Küçükçekmece Belediyesi her ay düzenlediği sağlık söyleşileriyle, alanında uzman doktorları vatandaşlarla buluşturarak hastalıklar hakkında bilgilendiriyor. Bu ay Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapılan söyleşinin konuğu Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar oldu. Sayar, panik atak ve panik bozukluğunu tüm ayrıntılarıyla anlattı.
PANİK ATAK NÖBETİ KALP KRİZİ DEĞİLDİR
Prof. Dr. Kemal Sayar, söyleşisine korku ve endişeyi tanımlayarak başladı. Sayar, daha sonra sürekli hale gelen endişenin panik bozukluğuna neden olduğunu söyleyerek; “Korku, somut bir tehlikeye karşı verilen tepkidir. Endişe ise somut olmayan bir durumdur. Kişinin kötü bir şey olacağını düşünerek beklemesidir. Endişenin devamlı hale gelmesi panik bozukluğuna neden olur” dedi.
Panik atak hastalığına yanlış teşhis konduğunu söyleyen Sayar, bazı hastalarının kalp ameliyatı olmaya kalktığını ifade ederek ; “Panik nöbeti bir anda yükselir ve yavaş yavaş azalır. Kişi kalp krizi geçirdiğini zanneder. Böyle hastalar genelde en son psikiyatriste gelir” diyerek dinleyicileri uyardı.
KADINLAR RİSK ALTINDA
Panik atak hastalığının psikolojik bir hastalık olduğunu söyleyen Sayar, bu hastalığın daha çok duygusal, aşırı bağlanan, gergin ve endişeli insanlarda görüldüğünü söyleyerek; “Bu hastalık kadınlarda iki kat daha fazla görülüyor. Çünkü kadınlar kendilerini üzen konuları bastırıyorlar. Olayları kendi içlerinde yaşıyorlar. Bu nedenle kadınlar bu hastalığa karşı risk altındalar. Erkekler ise kadınlara göre daha dışa dönük.” diye konuştu.
HASTAYA GERÇEĞİ ANLATIN
Terleme, titreme, sarsılma, göğüs ağrısı, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş gibi olma ve bunun gibi birçok durumla karşılaşan kişilerin hemen uzmana başvurması gerektiğini söyleyen Prof.Dr. Sayar, “Eğer bu hastalığı yaşayan bir yakınınız varsa ona olan davranışlarınıza da dikkat etmeniz gerekiyor. Ona durumun geçici olduğunu anlatın. Düşünceleriyle alay etmeyin, küçümsemeyin. Onunla bol bol konuşun. Hastaya nefes alma egzersizleri yaptırın. Olumlu yaklaşımınız onu rahatlatacaktır.” dedi.
KİŞİ KENDİNİ TEDAVİ EDEBİLİR
Temel prensibin düşünceyi kontrol edebilmek olduğunu anlatan Psikiyatri Uzmanı Sayar: “Nöbetin yaklaştığını hisseden hasta bu durumun geçeğini ve gerçek olmadığını düşünürse hastalığı kolayca atlatabilir. Önemli olan sizin ne düşündüğünüzdür. Tedavide en önemli etken kişinin kendisidir” diyerek tedavi sürecini yorumladı. Sayar, hastaların genelde toplu ortamlara girmekten kaçındığını, kendilerine bir şey olacağını zannettiklerini belirterek, bunun sonu olmadığını korkuların üzerine gidilmesi gerektiğini dikkat çekti.
KONTROLSÜZ İLAÇ KULLANIMINA DİKKAT
Tedavide kullanılan ilaçları önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Kemal Sayar, yeşil reçete ile satılan ilaçlar ve antidepresanlar hakkındaki kötü yargıların yanlış olduğunun da altını çizdi. Sayar: “İlaçlar bilinçli kullanıldığında hiçbir zarar vermezler. Aksine %100 hastalığı tedavi ederler. Yeşil reçete ile verilen ilaçlar, doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Aksi taktirde bağımlılık yaratabilir. Antidepresanlar da aynı dikkatle kullanılmalıdır. Reçetesiz ilaç almayın. Bilmediğiniz ilacı kullanmayın. Maalesef Türkiye’de reçetesiz ilaç satılmaya devam ediyor.” diyerek durumun önemini vurguladı.
Prof. Dr. Kemal Sayar, söyleşi sonunda izleyicilerin panik atakla ilgili soruları yanıtladı.