Üniversitelerarası Kurul, üyelerinin yarısının katılımıyla 'başörtüsü yasağının' devamı yönünde bildiri yayınlarken, çeşitli üniversitelerden bini aşkın akademisyen özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı bayrak açtı. Şimdiye kadar 1260 Akademisyen imza destek imzası attı.
Türkiye genelinde akademisyenlerin başlattığı özgürlük hareketine destek çığ gibi artarken, bildiriye imza atan öğretim üyelerine yasakçı rektörler tarafından baskı yapılıyor.
Akdeniz Üniversitesi, Malatya İnönü Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi ve ODTÜ'de rektörlerin hocalara imzalarını geri çekmeleri için baskı yaptığı belirtildi. Bildiriye imza atan bir öğretim üyesi, "Adım internette çıkar çıkmaz rektör aradı. 'Sen nasıl böyle bir bildiriye imza atarsın?' diyerek ismimi sildirmemi istedi. Sonra yardımcıları baskı yaptı." dedi.
Bu arada Demokrat kimlikleriyle tanınan bilim adamları, üniversitelerde kılık kıyafetin serbest bırakılması için bildiri yayınladı. Değişik görüşlerden bilim adamlarının destek verdiği bildiriyi imzalayanlar arasında, Aziz Nesin'in oğlu Prof. Dr. Ali Nesin, Prof. Dr. Eser Karakaş, Prof. Dr. Naci Bostancı, Prof. Dr. İhsan Dağı, Prof. Dr. Ümit Cizre, Prof. Dr. Elisabeth Özdalga ve Doç. Dr. Nuray Mert de yer aldı.
Özgürlük imzası için kim ne dedi?
Prof. Dr. Levent Köker (Gazi Üniversitesi): Bu yasağın kaldırılmasını 18 senedir savunuyorum. Bildiriyi de görünce öncelikle imza attım. Bugün türban yasağına karşı çıkan birçok profesör o tarihte imza verdiler. Solda ve sağda Türkiye'nin düşünen insanlarının bir bölümü, meselenin özgürlük lehinde çözülmesi için kampanya başlatmışlardı. Bence onun bir tekrarıdır. Başörtüsü yasağı, Türkiye açısından ayıptır. 18 senedir uygulanan bir ayıp. Bunun laiklikle ilgisini kuramıyorum.
Başörtüsüne özgürlük, laikliğin özü
Prof. Dr. Ümit Cizre (Bilkent Üniversitesi): Başörtüsü yasağının kalkması, laikliğin özünü oluşturan eşitlik, hakkaniyet ve tarafsızlık ilkelerine bağlılığın bir teyididir. Üniversiteler eğitim hizmeti sunarken öğrenciler arasında eşitsizliğe yol açacak önyargılı davranışlar sergileyemez. Sınıfta dekolte bir kılıkla oturan öğrenciyi bir ideolojinin simgesini sergilediği için eğitimden dışlama hakkını kendimde göremem. Benzer bir biçimde başörtülü öğrencilerime de eğitim yasağı getiremem.
Yasağı mantıksız ve temelsiz buluyorum
Prof. Eser Karakaş (Bilgi Üniversitesi): Benim kriterim çok basit; kamu hizmetini tüketenlerin -ki üniversite öğrencileri öyledir- yasağa konu olmasını, anlamsız, mantıksız ve temelsiz buluyorum. Bu kadar basit. Kamu hizmeti üreticileri açısından aynı şeyi söylemiyorum ama. Başörtülü öğrencilerin baskı yapacağı söyleniyor. Baskı yaparsa devlet orada görevini yapar.
Üniversite özgür olmalı
Prof. Dr. Naci Bostancı (Gazi Üniversitesi): Üniversiteler düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri konusunda yasakçı olmamalıdır. Özgürlükçü olmalıdır. Kılık kıyafet serbestliği bütün öğrencilere tanınmalıdır. Bu yüzden kampanyayı destekliyorum. 24 yıldır hocalık yapıyorum. Söylendiği gibi baskı da olmayacaktır, kaos da çıkmayacaktır. Saflaşma yaşanmayacaktır.
Öğrenciyi üniversiteye almama hakkımız yok
Prof. Dr. Ali Nesin (Bilgi Üniversitesi) : Etik bir duruş izliyorum. Kılık kıyafeti, inancı, düşüncesi, ırkı, dini ve cinsiyeti ne olursa olsun herkesin üniversiteye girebileceğini savunuyorum. Üniversitede özgürlük mutlaka gerekiyor. Türbanlı bir kızı, sen türbanlısın diye dersten atma hakkını kendimde görmüyorum. Herhangi birisinin de hakkı olduğunu düşünmüyorum.
Üniversiteler tek tipleştirmeden kurtulmalı
Prof. Dr. Turan Güven (Gazi Üniversitesi): Üniversiteler tek tipleştirmeden kurtulmalı. Genel ahlaka aykırı olmayacak şekilde kılık kıyafet özgür olmalı. Üniversiteler halktan, toplumdan kopuk yaşıyor. Ayrıca baskı olur deniyor. Şu anda yasak olduğu için başörtülülere bir baskı var. Özgürlük olursa baskı da biter. Şundan korkuyorum. Yasağın kalkmasının ardından bazı hocalar öğrenciler arasında kaos oluşturabilir. 68 kuşağı bunu yaşamıştır.