1- Öncelikle otizmnedir ve neden olur, kısaca bilgi verebilir misiniz?
Otizm, ( otizm spektrum bozukluğunu kastederek bundan sonra otizm sözcüğünü kullanacağız) erken çocukluk döneminde ortaya çıkan, gelişimi olumsuz etkileyen ve yaşam boyu süren bir sorundur. Özellikle son yıllarda elde edilen bilgilere göre nörolojik bozukluğa neden olduğu düşünülmektedir.
Otizme yol açan neden veya nedenler kesin olarak bilinmiyor. Ancak çevresel faktörler olağan şüpheli olarak kabul görmektedir. Çevresel faktörler dediğimizde çok geniş bir yelpazeden söz ettiğimiz unutulmamalıdır. Ağır metaller , endüstriyel gıdalar , soluduğumuz hava ve kullandığımız aşılar bile otizm söz konusu olunca şüpheli olarak görülebilmektedir.
Otizmli bireyler ortak gelişim özellikleri göstermelerine rağmen ( sosyal etkileşimde sınırlılık, ilgi azlığı, yineleyici davranış kalıpları) tıbbi analizlerinde farklılıklar göstermektedirler. Otizm tanısı almış bazı bireylerde ağır metallere rastlanırken bazılarında ağır metaller normal değerlerde olabilmektedir. Her otistik bireyin farklı bir nedenden etkilenmiş olabileceğini düşünebiliriz.
2- Erken teşhis ve alternatif tedavi yöntemleriyle otizmin bir ölçüde önüne geçebilmek mümkün olacak mı?
Erken tanı, özellikle özel eğitimleri açısından yaşamsal önem taşır. Otistik çocukların sosyal etkileşim azlığı ve çevrelerine yetersiz ilgi göstermeleri nedeniyle öğrenme süreçleri kesintiye uğramaktadır. Toplumla uyumlu gelişme ve öğrenme gerçekleşmediğinde kendi davranış örüntülerini geliştirirler. Özel eğitime başlamadan önce otistik çocuklarda istenmeyen davranışların çokluğu bundan kaynaklanmaktadır.
Erken çocukluk döneminde çevremizle kurduğumuz ilişkiler çeşitlendikçe öğrenme süreçlerimiz olumlu yönde etkilenir. Tersi durumda da sınırlı öğrenme ile karşı karşıya kalırız.Erken tanı, özel eğitimin erken başlamasına ve sınırlı öğrenmelerden kaynaklanan yetersizlikleri önemli ölçüde ortadan kaldırmaya katkı sağlamaktadır.
Psikolojik Danışman olarak alternatif tedavi yöntemleri ile ilgili olarak söz söylemem pek doğru olmaz. Velilerimizden öğrendiğim bazı yöntemlerin varlığından söz edilebilir. Uzun yıllar çeşitli yöntemleri sabırla deneyen velilerimiz oldu. Kısmen faydalı olsalar bile otizmin sonuçlarını ortadan kaldıran yöntemlere henüz rastlamadığımızı söyleyebilirim.
3- Türkiye'de ve dünyadaki verileri bizimle paylaşabilir misiniz?
Otizm yaygınlığı ürkütücü bir hızla artmaktadır. 90'lı yıllarda binde 1 otizme rastlanma oranlarından söz edilirken, günümüzde seksende 1 hatta altmış altıda 1 oranlarından söz eden çalışmalar olduğunu görüyoruz. Ülkemizin dünya verilerinden farklılık gösterdiğini düşündürtecek bir durum olduğunu sanmıyorum. Bunun küresel bir problem olduğunu ve gidişatın trajik olduğunu söylemek zorundayız.
4- Dünyanın en büyük ve en saygın araştırma enstitüsü MIT (Massachusetts Institute of Technology), geçtiğimiz haftalarda 2025 yılında çocukların yarısının otizmli olacağını açıkladı. Gerçekten tablo bu kadar ürkütücü mü?
