıkları duygusal travmalar, gelişimsel duraklamaya yol açıyor. Duygusal gelişimini tamamlayamayan bu kadınlar, yetişkin cinselliğini de yaşayamıyorlar. Dolayısıyla cinsel isteklerini doyurmak için çocukları istismar ediyorlar" diyor. Cinsel istismar konusunda uzman olan Profesör Charol Shaleshaft ise "Bu kadınların ortak özellikleri narsist olmaları. Toplumu ve diğer insanları düşünmeden kendilerinin anlık dürtülerini tatmin ediyorlar. Bu kadınların süper egoları gelişmediği için sapkın içgüdülerini kontrol altına alma mekanizmaları ne yazık ki işlemiyor. Ayrıca çocukları, kendilerini yargılayan ya da cezalandıran bir tehdit unsuru olarak görmedikleri için onlarla ilişkiye girmeyi daha güvenli buluyorlar " diyor.
Yargı ve Toplum Hoş Görüyor...
Küçük yaşta kız çocuklarına taciz ya da tecavüz eden erkekler ile kıyaslandığında pedofil kadınlar çok daha hafif cezalara çarptırılıyorlar. Hatta genellikle şartlı tahliye ile birkaç ay sonra serbest bırakılıyorlar. Yasaların böylesine bir çifte standardı gözetmesi, haksızlığa yol açarak kadın suçluların rehabilite edilmeden yeniden bırakılmasına ve kısa süre içerisinde aynı suçu işlemelerine sebep oluyor. Toplumun bakış açısı ise son derece yüzeysel! Kendisinden yaşça büyük bir kadınla cinsel ilişki yaşayan erkek çocukları, arkadaşları tarafından pohpohlanıyor. Yetişkin erkekler için ise erkek çocuklarının yaşça büyük kadınlar tarafından cinsel istismara uğraması 'gerçek bir erkek' olma yolunda atılan önemli bir adımdan ya da heyecan verici cinsel bir serüvenden başka bir şey değil!
Çocukların Yıkılan Dünyaları
Oysa cinsel istismara uğramak, erkek çocukların iç dünyalarında yaşam boyu kapanmayan büyük yaralara yol açabiliyor. Özellikle öğretmenleri tarafından tacize ya da tecavüze uğrayan çocuklar; öğretmenlerini ebeveynleri ile özdeşleştirdikleri için bu istismarı yaşam boyu çözülmesi en zor travmalardan birisi olan ensest travması gibi yaşayabiliyorlar. Aynı zamanda bu çocukların otoriteye olan güvenleri de bir daha geri dönüşü olmaksızın tamamen sarsılıyor. Uzman Psikolog Ruşen Nur Arıkan cinsel istismara maruz kalan erkek çocuklar için; "Özsaygının zedelenmesi, cinsellik konusunda tuhaf düşünceler, agresyon, güvensizlik ve utanma hissi, depresyon ve yabancılaşma gibi problemlerle karşı karşıya kalabilirler. İleriki yaşlarda ise ilişkilerinde güvensizlik, cinsel sorunlar, suçluluk duygusu ve depresyon gibi belirtiler yaşayabilirler" diyor.
"Erkek çocukların özellikle ergenlik çağında genç kızlara oranla daha belirgin cinsel dürtüleri olduğu ve cinsel istismar ile karşılaştıklarında zaman zaman gönüllü olarak seks yapmayı kabul ettikleri bir gerçek" diyen Psikolog Profesör Shoop şöyle devam ediyor; "Ancak erkek çocuklarının yaşadıkları duygusal yıkımın bir kız çocuğunun yaşadığı ve atlatmakta zorlandığı travmadan hiçbir farkı yok... Bedenlerinin başkaları tarafından kullanılması hissi, güvensizlik ve suçluluk duygusu ve otoriye olan inançlarının yerle bir olması ile erkek çocuklarının psikolojik dünyaları büyük zarar görüyor." Yurtdışında olduğu gibi Türkiye'de de erkek çocukların cinsel istismarının önüne geçilmesi adına toplumun ve ailelerin bilinçlendirilmesi öncelikli olarak gözetilmesi gereken maddelerden. Ceza ve yaptırımların ağırlaştırılması, erkek ve kadın pedofiller arasındaki çifte standardın önüne geçilmesi için gerekli. Eğitim sisteminin ve görev alan yetkililerinin denetlenmesi gibi ana maddeler ise hala hayata geçirilmeyi bekliyor...
Alıntı Kaynağı: Marie Claire
Pedofili Nedir?
Ergenlik yaşı öncesindeki bir kız veya erkek çocuğa yönlendirilmiş cinsel davranışlarda bulunma durumuna pedofili adı verilir.
Pedofillerin genel özellikleri şunlardır;
Bazı pedofiller kızlar yerine erkekleri tercih ederler, bazıları ise her iki cinsi tercih ederler. Hem çocukları, hem yetişkinleri taciz eden durumda olabilirler. Pedofil cinsel ilişkiyi çocukla da denemek ister. Bazı Pedofiller normal görünmelerine rağmen cinsel tercihini çocuktan yana yapmış olanlardır. Asla bu eğiliminden söz etmez ve eğilimini açıkça sergilemezler. Bu tarz pedofili bütün sosyo-kültürel çevrelerde ve sosyal sınıflarda meydana gelebilir. Bu tür Pedofiller, gözlerden uzak, karanlıkta avını yakalamaya çalışan kimseler değildir. Aksine, bu kişi herhangi birinin çok iyi bildiği arkadaşı, topluma iyi entegre olmuş, şüphe uyandırmayan biri olabilir.
