Panik bozukluğu toplumda yaygın olarak görülen, ciddi yeti kaybına yol açan ve panik ataklarıyla seyreden bir psikolojik rahatsızlık. Panik atağı, aniden ve beklenmedik biçimde başlayan, ilk on dakikada belirtilerin en yüksek seviyeye ulaştığı yoğun korku nöbetleri olarak tarif edilebilir. Bu nöbetler ayda birkaç kez tekrarlanabilir ve kişi sürekli panik atağını yeniden yaşayabileceğine ilişkin beklenti kaygısı yaşar. Bunun tekrarlayacağı korkusu kişinin zaman içinde çekilme davranışlarına neden olur, kişi panik atağını yaşayabileceği ortamlardan kaçınmaya başlar ve bu durum da agorafobi olarak adlandırılır.
KADINLARDA DAHA FAZLA
Panik atakların toplumda yaşam boyu yaygınlığının yüzde 3-5, panik bozukluğunun ise yüzde 2-4 olduğu bildiriliyor. Öyle ki toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık üç veya dört tanesi bu hastalığı ya daha önce geçirmiş ya da halen yaşıyor. Panik bozukluğu genellikle ilk kez 20-35 yaşları arasında, sıklıkla bir ruhsal travmayı izleyerek başlıyor. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat daha fazla oranda görülüyor.
GELECEK ENDIŞESINE KAPILMAYIN
Ülkemizde üniversiteye girmek son derece zorlayıcı bir süreç olmakla birlikte, sınava hazırlanma aşaması gençleri oldukça stresli bir maratona itiyor. Stres ve gelecek endişesi, bu duruma eklenen aile baskısı; panik bozukluğu ve sınav kaygısı gibi psikolojik rahatsızlıklara zemin hazırlıyor. Sınavda başarılı olmak, sadece bilgi anlamında donanımlı olmayı değil, kişinin edindiği bilgiyi ortaya koyması adına da kendini iyi hissetmesini ve psikolojik olarak güçlü olmasını gerektiriyor. Bu dönemde konsanstrasyon eksikliği yaşayan, bahsedilen kaygı durumlarını ve fiziksel belirtileri deneyimleyen gençlerin bir ruh sağlığı uzmanından değerlendirme ve destek almaları süreci yıpranmadan atlatmaları açısından çok büyük önem taşıyor.
EBEVEYN DESTEĞİ STRESLE BAŞA ÇIKMADA ÖNEMLİ
Gençlerin içinde bulundukları gelişim dönemi özelliklerinin, aile tarafından bilinmesinin önemli olduğu unutulmamalı. Ergenlik, birçok farklı unsurun da işe karışmasıyla gençler için zorlu bir dönem haline gelebiliyor. Genç bireyler bu dönemde, yaşamları ile ilgili konularda sorumluluk almak, birçok görevi başarmak gibi stres yaratan konularla karşı karşıya kalıyor. Bilimsel çalışmalar, ailenin sosyal desteğinin, gençlerin stresle başa çıkmasında önemli etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Ailelerin sınav sonucuna ilişkin düşünceleri ne kadar yansırsa, gençlerin odak noktası da sonuçlara kayarak, kaygılarını artırıyor. Bazen “Sınav bizim için önemli değil, kazanamazsan da olur. Canını sıkma, kafana takma” gibi rahatlatmaya yönelik ifadeler kullanılırken bile beden dili, ses tonu yoğun kaygının gençler tarafından anlaşılmasına neden olabiliyor.
GEVŞEME VE NEFES EGZERSIZLERI
Tedavide, ilaç kullanımına ek olarak psikososyal yaklaşım vazgeçilmez. Öncelikle bilgilendirme ve psikoeğitim şart. Kişiye karşı karşıya olduğu durum açıkça ve bilimsel olarak izah edilmeli. Sadece panik bozukluğu yaşayan değil, aile de bilgilendirilmeli.
Psikososyal yaklaşım ile kişilerin olumsuz, otomatik ve felaketleştirici düşünceleri çıkartılıp bunların yaşadıkları fiziksel deneyimle ilişkisi ortaya konuyor. Yeni ve alternatif düşünce biçimleri öğretiliyor. Ayrıca kişilerin günlük tutması, yaşadıkları belirtileri ve o anki düşüncelerini kaydetmeleri önemli. Kaygıyla başa çıkmaları için gevşeme ve nefes egzersizleri tedavinin ayrılmaz bileşenleri arasında yer alıyor.
Atak geldiğinde bunları düşünün
Panik atağı ya da bunaltının başlayacağını, başladığını hisseden biri, öncelikle kendine şu düşünceleri hatırlatmalı: “Bu geçici bir durum, daha önce de yaşadım ve geçtiğini biliyorum. Şimdi de geçecek. Yaşadığım bu durum tehlikeli değil, yalnızca huzursuzluk duyuyorum ve geçecek. Ne aklımı kaçırıyorum, ne de kontrolümü kaybediyorum, yalnızca öyle olacağına dair geçici bir korku yaşıyorum. Hepsi benim zihnimde olup bitiyor, dikkatimi sağlıklı düşüncelere yöneltebilirim. Hissettiğim korkunun ne olduğunun; geçeceğinin farkındayım, artık eskisi kadar korkmuyorum ve biteceğinden eminim.”
BELİRTİLERİ
- Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp atım hızında artma olması
- Terleme
- Titreme ya da sarsılma
- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
- Kontrolünü kaybedeceği, çıldıracağı ve öleceğine yönelik korkma
- Bulantı ya da karın ağrısı
- Uyuşma ya da karıncalanma duyumları
- Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları
- Gerçek dışılık ve benliğinden ayrılmış olma duyguları
Ailelere öneriler
- Çocuklarınızla iletişiminizde -meli, -malı gibi zorunluluk ifadelerinden uzak durun. “En az şu kadar net çıkarmalısın”, “Kimya ve biyolojiden full yapmalısın”, “Başarılı olmalısın”, “Dikkatli davranmalısın” gibi cümleler kurmayın.
- Ne zaman ve ne kadar ders çalışacağına kendisinin karar vermesi için ona bir alan yaratın ve sürekli “ders çalış” uyarısında bulunmayın.
- Olumsuz motivasyona neden olacak “Bu gidişle sen asla kazanamazsın, yata yata sınav kazanılmaz” gibi laflardan sakının.
- Çocuğunuz için gereğinden fazla fedakârlıktan kaçının ve mutlaka kendinize zaman ayırın.
- Çocuğunuza ilişkin beklentilerinizde gerçekçi olmanız oldukça önemli.