Yeni nesil, amacına ulaşmak için kestirmeden gitmek isterken, yolunu ne kadar uzattığının farkında değil. Keşke bilebilseler parlak jelatinle kaplı bazı mesleklerin acımtırak tatlarını... Keşke görebilseler insanın tam düşecekken, kitaplara tutunarak ayakta kalabileceğini…
Muhakkak sizin de başınıza gelmiştir. İnsanın hayatında öyle anlar vardır ki karşısındakinin sorduğu soruya nasıl cevap vereceğini bilemez. Kem küm eder… Kendisinden merakla bir açıklama yapmak isteyen kişinin gözlerinden kaçırır gözbebeklerini… Boğazında bir yutkunma olur ve her nedense ses telleri elbirliği yaparak ses çıkartmak istemezler…
Son yıllarda bu duruma en çok, büyük bir hevesle yanıma yaklaşarak, ışıl ışıl parıldayan gözlerini gözlerime dikip 'Melda Abla, ben kendime meslek olarak oyunculuğu seçtim, acaba bunun için ne yapabilirim?' sorusunu yönelten gençler karşısında düşüyorum.
Ne diyeceğimi bilemediğimden önce kısa bir sessizliğe bürünüyor ortalık, sonra da ses tellerimin muhalefetine müdahale edip cılız bir tonla da olsa kendi düşüncelerimi anlatmaya başlıyorum karşımdakini gücendirmemeye çalışarak.
'Bak canım dışarıdan çok cazip, çok güzel bir meslek gibi görünse de aslında oyunculuğun birçok zorlukları var. Senin yaşın daha çok genç. Ekonomik açıdan hayatını idame ettirip, kendi değerlerinden taviz vermemek için önce başka bir meslek sahibi olmaya çalış. Böylelikle hayatını garanti altına almış olursun. Oyunculuğu da esas mesleğinin yanı sıra yaparsın, olur mu?'
Söylüyorum söylemesine ama genelde muhataplarım tarafından hüsranla karşılanıyor anlattıklarım. Aniden güneşten ırak düşmüş ay çekirdekleri gibi yere düşüyor narin çehreler ve yeniden sessizlik sahnesinin ikinci perdesi açılıyor ardına kadar, bu sefer karşı tarafın safından…
Her seferinde aynısı oluyor. Bu nedenle 'Keşke öyle söylemeseydim. Acaba hevesini mi kırdım? Bana darılmış mıdır? Kim bilir hakkımda neler düşünüyordur şimdi? Ama ne yapsaydım yani yalan mı söyleseydim?' düşünceleriyle artık 'malum' soruya cevap verip vermemekte tereddüt ediyorum…
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye'nin en deneyimli oyuncularından birisi olan ve bir dönem kendisinden oyunculuk dersi aldığım hocamla yaptığımız söyleşinin ardından, bugüne değin oyuncu adaylarına söylemiş olduklarıma dair bir nebze olsun içim rahatladı.
Oyunculuğun sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada oldukça zor şartlar altında yapılan bir meslek olduğunu belirten hocamın, kendisi gibi oyuncu olmak istediğini ifade eden oğluna 'Önce gerçek bir meslek sahibi ol. Oyunculuğu da ikinci iş olarak yaparsın.' şeklinde nasihat ettiğini duyduğumda kulaklarıma inanamadım!
Ne yalan söyleyeyim; 'oyuncu' dendiğinde aklıma gelebilecek ilk isimlerden birisi olan ve yedi yaşından beri bu sektörün içinde bulunan bir kişinin, böyle telkinde bulunacağı, aklımın ucundan bile geçmezdi…
Eğitimlerini yarıda bırakarak, bazı gözde mesleklerin albenisine kapılan gençlerin sayısının her geçen gün artması beni oldukça endişelendiriyor… Yeni nesil, amacına ulaşmak için kestirmeden gitmek isterken, yolunu ne kadar uzattığının farkında değil... Keşke bilebilseler etrafı parlak jelatinle kaplı bazı şeker görünümündeki mesleklerin içlerindeki acımtırak tadı... Keşke görebilseler insanın tam düşecekken, kitaplara tutunarak ayakta kalabileceğini…