Patlak veren diğer bir nokta

Psk. Dan. Mustafa Çelik

Merhabalar,

Hani bir önceki yazımda mesleki yaşamdaki karmaşadan bahsetmiştim ya,bazı kesimlerde öyle bir yankı uyandırmışki sormayın! Ama olumlu yönde...:)

Ben bu olumlu havanın keyfiyatını biraz olsun sürdürmek isterken bu karmaşa başka bir noktadan patlak verdi. Tıpkı çok eskimiş ve artık kökten değişmesi gereken bir su borusu misali. Bana yöneltilecek birçok OLUMSUZ ELEŞTİRİYİ göze alarak bu defa ki patlağıda sizinle paylaşmak istedim. Patlak şu yöndeydi ; felsefe,sosyoloji ve psikoloji hatta felsefe grubu öğretmenliği mezunları şöyle bir söylemde bulunuyorlar:

“ Efendim biz lisans eğitimimiz süresince PDR bölümüne ilişkin bazı dersleri aldık,anlarız yani. Artı,lisans eğitimimiz sonrasında 30 ile 45 gün arasında değişen bir eğitim sonrasında psikolojik danışmanlık,rehber öğretmenlik görevlerini yerine getirebiliriz. Özel sektörde iş buluyoruz da kamu kuruluşlarında da bu kadrolarla çalışmak,yer almak istiyoruz.”

Ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarım çoğunlukta... Tabi şimdi PDR diye adlandırılan pastada dilimler büyük. Hemen hemen her mezun bir şekilde çalışabiliyor.  Yukarıda bahsettiklerim de pastadan pay almaya çalışıyorlar. Yahu PDR bölümü öğrencileride eğitimleri süresince “Felsefeye Giriş,Sosyolojiye Giriş,Psikolojiye Giriş,Eğitim Felsefesi”gibi dersler alıyor. Neden sizin alanınızda yer almaya çalışmıyorlar. Haaa...Pardon!PDR’de pasta dilimleri büyük büyükdü değil mi?

Özel sektörde iş bulabiliyoruz diyorlar ya hani 30-45 günlük bir eğitim aldıktan sonra,zaten özel sektörün ekmeğine yağ sürüyorlar. Yani sizi çalıştırıyorlar istediğiniz kadroda(tabi bazıları artık tahtını kurmuş,onlar için geçerli değil) ama PDR mezunu bir bireyin alacağı maaşın yarısına bile değil. Aslında özel sektördeki mal sahipleri içinde iyi bir misyon bu hani...Özel bir eğitim kuruluşunun üst düzey yöneticilerinin birebir sohbetimizde geçen sözlerini size aktarıyorum : “Uzun vadeli,az maliyetli eleman oluyorlar ya Mustafa! Bizim için daha iyi değil mi yahu...

Yani konunun bağlanması gereken noktayı anlamışsınızdır artık...Tekrar tekrar söylememe gerek yok. Ama üniversitemde bir hocamızın bu konu üzerine bize söylediği muhteşem bir vecizeyi de sizinle paylaşmazsam içim hiç de rahat edeceğe benzemiyor. Hocam aynen şöyle diyordu :

“Kusura bakmayın ama 30-45 günde doğru dürüst kabak bile yetişmiyor...”

Saygılarımla...