Pandemi Sonrası Dünya Genelinde Depresyon ve Panik Atak Vakalarında Büyük Artış
Son yıllarda dünya genelinde depresyon ve panik atak vakalarında ciddi bir artış yaşanıyor. Uzmanlar, bu artışın özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde ve sonrasında ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve psikolojik etkilerle doğrudan bağlantılı olduğunu vurguluyor.
COVID-19'un Ruh Sağlığına Etkisi
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, pandeminin ilk yılında anksiyete ve depresyon vakalarında %25’lik bir artış görüldü. Uzun süreli karantinalar, sosyal izolasyon, ekonomik zorluklar ve sağlık kaygıları bu artışı tetikleyen başlıca faktörler arasında yer alıyor.
Genç Nüfus Özellikle Risk Altında
Gençler arasında ruh sağlığı sorunları ciddi bir boyuta ulaştı. Yapılan araştırmalar, ergenlik çağındaki bireylerde depresyon ve anksiyete belirtilerinin son yıllarda hızla arttığını ortaya koyuyor. 2005-2017 yılları arasında gençlerde depresyon belirtileri %52 oranında artarken, sosyal medya kullanımının da bu eğilimi desteklediği belirtiliyor.
Kültürel ve Bölgesel Farklılıklar
Pandemi sürecinde Türkiye, depresyon ve anksiyete vakalarının en fazla arttığı ülkeler arasında yer aldı. Avrupa genelinde yapılan bir çalışmada, Türkiye'nin pandemi kaynaklı ruh sağlığı sorunlarında ilk sıralarda olduğu görüldü. Uzmanlar, kültürel faktörlerin de bu artışta önemli bir rol oynayabileceğini belirtiyor.
Uzmanlardan Uyarılar
Ruh sağlığı uzmanları, pandemi sonrası dönemde depresyon ve panik atak vakalarındaki bu artışın uzun vadeli etkileri olabileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Özellikle gençler ve ekonomik sıkıntı yaşayan gruplar için destek programlarının artırılması gerektiği vurgulanıyor.
Dünya genelinde ruh sağlığıyla ilgili bu artan endişeler, bireylerin psikolojik destek alma ihtiyacını ve toplumların bu konuda daha fazla farkındalık yaratma gerekliliğini ortaya koyuyor. Öte yandan, depresyon ve anksiyete konularında küresel çapta daha etkili müdahaleler yapılması gerektiği açıkça görülüyor.
Depresyon ve panik atak vakalarındaki artış, bu rahatsızlıkların nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri üzerine daha fazla araştırma yapılmasının önemini ortaya koymaktadır. Uzmanlar, bu sorunların erken dönemde fark edilip müdahale edilmesinin tedavi sürecindeki başarıyı önemli ölçüde artırdığını vurgulamaktadır. Ayrıca, toplum genelinde ruh sağlığı konusunda farkındalığın artırılması, destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve bireylerin bu süreçte yalnız olmadığını hissetmelerinin önemine dikkat çekilmektedir. Bu rahatsızlıklarla başa çıkmak için bireysel tedavi yöntemlerinin yanı sıra toplumsal ve sistematik yaklaşımların da devreye girmesi gerektiği belirtilmektedir.