Pedofili vakalarının gerçek sayısına, aile içi pedofili olaylarının örtülü kalması nedeniyle asla ulaşılamaz. Aile içindeki bu gerçeğin bir sorun ve hastalık olarak kabul edilmemesi, diğer aile fertlerinin de travma sonrası stres bozukluğu, kişilik bölünmesi, paranoya gibi farklı psikolojik hastalıklarına neden olabilir. Çok nadir sayıda kişi kendisi ve ailesine ait bu problemi sağlıklı bir görüşle ele alıp doğru yolda mücadele etmeyi seçer. Gerçeği ortaya koyduğunda karşılaşacağı problemler gerçekten çok büyük ve çok yönlüdür çünkü. Bu problemlerin ağırlığı nedeniyle gösterilen tepkisizlik, susma, örtme, saklama, kabul etmeme gibi psikolojik kaçınma tepkileri ruhsal hastalıklar içinde en ağır tabloları yaratır.
Aile içi bu durumun saklanması ile nesilden nesile geçen sağlıksız psikolojik yapı, toplumun içinde dibi görünmeyen gizli bir buzdağına dönüşür ve bu durum psikolojik rahatsızlıkların en vahim tablosudur. Gelişmiş ülkeler bu sorunu kabullenme ve mücadele konusunda açıklığa dayalı davranış biçimlerini az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla geliştirdiklerinden kanun, tedavi ve korunma yöntemleri aşamasında pozitif ilerlemeler göstermişlerdir. Ne yazık ki çeşitli tabular, eğitimsizlik, korku, yasaklar, yetersiz hukuk yapısı ve özellikle kadının ekonomik ve sosyal olarak kendi ayakları üzerinde duramıyor olması ülkemizde bu sorunu, sessiz bir çığ gibi görünmeden büyüyen bir duruma getirmiştir.
Bilinen ve kabul edilen taciz kriterlerinden çok daha farklı davranış biçimleri ile gözlemlenebilen pedofili davranışların, kelimelerle anlatılma aşamasına gelmesinde ciddi zorluklar yaşanır. İşi bu olan doktorlar bile yazılı raporlarında tam olarak gerçekleşen fiili dile getirmekte zorlanırlar. Sağlıklı beyin ve ruhun kabul etmek istemediği korkunç gerçekler özellikle ülkemizde uzun yıllardır üzeri örtülmesi nedeniyle korkunç rakamlara ulaşmıştır. Çok açık bir taciz gibi görünmeyen birtakım pedofilik davranışlar, mağdurun psikolojisine pek de farkına varılmayan izler bırakır.
Mücadele etmenin pek kabullenilmeyip susma yolunun seçilmesi ile bu izler, genel toplumsal psikolojik yapımıza yıllardır ciddi oranda zarar vermiştir. Henüz kişiliği oluşmamış çocukların pedofilik davranışlara maruz kalması ruhlarında onarılmaz derin yaralar bırakır ve cinsel kimlik oluşması konusunda kendi gerçekleriyle toplumsal gerçeklerin arasında sıkışıp kalırlar. Rutin toplumsal kurallar gereği evlilik yapma durumunda kalan ve tedavi edilmeyen bu tür vakalar, kendine yapılan sapkın eylemleri yine kendi yakınlarına uygulamaya devam ederek toplumsal bir zincir şekline dönüştürebilirler. Olması gerekenle kendi gerçeği arasında sıkışıp kalan kişilikleri bölünmeler yaşar ve ciddi ruhsal rahatsızlıkların kurbanı olurlar.
Bu rahatsızlıkların tedavisi aşamasında pedofili gerçeği çoğunlukla su üstüne çıkarılmaz ve tedavi gerçek anlamda başarılamaz. Görünen raporlarda paranoid nevroz, kişilik bölünmesi, şizofreni, panik atak gibi yüzeysel isimler yer alır genellikle ve bu kısır döngü sürüp gider.
Her vakada farklı eylem ve durum sergileyen pedofili rahatsızlığı olan her bir hasta farklı derecede iç görü taşır. Yaptığı sapkınlığı doğru kabul edip savunanlar olduğu gibi, bunun kendisine ait bir yanlış olduğunu kabullenenler arasında ciddi tedavi farklılıkları görülür. Durumunu haklı sayıp saldırganlaşanlar olduğu gibi, az da olsa hala iç görüsünü kaybetmemiş olanlar arasında görülen fark, tedavi aşamasında çeşitlilik gösterir. Bazı vakalarda sapkınlık artık kemikleşmiş ve sabitleşmiştir. Gelişmiş ülkelerde bu tür kişilere hadım etme, cinsel fonksiyonlarının tıbbi olarak engellenmesi gibi yaptırım ve cezalar uygulanmaktadır.
Henüz iç görüsünü kaybetmemiş vakalar için doğru davranılabilirse tedavi mümkün olabilir ya da en azından yakın kontrol ile engellemeler sağlanabilir. Bunun sağlanması için hukuk, devlet, aile, toplum ve tıp el ele vermelidir.
Üç maymunu oynadığımız bu toplumsal yara, acı tablolarıyla son yıllarda ve özellikle son aylarda bir patlama yaşamaktadır. Gerçek anlamda pskiyatrik araştırmasının bile pek yapılmadığı, yapılsa da topluma ulaştırılamadığı, dile getirilmekten korkulduğu ve tabular ardında kaldığı gerçeğinin artık kabul edip, PEDOFİLİ kelimesinden kaçmadan mücadele edilmelidir. Aksi takdirde çocukların, hatta bebeklerin canlarının yandığına, annelerin ve sağlıklı ebeveynlerin korkunç acı içinde kaldığına tanık olmaya devam edeceğiz.