Otizm görülme sıklığı her yıl giderek artmaktadır. Artış hızlarına bakıldığında 1/2 oranına ulaşmasının zaman meselesi olduğunu söylemek mümkün, hatta daha ileri giderek bunun da ötesine geçebileceğini söyleyebiliriz. Öğrenme ve gelişimi olumsuz etkileyen engel grupları neredeyse istatistik tutulabildiğinden beri oran olarak aynı kalmıştır. Ancak otizm her yıl farklı oranlarla karşımıza çıkmaktadır. Önlem alınmaması durumunda yaygınlığın artabileceğini düşünmemek mümkün değil.
5- Peki, otizmin bu kadar yaygınlaşmasının nedenleri nelerdir?
GDO'lu ürünler ve kanserojen maddeler otizmin temel nedeni olarak görülüyor. Evet "otizmin farkındayız" diyoruz ama biz bu tablonun daha kötüye gitmemesi için neler yapabiliriz? Hiç kuşkusuz geçtiğimiz yüzyılın ortalarında tükettiğimiz gıdalar ile bugünkü gıdalar arasında sadece isim benzerliği bulunmaktadır. Yediğimiz şeyler yüksek verimlilik adına tanınamaz hale getirilmiştir. Ne yoğurdumuz yoğurt, ne tavuğumuz tavukve en önemlisi ekmeğimiz artık ekmek değil. Bunun bir faturası olacaktı ve bence otizm, faturanın önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Neler yapabileceğimize gelince; “otizmin farkındayım” demenin işi çözmediğini söyleyerek başlamak lazım. Gelecek nesilleri bugünün bebekleri oluşturacak. Hemen bugünden itibaren kendimizi ve çocuklarımızı daha özenli bir tutumla korumaya başlamalıyız. Temizlik ve titizlik adına yaptığımız pek çok şeyin zarar verdiğini bildiğimize göre daha rahat ve anam-babam usulü yöntemleri yaşamımızda etkin kılmalıyız.
6- Rapora göre 2025 yılında her 2 çocuktan biri otizmli olacak deniyor. Yani otizm salgını ile karşı karşıyayız diyebilir miyiz?
Böyle bir durumun gerçekleşmesi bildik dünya ve bildik uygarlığın sonunun geldiği anlamına gelir. Bu nedenle tıp dünyasının çözüm üretmesi ve devletlerin insan bedenine zarar veren ürünlerle gerçek anlamda mücadele etmesi gerekir. Zararlı olduğu bilinmesine rağmen üretilmesi engellenmeyen ürünleri “tüketici tercih etmesin” mantığı ile hayatımızdan atamıyoruz. Bile bile bu ürünlerin önüne geçilmemesi bence en önemli sorun. Yoğurdumuz yoğurt değilse eğer ürettirmeyecek yasal güvencelere ihtiyacımız olduğu açıktır. İşin ciddiyeti mutlaka kavranmalı.
7- Sizce otizmli insanların yaşam kalitesini artıracak etkili ve kalıcı tedavi yöntemleri yakın gelecekte bulunabilecek mi?
Bulunması gerekir ve bulunacaktır da. Bugün eğitim sayesinde otizmli bireylerimiz nispeten olumlu kazanımlar elde edebiliyor. Otizm tıbbi tedavisinde ise oldukça sınırlı olduğumuzu görmek umutlarımızın kırılması anlamına gelmemelidir. Çözüm tıbbi çalışmalara sıkı sıkıya bağlı görünüyor. Bu alanda tüm çalışmalar saygın ve değerli görülmelidir.
8- Son olarak bebeklerde fark edilen otizm semptomlarının erken müdahale ile tamamen ortadan kalkması mümkün mü?
Belirtileri ortadan kaldırmak otizmi ortadan kaldırmaz. Okula devam eden ve derslerde belirli bir başarı göstermelerine rağmen pek çok öğrencimiz sosyal etkileşimde yetersizlik ve çevresiyle sınırlı ilgi konularında çok fazla ilerleme kaydetmemektedir. Otizmin ortaya çıkardığı sonuçların yaşam boyu sürmeyeceğine ilişkin bir ipucu görülmemektedir.
Röportaj: Sedef Batı