Çalışıyoruz, üretiyoruz ve belki de hedeflediğimiz pek çok şeyi -kariyer, para gibi- elde ettik. Bununla beraber içimizdeki sıkıntı, stres ve bıkkınlıkla baş edemeyecek duruma gelmiş olabiliriz.
İşin kötüsü, elde etmek için savaştıklarımıza baktığımızda gülümsemeyebiliriz.
Geçen onca yıla değip değmediğine dair muhasebe yapmaya başlamak; her zaman bir yenilginin ya da bunalımın habercisi olmayabilir.
İhmallerimizle yüzleşmek ve kendimizle ilgili yapmamız gerekenleri bulmak; bir bunalım değildir.
Aksine orta yaşlarımızda aldığımız muhteşem bir armağandır. Doğal olarak bu uyanıştan sonra ne yapacağımızı bilmeyebiliriz. Elimizdekileri kaybetme korkusu da yaşayabiliriz.
Atacağımız adımın ne olduğunu bilmemek ama kendimizi bir adım atmak zorunda hissetmek ciddi bir huzursuzluk kaynağıdır ve bu durumu doğru yönlendiremediğimizde gerçekten de “orta yaş bunalımı” dedikleri tüketici bir yangına düşebiliriz. Orta yaş bunalımı dedikleri şey; henüz gelinen bu yaşam çizgisinde, o ana kadar kazandıklarımızdan çok farklı elde edişlere ulaşma fırsatı doğmuşken; tuhaf bir korkunun, tedirginliğin etkisi ile geçmişe kaçmaya yöneliktir. Tıpkı, ellisinden sonra saçını boyatan, spor arabalara binip, genç kızların peşine düşen erkeklerde olduğu gibi.
40, 50 ya da daha sonralarda yaşanılan veya bazılarının hiçbir zaman yaşamayacakları değişim ihtiyacı; ciddi bir gelişimdir.
Yaşam yolunun ortasında, kendi içsel yolculuğunuzu sabırla başlatma, nedeni belirsiz mutsuzluğunuza hiç denemediğiniz bir çözüm bulma ve bunalan yüreğinizi, bilinmezin heyecanlı bekleyişi ile tanıştırma; gerideki uzun yıllar için yepyeni bir başlangıçtır. O güne kadar attığınız adımlar ve yaşam yolunda varmak istediğiniz yer, size yön Vermeye devam edecektir.
Orta yaşlara geldik ve yoldayız, yürüyoruz. Ortaya çıkan dönemeçlere yönelik yaptığımız manevralar eskisinden farklı.
Yolun devamı ve varacağımız noktanın bilinmezliği; geçmiş yolculuklarımızdan farklı bir üstünlük veriyor bize.
Bu üstünlük, karşılaşabilecek bütün olumsuzluklar, yenilgiler, tükenmişlikler ne olursa olsun, yaşamımızın bir felaket olmayacağına yönelik olgunluktur.
Kendimizi tanıma yolculuğumuzda, rota önceden hazır olmayabilir. Sabırla, attığımız adımların getireceklerini beklememiz gerekebilir. Sıkıntı ve bilinmeyene duyulan merak arasında gelgitler yaşasak da sonuç kıymetlidir. Yaşama, tam zamanında bir canlılık, yeni bir mana gelmiştir ve –insan ömründeki uzamayı hesaba katarsak- geride kalan uzun yılların tadını çıkarabileceğizdir.
Sonuçta orta yaş; yaşam yolumuzun bizi yeni fırsatlarla tanıştırmaya hazır olduğu değerli bir dönemeçtir. Bu noktaya kadar kendimize yönelik yaptığımız yanlışlar, ihmaller ve yaşama, dünyaya bakışımız ile edindiğimiz bazı ilkeleri sorgulamalı ve yüzleşmeliyiz.
Orta yaşın değişim ihtiyacı; dingin bir yürekle, yola devam etmenin ve keşfini yaptığımız benliğimizin yeni elde edişlerinin keyfini çıkarma zamanının geldiğini gösteren bir yol armağanıdır.